"Her nerede olursanız olun ölüm size yetişir, son derece sağlam kaleler içinde de bulunsanız yine kurtulamazsınız. Onlara bir iyilik erişirse "Bu, Allah'tandır" derler, bir kötülüğe uğrarlarsa, "Bu, senin yüzündendir." derler. Ey Muhammed! De ki: "Hepsi Allah'tandır." Bu topluma ne oluyor ki, hiç söz anlamaya yanaşmıyorlar?" (NİSA/78)
"De ki: "Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra görünmeyeni ve görüneni bilene döndürüleceksiniz. O size (bütün) yaptıklarınızı haber verecektir." (CUM'A/8)
************
Ölümden kaçabilir miyiz?
Ölüm hayatın gerçeği ve var oluşun ayrılmaz bir parçasıdır. Ölümlü olduğunu idrak eden tek varlık ise insandır. Yaşamın ayrılmaz bir parçası olan ölüm duygusu insanoğlunun her zaman ilgi duyduğu bir konu olmuştur. Bu konuda ölüm olgusunu psikolojik perspektiften ele alan Süheyl Ünver "İstanbul halkının ölüm karşısındaki duyguları isimli makalesinde ölümle ilgili tutumlar üzerinde durmuştur.
Söz konusu çalışmada, Karacahmet, Edirnekapı ve Üsküdar mezarlıklarında yer alan mezar taşı yazılarından hareketle İstanbul halkının ve Türk toplumunun ölümle ilgili neler hissettiği üzerinde durulmuştur. Buna göre toplumun büyük bir kesimi ölümü tevekkülle karşılıyor ve sabırla karşılık veriyor. Ancak Allah'a tevekkül etmek yerine kendinden ve hayatın gerçeğinden kaçanlar bu duygularıyla başa çıkabilmek için çeşitli çareler arıyorlar. Ölüm yediden yetmişe her kesimin zihnini bir şekilde meşgul ediyor. Ölüm duygusuna verilen tepki ise kişinin inancına ve hayat görüşüne göre değişiyor.
Kaçmak ya da kabullenmek
Ölümden kaçanlar: Bu kesimde yer alan kimseler, hayatı sadece zaman ve mekan düzleminde yaşarlar ve hayatta tek istedikleri zevk ve sefa içinde bir hayat sürmektir. Vaktin büyük bir kısmını eğlence ve boş avuntular peşinde tüketen bu kimseler ölüm duygusundan mümkün olduğunca kaçarlar ve kendilerini avutacak boş eğlenceler peşinde koşarlar.
Ölümü kabullenenler: Ölümün hayatın bir gerçeği olduğunu kabul eden ve ahrete inanan insanlar ise, Allah'ın rızasına uygun bir hayat yaşadıkları takdirde ölümden sonra da kendilerini güzel bir hayatın beklediğine inanırlar ve ölüm olgusunu tevekkülle karşılarlar. Ölüm düşüncesi kimi insanlar için katlanılmaz bir şey gibi algılanırken kimileri için ölümsüz bir hayatın başlangıcıdır. Yani, ahrete inanmayan kimseler için ölüm olgusu büyük bir stres kaynağıdır. Oysa ahirete inanan ve Allah'a tevekkül eden kimseler ölümün yeni bir başlangıç olduğunu bilirler ve Allah'a sığınırlar.
Allah'tan geldik Allah'a döneceğiz
Ölüm duygusu farklı kültürlerde ve toplumlarda da çeşitli tanımlamalara tabi tutulmuştur. Yapılan tüm tanımlamalar, dünya hayatının bitişini ve ömrün sona erdiği noktayı ifade etmektedir. Epikür "benim olduğum yerde ölüm yok, ölümün olduğu yerde ben yokum" diyerek ölümden kaçmayı tercih etmiştir. Çünkü ölüm, hayatı sırf zevk ve eğlencelerden ibaret sayanlar için bir sinyal vermektedir. Stoacılar ise, ölümü hayatın önemli olaylarından biri olarak görmüşler ve "İyi yaşamayı öğrenmek aynı zamanda iyi ölmeyi öğrenmektir ya da iyi ölmeyi öğrenmek iyi yaşamayı öğrenmektir diyerek ölümün önemli bir olay olduğuna vurgu yapmışlardır. Yüce dinimiz İslam ise, "Allah'tan gelen varlığın yine ona döneceğini" kabul eder ve insanın öbür alemde mutlu bir hayat sürebilmesi için iyi bir Müslüman olması gerektiğini belirtir.
Ölümlü olduğumuzun bilincindeyiz
Kişinin ölümlü olduğunu bilmesi, onu ölümden sonrası için hazırlıklar yapmaya teşvik eder.
Hayatın ölümlü olduğunu bilen insan yaşamına çeki düzen verme ihtiyacı hisseder.
Ölüm duygusu insanın kötülük yapma dürtüsünü kontrol etmesini sağlar.
Ölüm duygusu insanı Allah'a yaklaştırır.
Ölümden sonra yeni bir hayatın olduğuna inanan insan yaşamını daha iyiye taşımaya çalışır.
Ölüm duygusunu kişinin Allah'ın rızasına uygun bir hayat yaşamasını sağlar.
Yok sayanlar zarardadır
Ölümü yok sayan kimseler, insanlara haksızlık yapmakta bir sakınca görmezler.
Yapılan iyiliklerin mükafatla karşılık bulacağına, kötülüklerin de cezalandırılacağına inanmayan kimseler haram, helal ölçülerini dikkate almazlar.
Ölümü yok sayan kimseler hayatlarını boş eğlenceler peşinde tüketirler.
Ahirete inanmayanlar, nasıl olsa öleceğim diye ne kadar fuhşuyat varsa yapmaya ve bir daha bu dünyaya gelmeyeceğim diye düşünerek her türlü taşkınlığa meyletmeye kalkarlar.
Ölümü yok sayan kimseler Allah'ın rızasına uygun yaşamaktan ve İslam'a tabi olmaktan uzak bir hayat sürerler. Bu kimseler ahrete inanmazlar, ölümü akıllarına getirmek istemezler. Oysa her iki durumda da ziyan içindedirler.
Ölümden kaçsanız da ölüm sizden kaçmayacaktır
İnsanlar ölüm duygusundan kaçarak hayatı kendileri için sürekli bir güzergah olarak görmek isterler. Oysa yaşamın içinde bizlere ölümü hatırlatan hastalıklar, sıkıntılar ve yaşanması muhtemel imtihanlar vardır. Özellikle yaşlılık süreci ölümün kaçınılmaz bir gerçek olduğunu hatırlatır bizlere. Yaşlılık döneminde ölüm duygusu daha yoğun yaşanır ve bu kimseler kendilerini Allah'a yakın hissederler. Ahiret inancı ise, kişinin işini kolaylaştırmakta ve ona ölüm sonrası için teselli vermektedir. Bu nedenle, dini inanç düzeyi yüksek olan kimseler hayatı bir imtihan diyarı olarak kabul ettiklerinden hayat ve ölüm olgusuna anlam vermekte zorlanmazlar. Kişide meydana gelen ölüm korkusu kuşkusuz insanın ölümsüzlük arzusunun bir sonucu olarak gelişiyor. Ahirete inanan kimseler ise, ölümden sonra da bir hayatın olduğuna inanırlar ve bu süreci bir hazırlık dönemi olarak görürler.
Yanıbaşımızdakiler
Mezar taşlarını okumak unutkanlık yapar derler. Ama yine de başınızı çevirip baktığınızda, insanın ölümlü olduğunu ve hayatın geçiciliğini bütün hücrelerinizde hissedersiniz. Geçen hafta, başımı çevirdim ve duvarın kıyısındaki mezar taşını okudum. Mezar taşında şunlar yazıyordu:
"Bir zamanlar ben de Süleyman idim
Ateşe rüzgara hükümran idim
Ama sessizce göçüp gittim
Benim sandığım her şey meğer yalanmış
Düşün ey kardeş
Sakın gaflete dalma
Dünya benim sanma
Cafcaflı sözlere, gösterişlere kanma
Ölüm seni alıp götürecek
Bir tutam iyiliğin dışında hiçbir şeyin kalmayacak"
alıntı-Vahdet Haber
Canım geçen gün kulağıma karınca girdi nedir hikmeti bilinmez ..ilk defa bir karıncanın ayak seslerini duydum..Sonra hemen bir iki damla yağ damlattım kulağıma..
YanıtlaSilÖlürken çıkardığı ses tüylerimi diken diken yaptı..Karınca ölürken böyle inliyorsa , bizim nice ola halimiz bu kadar günah ile...
selam ve dua ile..
Sevgili Rumma hoşgeldin :)
YanıtlaSilyorumun beni sevindirdi ancak ancak konu çok ürkütücü çok çok geçmiş olsun,
çocuklar köyde böyle bir şey olur diye endişelenseler kulak deliği yüzeyindeki yapışkanımsı madde karınca veya başka böcek veya sineklerin kulağımıza girmemelerine vesile olur diyordum,demek giriyormuş :(
Allah korusun,hangi yağı damlattın ve kulak ölü karıncayı dışarı attı mı?
Yaşadığın bu olay da ne kadar aciz olduğumuzu bir kez daha gösteriyor,Rabbim küçük büyük her türlü felaketten korusun,felaketler ve sıkıntılar olmadan da acziyetimizi farketmemizi unutmamamızı nasip etsin(amin),
yeniden geçmişler olsun,en Emin'e emanet ol,
arayı uzatma olur mu :)sevgilerimle...