Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...
Hiç ölüme hasret çektiniz mi? Ölümü isteyecek kadar, halinizden ümitsizlik yaşadınız mı? Mü'min dünyada ancak şehadet için, dünya fitnelerinden korunmak, Allah'ın gazabını celbedecek bir durumdan korunmak için ölümden hoşlanır. En sıkıntılı, en çaresiz hallerde bile mü'min, ölüm veya hayat hangisi hakkında daha hayırlı ise onun için dua eder Rabbine...Mü'min bilir ki sabredilen her sıkıntı kendisine bir ecirdir ve nihayetlidir.
Bu yazımda konu ettiğim ölüm arzusuna sebep ise Cehennem azabından kurtulmak için istenen, sonu yok olup gitmek olan bir ölüm arzusu. Hem mekan, hem sebep birbirinden çok farklı. Cehennemde, ölüme hasret çekenlerin, halleri bizlere nasihat olanların, acı hikayelerini öğrenip üzerinde tefekkür edelim, ibret alalım istedim..
Vakıa çoook ötelerde cereyan ediyor. Zuhruf suresine misafiriz. Sohbetimiz Zuhruf suresi ve çerçevesinde şekillenecek inşaAllah. Zuhruf suresi 77.ayet ise, üzerinde özellikle durmak istediğim, tefekkür edenleri derinden sarsan bir ayet. Rabbimiz önümüze cehennemden bir manzara getiriyor. Kendisine asi olanların, ebedi cehennemlik olanların manzarası bu. Rabbimiz için zaman kavramı yok, çünkü O(celle celaluhu) zamanlar üstü ,ancak bizim için geçmiş, gelecek,şimdi var ve Rabbimiz bize bu ayetle gaybdan, gelecekten haber veriyor. Bu öyle bir haber ki, gerçekliğinde hiç bir şüphe yok, haberlerin en gerçeği bu. Gözlerimizin önüne serdiği manzara, yüreklere korku salan ,insanı sarsan bir manzara.
Hiç ölüme hasret çektiniz mi? Ölümü isteyecek kadar, halinizden ümitsizlik yaşadınız mı? Mü'min dünyada ancak şehadet için, dünya fitnelerinden korunmak, Allah'ın gazabını celbedecek bir durumdan korunmak için ölümden hoşlanır. En sıkıntılı, en çaresiz hallerde bile mü'min, ölüm veya hayat hangisi hakkında daha hayırlı ise onun için dua eder Rabbine...Mü'min bilir ki sabredilen her sıkıntı kendisine bir ecirdir ve nihayetlidir.
Bu yazımda konu ettiğim ölüm arzusuna sebep ise Cehennem azabından kurtulmak için istenen, sonu yok olup gitmek olan bir ölüm arzusu. Hem mekan, hem sebep birbirinden çok farklı. Cehennemde, ölüme hasret çekenlerin, halleri bizlere nasihat olanların, acı hikayelerini öğrenip üzerinde tefekkür edelim, ibret alalım istedim..
Vakıa çoook ötelerde cereyan ediyor. Zuhruf suresine misafiriz. Sohbetimiz Zuhruf suresi ve çerçevesinde şekillenecek inşaAllah. Zuhruf suresi 77.ayet ise, üzerinde özellikle durmak istediğim, tefekkür edenleri derinden sarsan bir ayet. Rabbimiz önümüze cehennemden bir manzara getiriyor. Kendisine asi olanların, ebedi cehennemlik olanların manzarası bu. Rabbimiz için zaman kavramı yok, çünkü O(celle celaluhu) zamanlar üstü ,ancak bizim için geçmiş, gelecek,şimdi var ve Rabbimiz bize bu ayetle gaybdan, gelecekten haber veriyor. Bu öyle bir haber ki, gerçekliğinde hiç bir şüphe yok, haberlerin en gerçeği bu. Gözlerimizin önüne serdiği manzara, yüreklere korku salan ,insanı sarsan bir manzara.
74 - "Şüphesiz ki suçlular, cehennem azâbında ebedi olarak kalacaklardır."
75 - "Onların azâbı hafifletilmez ve onlar azab içersinde ümitsizdirler."
76 - "Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendileri zâlimler oldular."
77 - "Onlar cehennem bekçisine: "Ey Mâlik! Rabbin artık bizi öldürsün." diye seslenirler. Mâlik de: "Siz böylece kalacaksınız." der."
78 - "Andolsun ki biz size hakkı getirdik. Fakat sizin çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz."
(Zuhruf suresi)
İnsan dünyadaki imtihan gereği, işlediği amellerde serbest bırakılmıştır. Hakkı tanımayan, yaratılış gayesine uygun bir hayat yaşamayan, Allah'ı razı etmek gibi bir derdi olmayan, O'nun emirlerini bir kenara atan nefsini ve şeytanı yol gösterici kabul eden, ilahlaştıran, kendisi Haktan sapmakla kalmayıp başkalarını da saptıran her insan, nefsine zulmetmiştir, cehennem azabını haketmiştir.
Suçlular yani ebedi olarak cehennemi hakedenlerin oradan kurtuluşları yok ve onların kurtuluşa dair hiç bir ümitleri de yok. Azapları devamlı ve aynı şiddette, bir nebze olsun azab hafiflemiyor. Öyleki anlık sürelerle derileri yeniden yeniden yaratılıyor ki azabı hissetmeleri devamlı olsun.
Acıyı insan vücudundaki sinir uçları hissediyor. Bu sinir uçları ise en çok insanın derisinde bulunuyor. Bu sebeple ateşte yanmaya maruz kalan insan dayanılmaz acılar yaşıyor, ancak derideki sinir uçları yanınca acı hissedilmiyor. Dünyada da en ağır yanıklarda da bu böyle, yanık çok derin olduğu için acıyı hisseden sinir uçları yanıyor ve acı hissedilmiyor. İşte Rabbimiz cehennemde buna mahal vermiyor, tekrar tekrar onların yanan derilerini yeniden yaratarak hissettikleri acıyı,azaplarını devamlı kılıyor.*
"Şüphesiz ki âyetlerimizi inkâr eden kâfirleri biz yarın bir ateşe atacağız. Derileri piştikçe azabı duysunlar diye, kendilerine başka deriler vereceğiz.Çünkü, Allah gerçekten çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir."(Nisa suresi 56.ayet meali)
Bu korkunç manzarayı ne kadar tahayyül ederiz bilmiyorum ancak ortada insanı dehşete düşüren, bir vakıa var. Böyle bir durumda ölüm bir kurtuluş olurdu onlar için. Zaten ölüm onların azaplarının yanında çok hafif kalıyor. Ölümü arzu ediyorlar, ahhh bir ölebilseler de şu azap son bulsa! Kurtuluş için son ümitleri ölebilmek. Cehennem bekçisi Malik'e sesleniyorlar:
"Ey Mâlik! Rabbin artık bizi öldürsün."
Kendilerine dünyada hayat imtihanını veren, peygamberler gönderip Hak'ka çağıran merhametli Rableri artık onlarla ilgilenmiyor. Çünkü onlar Rablerini bilmemişlerdi, hükümlerini yok saymışlardı, O'nu(c.c)razı etmek gibi bir gayretleri olmamıştı dünyada. Onlar Hakka uymamış insanların da uymalarını istememişlerdi. Azabı,hesabı, cehennemi yok saymışlardı. Uyarılara kulak tıkamışlardı, alay etmişlerdi. İşte imtihan bitti kendilerine va'dedileni hak buldular.
Malik aracı olsa da Rabbine söylese, ölüm nimeti kendilerine gelse. Belki bir ümit, son ümit, ölüm gelirde bu azap son bulur! Ama ne mümkün, ölüm bir kere vardı ,artık ölmek yoktu orada, ölüm bile öldürülmüştü nasıl ölsünler? Malik bunu biliyor ve onlara bildiriyor:
"Siz böylece kalacaksınız."der ve devam eder:
"Andolsun ki biz size hakkı getirdik. Fakat sizin çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz."
Onlar için son ümit de bitti. Ahh keşke bu sonu hakedecek amellerde isyanlarda bulunmasalardı da bu duruma düşmeselerdi. Kendilerine bildirildiği halde bu duruma düşmek, ne büyük akılsızlık! Allah melekleri aracılığı ile Peygamberlerine vahyini indirmiş kendilerini Hak yola, İslam'ın yoluna davet etmişti. Fakat kendileri bundan hoşlanmadılar. Hesaplarına gelmedi. Geçici dünya menfaatleri, saltanatları onlara azabı unutturdu. Dünyaya kandılar, kendileri ile beraber başkalarını da saptırdılar, Hak'la alay ettiler, inanmadılar.
Onlar öyle akılsızlar ki bu azabı yaşadıktan sonra, bunu gözleri ile gördükten sonra tekrar kendilerine bir fırsat verilse, tekrar dünyaya dönseler yine bir şey değişmeyecek, küfürlerinde devam edecekler çünkü, haktan hoşlanmıyorlar, onlar batılı seviyorlar ondan vazgeçemiyorlar, onlar yalancıdırlar.
27 -"Onların, ateşin üzerinde durduruldukları zaman: "Ne olurdu dünyaya döndürülseydik, Rabb'imizin âyetlerini yalanlamasaydık da müminlerden olsaydık" dediklerini bir görsen!"
28 - "Hayır, daha önce gizleyip durdukları karşılarına çıktı da ondan, yoksa geri çevrilselerdi yine menedildikleri şeyi yapmaya dönerlerdi. Çünkü onlar yalancıdırlar."(Enam suresi)
Bu halâ elinde kurtuluş fırsatı olan bizler için ibretlik bir manzara. Rabbimiz bizi bir imtihana tabi tutmuş ve hem sorular, hem cevaplar elimizde. Hala yaşıyoruz, ölüm bize henüz gelmedi. Bir kere bize tanınan ölebilme fırsatını iyi değerlendirelim. Değerlendirelim ki ölüm bizim için dünyadaki acıların bitişi, cennet nimetlerinin giriş kapısı olsun. Öyle güzel karşılayalım ki ölümü, bir daha arzu etmeyelim, ölmeye ihtiyaç duymayalım. Rabbimizi razı edebilmek için, dünyada her sıkıntıyı sabırla karşılayalım, O'nun emirlerini sabırla ve yalnız O'nu razı etmek için uygulayalım. Hakkı Hak bilip ona uyalım, Batılı batıl bilip ondan uzak duralım. Allah için Batılla mücadele edelim. Tağutlara boyun eğmeyelim. Allah dışında hiç kimseye Hükmetme, kanun koyma yetkisi vermeyelim. Dikkat edelim, Rabbimiz bizi affetmek, bizi nimetleri ile mükafatlandırmak için adeta bahaneler arıyor. Bizden samimiyet bekliyor, gayret bekliyor, biz kendisine yaklaşınca O bize daha çok yaklaşıyor.
Henüz imtihan süresi dolmamış, ölüm randevusuna daha varken, safımızı doğru seçelim, ha gayret! biraz daha sabır! Mü'mine yakışan budur. Mü'minin yeri cennettir. Cennetlere varis olan mü'minlerden olabilmeyi Rabbim cümlemize nasip etsin(amin)...Sözlerimizi Allah Rasulu(sallallahu aleyhi ve sellem)'in bir duasıyla nihayete erdirelim:
Hz. Ebu Hureyre (radiyallâhu anh) anlatıyor:
"Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) dua ederken şunu söylerdi: "Allahım, dinimi doğru kıl, o benim işlerimin ismetidir. Dünyamı da doğru kıl, hayatım onda geçmektedir. Ahiretimi de doğru kıl, dönüşüm orayadır. Hayatı benim için her hayırda artma (vesilesi) kıl. Ölümü de her çeşit şerden (kurtularak) rahat(a kavuşma) kıl."
Müslim, Zikr 71, (2720).
hayatcemresi
***
*Nisa suresi 56.ayet bir Kur'an mucizelerinden bir mucizeyi içinde barındırıyor.
"Allah (celle ve alâ) derinin azap yeri olduğunu açıklamıştır. Ayette deri ile acı hissi arasında bir bağ kurulmuştur. Deri yandığı zaman yapısı bozulur, işlevi ortadan kalkar, azabın acısını hissedemez. Bu durumda yapısı ve işlevleri yerinde yeni bir deri ile değiştirilir. Bu yeni deride acıyı, sıcaklığı, yanık hissini algılayabilen sinir uçları bulunmaktadır. Böylelikle Allah’ın ayetlerini inkâr edenler ateşte yanmanın acısını hissedeceklerdir.
Modern bilim sıcaklık hissi ve yanık acısının sinir uçları tarafından algılandığını, sinir uçlarının deride yoğunlaştığını keşfetmiştir. Mikroskop keşfedilmeden önce hiç kimse bu bilgiye sahip olma kapasitesine sahip değildi. Anatomi biliminin Kur’ân’ın on dört asır önce işaret ettiği bu gerçeği keşfetmesi oldukça yenidir. Böylece Allah’ın ayetlerindeki mûcize ortaya çıkmıştır."
Kaynak:www.eajaz.org
***
Son olarak Kabe imamı Mahir'in içli okuyuşu ile Zuhruf suresini dinlerken,mealini de beraberinde okuyalım.
75 - "Onların azâbı hafifletilmez ve onlar azab içersinde ümitsizdirler."
76 - "Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendileri zâlimler oldular."
77 - "Onlar cehennem bekçisine: "Ey Mâlik! Rabbin artık bizi öldürsün." diye seslenirler. Mâlik de: "Siz böylece kalacaksınız." der."
78 - "Andolsun ki biz size hakkı getirdik. Fakat sizin çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz."
(Zuhruf suresi)
İnsan dünyadaki imtihan gereği, işlediği amellerde serbest bırakılmıştır. Hakkı tanımayan, yaratılış gayesine uygun bir hayat yaşamayan, Allah'ı razı etmek gibi bir derdi olmayan, O'nun emirlerini bir kenara atan nefsini ve şeytanı yol gösterici kabul eden, ilahlaştıran, kendisi Haktan sapmakla kalmayıp başkalarını da saptıran her insan, nefsine zulmetmiştir, cehennem azabını haketmiştir.
Suçlular yani ebedi olarak cehennemi hakedenlerin oradan kurtuluşları yok ve onların kurtuluşa dair hiç bir ümitleri de yok. Azapları devamlı ve aynı şiddette, bir nebze olsun azab hafiflemiyor. Öyleki anlık sürelerle derileri yeniden yeniden yaratılıyor ki azabı hissetmeleri devamlı olsun.
Acıyı insan vücudundaki sinir uçları hissediyor. Bu sinir uçları ise en çok insanın derisinde bulunuyor. Bu sebeple ateşte yanmaya maruz kalan insan dayanılmaz acılar yaşıyor, ancak derideki sinir uçları yanınca acı hissedilmiyor. Dünyada da en ağır yanıklarda da bu böyle, yanık çok derin olduğu için acıyı hisseden sinir uçları yanıyor ve acı hissedilmiyor. İşte Rabbimiz cehennemde buna mahal vermiyor, tekrar tekrar onların yanan derilerini yeniden yaratarak hissettikleri acıyı,azaplarını devamlı kılıyor.*
"Şüphesiz ki âyetlerimizi inkâr eden kâfirleri biz yarın bir ateşe atacağız. Derileri piştikçe azabı duysunlar diye, kendilerine başka deriler vereceğiz.Çünkü, Allah gerçekten çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir."(Nisa suresi 56.ayet meali)
Bu korkunç manzarayı ne kadar tahayyül ederiz bilmiyorum ancak ortada insanı dehşete düşüren, bir vakıa var. Böyle bir durumda ölüm bir kurtuluş olurdu onlar için. Zaten ölüm onların azaplarının yanında çok hafif kalıyor. Ölümü arzu ediyorlar, ahhh bir ölebilseler de şu azap son bulsa! Kurtuluş için son ümitleri ölebilmek. Cehennem bekçisi Malik'e sesleniyorlar:
"Ey Mâlik! Rabbin artık bizi öldürsün."
Kendilerine dünyada hayat imtihanını veren, peygamberler gönderip Hak'ka çağıran merhametli Rableri artık onlarla ilgilenmiyor. Çünkü onlar Rablerini bilmemişlerdi, hükümlerini yok saymışlardı, O'nu(c.c)razı etmek gibi bir gayretleri olmamıştı dünyada. Onlar Hakka uymamış insanların da uymalarını istememişlerdi. Azabı,hesabı, cehennemi yok saymışlardı. Uyarılara kulak tıkamışlardı, alay etmişlerdi. İşte imtihan bitti kendilerine va'dedileni hak buldular.
Malik aracı olsa da Rabbine söylese, ölüm nimeti kendilerine gelse. Belki bir ümit, son ümit, ölüm gelirde bu azap son bulur! Ama ne mümkün, ölüm bir kere vardı ,artık ölmek yoktu orada, ölüm bile öldürülmüştü nasıl ölsünler? Malik bunu biliyor ve onlara bildiriyor:
"Siz böylece kalacaksınız."der ve devam eder:
"Andolsun ki biz size hakkı getirdik. Fakat sizin çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz."
Onlar için son ümit de bitti. Ahh keşke bu sonu hakedecek amellerde isyanlarda bulunmasalardı da bu duruma düşmeselerdi. Kendilerine bildirildiği halde bu duruma düşmek, ne büyük akılsızlık! Allah melekleri aracılığı ile Peygamberlerine vahyini indirmiş kendilerini Hak yola, İslam'ın yoluna davet etmişti. Fakat kendileri bundan hoşlanmadılar. Hesaplarına gelmedi. Geçici dünya menfaatleri, saltanatları onlara azabı unutturdu. Dünyaya kandılar, kendileri ile beraber başkalarını da saptırdılar, Hak'la alay ettiler, inanmadılar.
Onlar öyle akılsızlar ki bu azabı yaşadıktan sonra, bunu gözleri ile gördükten sonra tekrar kendilerine bir fırsat verilse, tekrar dünyaya dönseler yine bir şey değişmeyecek, küfürlerinde devam edecekler çünkü, haktan hoşlanmıyorlar, onlar batılı seviyorlar ondan vazgeçemiyorlar, onlar yalancıdırlar.
27 -"Onların, ateşin üzerinde durduruldukları zaman: "Ne olurdu dünyaya döndürülseydik, Rabb'imizin âyetlerini yalanlamasaydık da müminlerden olsaydık" dediklerini bir görsen!"
28 - "Hayır, daha önce gizleyip durdukları karşılarına çıktı da ondan, yoksa geri çevrilselerdi yine menedildikleri şeyi yapmaya dönerlerdi. Çünkü onlar yalancıdırlar."(Enam suresi)
Bu halâ elinde kurtuluş fırsatı olan bizler için ibretlik bir manzara. Rabbimiz bizi bir imtihana tabi tutmuş ve hem sorular, hem cevaplar elimizde. Hala yaşıyoruz, ölüm bize henüz gelmedi. Bir kere bize tanınan ölebilme fırsatını iyi değerlendirelim. Değerlendirelim ki ölüm bizim için dünyadaki acıların bitişi, cennet nimetlerinin giriş kapısı olsun. Öyle güzel karşılayalım ki ölümü, bir daha arzu etmeyelim, ölmeye ihtiyaç duymayalım. Rabbimizi razı edebilmek için, dünyada her sıkıntıyı sabırla karşılayalım, O'nun emirlerini sabırla ve yalnız O'nu razı etmek için uygulayalım. Hakkı Hak bilip ona uyalım, Batılı batıl bilip ondan uzak duralım. Allah için Batılla mücadele edelim. Tağutlara boyun eğmeyelim. Allah dışında hiç kimseye Hükmetme, kanun koyma yetkisi vermeyelim. Dikkat edelim, Rabbimiz bizi affetmek, bizi nimetleri ile mükafatlandırmak için adeta bahaneler arıyor. Bizden samimiyet bekliyor, gayret bekliyor, biz kendisine yaklaşınca O bize daha çok yaklaşıyor.
Henüz imtihan süresi dolmamış, ölüm randevusuna daha varken, safımızı doğru seçelim, ha gayret! biraz daha sabır! Mü'mine yakışan budur. Mü'minin yeri cennettir. Cennetlere varis olan mü'minlerden olabilmeyi Rabbim cümlemize nasip etsin(amin)...Sözlerimizi Allah Rasulu(sallallahu aleyhi ve sellem)'in bir duasıyla nihayete erdirelim:
Hz. Ebu Hureyre (radiyallâhu anh) anlatıyor:
"Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) dua ederken şunu söylerdi: "Allahım, dinimi doğru kıl, o benim işlerimin ismetidir. Dünyamı da doğru kıl, hayatım onda geçmektedir. Ahiretimi de doğru kıl, dönüşüm orayadır. Hayatı benim için her hayırda artma (vesilesi) kıl. Ölümü de her çeşit şerden (kurtularak) rahat(a kavuşma) kıl."
Müslim, Zikr 71, (2720).
hayatcemresi
***
*Nisa suresi 56.ayet bir Kur'an mucizelerinden bir mucizeyi içinde barındırıyor.
"Allah (celle ve alâ) derinin azap yeri olduğunu açıklamıştır. Ayette deri ile acı hissi arasında bir bağ kurulmuştur. Deri yandığı zaman yapısı bozulur, işlevi ortadan kalkar, azabın acısını hissedemez. Bu durumda yapısı ve işlevleri yerinde yeni bir deri ile değiştirilir. Bu yeni deride acıyı, sıcaklığı, yanık hissini algılayabilen sinir uçları bulunmaktadır. Böylelikle Allah’ın ayetlerini inkâr edenler ateşte yanmanın acısını hissedeceklerdir.
Modern bilim sıcaklık hissi ve yanık acısının sinir uçları tarafından algılandığını, sinir uçlarının deride yoğunlaştığını keşfetmiştir. Mikroskop keşfedilmeden önce hiç kimse bu bilgiye sahip olma kapasitesine sahip değildi. Anatomi biliminin Kur’ân’ın on dört asır önce işaret ettiği bu gerçeği keşfetmesi oldukça yenidir. Böylece Allah’ın ayetlerindeki mûcize ortaya çıkmıştır."
Kaynak:www.eajaz.org
***
Son olarak Kabe imamı Mahir'in içli okuyuşu ile Zuhruf suresini dinlerken,mealini de beraberinde okuyalım.
Esselamu aleykum we rahmetullahi we berakatuh,
YanıtlaSilbütün kardeşlerime hayırlı bir hafta ve hayırlı günler diliyorum.
Haftaya tefekkürle başlayalım istedim,son günlerde bol bol Zuhruf suresini dinledim ve yazıda konu ettiğim cehennemliklerin ölüm temennilerini,ölümün onlara ne kadar sevimli geldiğini bol bol düşündüm,bu konuyu sizlerle de paylaşmak istedim,
Rabbim idrak edenlerden,ibret alanlardan,o acı duruma düşmemek için hazırlıklarını artıranlardan eylesin cümlemizi(amin).
(AMİN)
SilPaylaşımınız için teşekkürler
ALLAH ım bizleri şeytana ve şeytani insanlara uydurtma Amiin
YanıtlaSilALLAH'ım bizleri doğru yolundan ayırmasın. Amin. hayırlı günlerimiz, hayırlı haftalarımız, hayırlı ömürlerimiz olsun İnşeAllah
YanıtlaSilAllah'im sen bizleri cehennem atesinden koru Rabbim! Nefsimize , seytana uydurma , Seni'n sevgini herseyden ustun kil bizlere (amin) Allah razi olsun canim kardesim...
YanıtlaSilAllah razı olsun canım benim. Kalemine sağlık. Rabbim bizi affedilen kullarinin arasina katsın.bizi korusun.hayırli ameller nasip etsin. Amin.
YanıtlaSilselamun aleykum ve rahmetullah herkese hayırlı ve bereketli bir hafta diliyorum
YanıtlaSilbu yazıyı çok beğenerek okudum tekrar okumak için telefona da kaydettim.kalemine sağlık ablacım Allah razı olsun