Allah'ın adıyla başlarım...
Doğru bildiğimiz pek çok yanlış var.Bu yanlışlardan birisi de seçtiğim bu konu ile ilgili.Hem biz doğru bilgiler öğrenmeli hem de çocuklarımıza yanlış bilgi vermemeliyiz.
Timaş yayınlarını bu konuda hassas zannederdim,taa ki 365 günde sevgili peygamberim kitabını küçük oğluma okurken 40.sayfadaki"cennete uçan anne"başlıklı bölüme gelinceye kadar.
Burada bahsedilen anne,Peygamberimiz'in(s.a.v)annesi...M.Asım Köksal'ın İslam Tarihini okudum,böyle bir bilgi hatırlamadım,hatta bu bilginin aksi yönünde bilgiler aklımda kalmıştı.
Araştırınca bu yazıyı buldum ve sizlerle paylaşmak istedim.Lütfen okuduğumuz kitaplardaki bilgilere ve çocuklarımıza okuyup öğrettiklerimize çok dikkat edelim,araştıralım.Burada
Peygamberimiz'in(s.a.v)annesinin ölümden bahsedilmesi yeterliydi.Daha ilerisine dair bir bilgi çocuk için yaşı itibari ile gerekli değil diye düşünüyorum.Öğrenmeleri gereken yaşlarda da doğru şekilde öğrenmeleri çok önemli.Duygusallık gösterip yanlış bilgilendirmeler yapmamalıyız.
RASULULLAH'IN(s.a.v) ANNE ve BABASI MÜSLÜMAN MIYDI ?
Ehli tasavvuf'un her zamanki gibi kaynaksız delilsiz inançlarından biri de Rasulullahın anne ve babasınını Allah c.c. kabirden diriltip çıkartıp Rasulullaha iman ettirdikten sonra tekrar kabire yatıp öldüğü inancıdır. Tabi bunların her zamanki menşei olan Şia'ya göz attığımızda hiç de şaşırmıyoruz. Çünki Şia inancında da Rasulullah (s.a.v)in amcası Ebu Talib mümin olarak öldü. Tabi canım hiç İmamın (Ali) gibi birinin babası kafir olurmuy muş.
Ehli sünnetin sahih ve mutevatir hadislerini bile ehli beytten gelmedikleri için kabul etmeyenlerin duygusallıklarını ırkçılığa bulaştırmamaları kaçınılmaz olur.
Ebu Talib'in durumuyla ilgili sahih olan ehli sünnetin delilini aktardıktan sonra Rasulullahın anne ve babası hakkındaki delillerimizi sunalım:
Museyyeb b. Hazn (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir:
«Ebu Talib'de ölüm alametleri belirdiği sırada Rasulullah (s.a.v.) geldi. Amcasının yanında Ebu Cehil İbn-i Hişam ile Abdullah b. Ebi Umeyye'yi buldu.
Rasulullah (s.a.v.) Ebu Talib'e:
«Ey amcam! La ilahe illAllah de, kıyamet gününde kendisiyle sana şehadet ve şefaat edebileceğim bu kelimeyi söyle» buyurdu.Ebu Cehil ve Abdullah b. Umeyye:
«Ey Eba Talib! Abdulmuttalib'in milletinden yüz mü çevireceksin?» diye bundan menettiler.
Rasulullah (s.a.v.) amcasına Kelime-i Tevhidi arza devam ediyordu. Diğer ikisi de mütemadiyen o sözlerine tekrar ediyorlardı.
Nihayet Ebu Talib bunlara söylediği son söz olarak:
«O (yani ben) Abdulmuttalib'in milleti üzeredir» dedi ve La ilahe illAllah demekten çekindi.
Rasulullah (s.a.v.): «İyi bil amcacığım! Yemin ederim ki ben hakkında mağfiret dilemekten nehyolunmadıkça her halde Allah (c.c)'dan senin için af ve mağfiret dilerim» dedi.
Bunun üzerine Allah (c.c):
«Ne nebinin ne de mü'minlerin, cehennemlik oldukları belli olduktan sonra yakın akrabaları da olsa şirk koşanlar için mağfiret dilemeleri asla doğru olmaz.» (Tevbe: 113) ayetini indirdi.
(Buhari-Muslim)
Şimdi ehli sünnete göre diğer delillerimizi aktaralım :
Ebû Hureyre’den yapılan bir rivayete göre Rasûlullah (sallAllahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:
“Anneme mağfiret dilemem hususunda Rabbimden izin istedim, izin vermedi. Kabrini ziyaret edeyim diye izin istedim, bana izin verdi”
(Muslim, Cenâiz, 105, 106, 108; Tirmizî, Cenâiz, 60; Ebû Dâvûd, Cenâiz, 77; Nesâî, Cenâiz, 101; Ahmed b. Hanbel, Musned, II, 441; V, 356.)
Başka bir rivayette de şöyle denilmektedir:
Rasûlullah (sallAllahu aleyhi ve sellem) annesinin kabrini ziyaret etti. (Kabrin yanındayken) ağladı. Yanındakileri de ağlattı. Sonra şöyle buyurdu:
“Anneme mağfiret dilemem hususunda Rabbimden izin istedim, izin vermedi. Kabrini ziyaret edeyim diye izin istedim, bana izin verdi. Kabirleri ziyaret ediniz, çünkü onlar ölümü hatırlatır”
(Ebû Dâvud, Cenâiz 77; İbn Mâce, Cenâiz 49)
Enes’ten nakledilen bir rivayette de şöyle anlatılmaktadır:
Biri: Ya Rasûlullah, babam nerededir? diye sordu. Rasûlullah (sallAllahu aleyhi ve sellem):
“Cehennemdedir” buyurdu.
Adam, arkasını dönüp gidecekken, Rasûlullah (sallAllahu aleyhi ve sellem) onu çağırdı ve:
“Benim de, senin de baban cehennemdedir” buyurdu.
(Muslim, İman 347; Ebû Dâvûd, Sünne, 17; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 119, 268.)
Rasulullah s.a. ane babasının cahiliye üzere olduklarını ileri sürenlerin delillerden biri de; Ebû Hanife’nin (ö.150/767)
Ebeveyn-i rasûl hakkındaki bazı el-Fıkhu’l-ekber nüshalarında yer alan “Rasulullah’ın anne-babası küfür üzere ölmüştür.” ifadesidir. (A.g.e, Cilt IX/1, s. 125-160)
Allah u teala rasulunü af dilemesinden men etmesi onların müslüman olmadıklarından dolayıdır.
Eğer bazı kişilerin iddia etiği gibi onlar müslüman olsalardı Allah u teala rasulunü mağfiret dilemekten men edemezdi.
Şunu unutmamak gerekir ister rasul ister nebi olsun bunlar peygamber oldukları için yakınlarıda müslümandır diye bir kaide söz konusu değildir:
Tarihe bakıldığı zaman rasulerinde nebilerinden ana baba oğul akrabalarıiman etmeyenler mevcutur:
Örnek vermek gerekirse nuh a.s. çocuğu ibrahim a.s. babası v.s. bunlar iman etmemişle ve bunların müslüman olmadıkları ayet ve hadislerle belirtilmiştir.
- Nuh Rabbine dua edip dedi ki: “Ey Rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir. Senin vâdin ise elbette haktır. Sen hakimler hakimisin.” (Hud, 45)
- Allah buyurdu: “Ey Nûh! O, senin ailenden değildi. Yaptığı, iyi olmayan bir işti. Hakkında bilgin olmayan şeyi benden isteme. Cahillerden olmaman hususunda seni uyarırım.” (Hud, 46)
- İbrahim’in babası için mağfiret dilemesi, sadece ona verdiği bir sözden ötürü idi. Fakat onun, bir Allah düşmanı olduğu, kendisine belli olunca ondan uzak durdu. Gerçekten İbrahim, çok duygusal ve yumuşak huylu idi. (Tevbe, 114)
***************************
Hz. Peygamber'in Ana-Babası
Soru:
Yüce Allah, Hz. Peygamber'in ana ve babasını diriltmiş, davetini kabul ederek müslüman olduktan sonra tekrar mı öldürmüştür?
Cevap:
Hiçbir hadîsçi böyle bir şey söylememiş ve âlimler de bunun uydurma bir yalan olduğunda ittifak etmişlerdir.
Böyle bir rivayet Ebû Bekr el-Hatîb el-Bağdadî'nin "es-Sâbık ve'l-Lâhık" adlı kitabında geçmektedir.
Yine bunu Ebû'l-Kâsım es-Suheylî "Şerhu's-Sîre" de meçhul râvilerin bulunduğu bir senedle zikretmiş ve Ebû Abdillah el-Kurtubî "et-Tezkira" da belirtmiş ise de âlimlerin kaydettikleri gibi, bunun düzmece bir yalan olduğu ittifakla sabittir.
Sahih, Sunen ve Musnedlerden muteber hiçbir hadîs kitabında böyle bir şey yoktur.
Meğazî ve tefsir sahiplerinin kitablarında da, içlerinde sahîh ve zayıf rivayetler bulunmasına rağmen böyle bir şey zikredilmemiştir.
Çünkü her müslüman, bunun yalan olduğunu rahatlıkla anlar.
Böyle bir şey meydana gelseydi nakletmek için insanlar birbiriyle yarışırdı. Zira bu, iki yönden, yâni hem ölülerin diriltilmesi ve hem de ölümden sonra imân etme yönünden fevkalâde bir olaydır. Onun için böyle bir şeyi nakletmek başka şeyleri nakletmekten evlâ olurdu. Güvenilir kimselerden rivayet edilmemesi, bunun yalan olduğunu göstermektedir.
Bunu "es-Sâbık ve'l-Lâhık" kitabında Hatîb el-Bağdadî'nin zikretmekteki amacı, rivayet edilen şeyler ister doğru ister yalan olsun, önce ve sonra gelip bir tek kişiden rivayet eden muhaddisleri göstermektir. İbn Şahin de doğru ve yanlış her şeyi rivayet ediyor.
Es-Suheylî de bunu, içinde meçhul kişilerin bulunduğu bir senedle rivayet etmiştir.
Sonra böyle bir şey Kur'ân, Sunnet ve ümmetin de icmâına aykırıdır.
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Allah kötülüğü bilmeyerek yapıp da hemen tevbe edenlerin tevbesini kabul etmeyi üzerine almıştır. Allah işte onların tevbesini kabul eder, Allah bilendir, Hakim olandır. Kötülükleri işleyip dururken, ölüm kendisine geldiği zaman 'şimdi tevbe ettim' diyenler ile kâfir olarak ölenlerin tevbesi makbul değildir. İşte onlara elem verici azâb hazırlamışızdır" (4 Nisa 17-18)
Yüce Allah, kâfir olarak ölenlerin tevbesinin söz konusu olmadığını açıklamıştır. Yine:
"Ama şiddetli azabımızı görüp de öyle inanmaları kendilerine fayda verecek değildi. Bu, Allah'ın kulları hakkında, öteden beri yürürlükte olan yasasıdır. İşte inkarcılar o zaman hüsranda kaldılar" (Mu'min 85) buyurarak azabı gördükten sonra inanmalının hiçbir yararı olmadığının ilâhî bir yasa olduğunu belirtmiştir. Böyle olunca ölümden sonra nasıl yarar sağlasın?!
Bunu açıklayan âyetler çoktur.
Sahîh-i Muslim'de rivayet edildiğine göre:
"Bir adam Rasûlullah'a: Babam nerededir? dedi.
Rasûlullah: "Ateştedir", buyurdu.
Adam dönüp giderken: İkimizin de babası ateştedir, diye ekledi"
(Muslim, İmân, 347; Ebû Dâvud, Sur net, 17)
Yine Sahîh-i Muslim'de Resûlüllah'ın şöyle buyurduğu kaydedilmektedir:
"Annemin kabrini ziyaret etmek için Rabbimden izin istedim. Bana izin verdi. Bağışlanmasını dilemek için izin istedim. İzin vermedi. Kabirleri ziyaret ediniz, âhireti hatırlatır"
(Muslim, Cenâlz, 105, 106, 108; Ebû Dâvud, Cenâiz, 77; Edeb, 128; Nesâî, Cenâiz, 101; İbn Mâce, Cenâiz, 48, İbn Hanbel, 2/441, 5/356.)
"Musned" de ve başka kitablarda rivayet edilen hadîsde Rasûlullah:
"İkimizin de annesi ateştedir" buyurmuştur.
(Hadîs kaynaklarda tesbit edilememiştir.)
Bunun Mekke'nin fethedildiği yıl söylenmiş olduğu, oysa diriltmenin daha sonra, Veda Haccı'nda meydana geldiği, dolayısıyla da zikredenlerin bunun için zikretmiş oldukları, "et-Tezkire" sahibinin de bu nedenle mazur olduğu söylenecek olursa, bu durumun birçok yönden bâtıl olduğunu açıklayabiliriz.
1 - Olmuş ve olacaklara dâir haberlerde nesh olmaz.
Ebû Leheb hakkında, "Alevli ateşe yaşlanacaktır" (111 Leheb 3) ve Velîd İbn Mugîre hakkında:
"Onu sarp bir yokuşa sardıracağım" (74 Muddessir 17) buyurulması gibi.
"İkimizin de babası ateştedir",
"İkimizin de annesi ateştedir" haberlerinde de durum aynıdır.
Bunlar, büyük günah işlemiş olanların girdikten sonra çıkacakları bir ateşten haber vermek değildir. Çünkü böyle olsaydı onların bağışlanmasını dilemek caiz olurdu. Allah katında imânları mevcut olsaydı, yâni Allah'a inanmış olsalardı. Allah, peygamberi istiğfardan alıkoymazdı.
Şüphe yok ki ameller ölüm anındaki duruma göredir. Mu'min olarak ölenleri Allah bağışlar ve onlar için istiğfar etmek yasak değildir.
Suheylî'nin, Aişe'den (r.anha) rivayet ettiği hadise gelince, bunda, Rasûlullah (s.a.v.)'ın anne ve babasını diriltmesini Rabbinden dilediği, Rabbinin onları dirilttiği, onların da ona iman ettikleri anlatılmaktaysa da bu gerçekten munker olan bir hadistir. Böyle bir şeyin vukuu, her ne kadar Allah'ın kudreti açısından mümkünse de, buna ters düşen sahih hadisler vardır. Doğruyu en iyi bilen, yüce Allah'tır.
(İbn Kesîr, El Bidaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 2/437-440)
"Annemin kabrine gittim ve Allah’ın onu diriltmesini istedim Allah da onu diriltti o da bana iman etti. Allah onu sonra tekrar –eski haline- çevirdi."
El-Hatib bunu Hz Aişe’den (r.anha) merfu olarak rivayet etmiştir. İbn Şahin de, Aişe’den rivayet etmiştir. İbn Nasır dedi ki: Bu hadis uydurmadır. İsnadında Muhammed ibn Ziyad en-Nakkaş vardır, güvenilir değildir. Ahmed İbn Yahya el-Hadrami ve Muhammed İbn Yahya e-Zuhri meçhul kimselerdir.
İbn Hacer el-Lisan’da dedi ki: Muhammed ibn Yahya mechul değildir. Aksine o bilinen bir kimsedir.
el-Mizan’da Ahmed İbn Yahya el-Hadrami Harmele et-Tuceybi’den rivayet etti. İbn Yunus onun hadiste gevşek olduğunu söylemiştir.
en-Nakkaş ise ez-Zehebi’nin söyleyişine göre çağında Kur’an okuyucularının hocasıdır. Ancak onda buna rağmen zayıflık vardır. en-Nakkaş yalancıdır, hadis uydurur. Hakeza Muhammed ibn Yahya ez-Zuhri yalancıdır. (Lisanu’l-Mizan: c. 5, Sayfa: 420 (1380)
2 - Rasûlullah, Mekke'nin fethedildiği yılda annesinin kabrini ziyaret etmiştir. Çünkü kabir yol üzerindeki Hacun mevkiindeydi.
Babasını ise orada değil, Şam'da gömülü olduğu için ziyaret edememiştir. Onun için nasıl "diriltilmiştir" denebilir.
3 - Yarar sağlayan bir imânları olsaydı, amcaları Hamza ve Abbâs'tan daha çok meşhur olmaya lâyık olurlardı. Bu ise, câhillerin Râfızîler ve başkalarından Ebû Tâlib'in mü'min olduğunu söylediği ve "es-Sira" daki "ölürken sessizce söyledi" mânâsını içeren zayıf bir hadîsle ihticac ettikleri şeyden çok daha uzak bir şeydir.
Hz. Abbâs, Ebû Tâlib'in imân ettiğini söyleseydi; "Dalaletteki amcan sana yarar sağlıyordu, ona bir yararın oldu mu?" demezdi.
Rasûlullah bu soruya karşılık şöyle buyurmuştur:
"Hakkında şefaatim kabul edildi de ince bir ateş tabakası içinde oldu. Ayağında ateşten iki ayakkabı var, onlar yüzünden beyni kaynıyor. Ben olmasaydım, ateşin en alt tabakasında olurdu"
(Buhârî, Rikâk, 51; Muslim, İmân, 362-364; Tirmizî, Cehennem, 12; Dârimî, Rikâk, 121; Ahmed İbn Hanbel, 1/295, 2/432, 439, 3/13, 4/274)
Böyle bir şey bâtıldır ve hem sahih, hem zayıf bütün hadîslere de aykırıdır. Öleceği zaman söylediği son şey, Abdulmuttalib'in dini üzerine olduğudur. Hz. Abbâs da onun ölümünde hazır bulunmamıştır.
Hz. Peygamber, Ebû Tâlib ile anne ve babasını, meselâ Hamza, Abbâs, Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin gibi mü'minler zümresinden saydıkları arasında zikretmemesi, bunun apaçık bir yalan olduğunu göstermektedir Böyle bir şey sahih olsaydı, Ebû Tâlib, Hamza ve Abbâs'tan meşhur olmağa daha lâyık olurdu.
4 - Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"İbrahim ve beraberinde olanlarda sizler için güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: Biz, sizden ve sizin Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi reddettik. Bizimle sizin aranızda, bir olan Allah’a iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve kin başlamıştır." Yalnız, İbrahim'in "And olsun ki senin için mağfiret dileyeceğim, fakat sana Allah'tan gelecek herhangi bir şeyi savmaya gücüm yetmez" sözü bu örneğin dışındadır" (Mumtehine 4)
Yine:
"İbrahim'in babası için mağfiret dilemesi, sadece ona verdiği bir sözden ötürü idi. Allah'ın düşmanı olduğunu anlayınca ondan uzaklaştı..." (Tevbe 114) buyurmaktadır.
Allahu Teâlâ, Hz. İbrahim ve onunla beraber bulunan mu'minlerin örnek alınmasını emretmiştir, ancak Hz. İbrâhim'in babası için mağfiret dilemesini istisna etmiştir.
Allah'ın düşmanı olduğunu anlayınca ondan uzaklaştığını bildirmiştir. Allahu a'lem.
(Şeyhul İslam İbn Teymiyye; mecmu'ul feteva 4. Cilt PEYGAMBERLERLE İLGİLİ BAZI MES'ELELER)
Doğru bildiğimiz pek çok yanlış var.Bu yanlışlardan birisi de seçtiğim bu konu ile ilgili.Hem biz doğru bilgiler öğrenmeli hem de çocuklarımıza yanlış bilgi vermemeliyiz.
Timaş yayınlarını bu konuda hassas zannederdim,taa ki 365 günde sevgili peygamberim kitabını küçük oğluma okurken 40.sayfadaki"cennete uçan anne"başlıklı bölüme gelinceye kadar.
Peygamberimiz'in(s.a.v)annesinin ölümden bahsedilmesi yeterliydi.Daha ilerisine dair bir bilgi çocuk için yaşı itibari ile gerekli değil diye düşünüyorum.Öğrenmeleri gereken yaşlarda da doğru şekilde öğrenmeleri çok önemli.Duygusallık gösterip yanlış bilgilendirmeler yapmamalıyız.
Ehli tasavvuf'un her zamanki gibi kaynaksız delilsiz inançlarından biri de Rasulullahın anne ve babasınını Allah c.c. kabirden diriltip çıkartıp Rasulullaha iman ettirdikten sonra tekrar kabire yatıp öldüğü inancıdır. Tabi bunların her zamanki menşei olan Şia'ya göz attığımızda hiç de şaşırmıyoruz. Çünki Şia inancında da Rasulullah (s.a.v)in amcası Ebu Talib mümin olarak öldü. Tabi canım hiç İmamın (Ali) gibi birinin babası kafir olurmuy muş.
Ehli sünnetin sahih ve mutevatir hadislerini bile ehli beytten gelmedikleri için kabul etmeyenlerin duygusallıklarını ırkçılığa bulaştırmamaları kaçınılmaz olur.
Ebu Talib'in durumuyla ilgili sahih olan ehli sünnetin delilini aktardıktan sonra Rasulullahın anne ve babası hakkındaki delillerimizi sunalım:
Museyyeb b. Hazn (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir:
«Ebu Talib'de ölüm alametleri belirdiği sırada Rasulullah (s.a.v.) geldi. Amcasının yanında Ebu Cehil İbn-i Hişam ile Abdullah b. Ebi Umeyye'yi buldu.
Rasulullah (s.a.v.) Ebu Talib'e:
«Ey amcam! La ilahe illAllah de, kıyamet gününde kendisiyle sana şehadet ve şefaat edebileceğim bu kelimeyi söyle» buyurdu.Ebu Cehil ve Abdullah b. Umeyye:
«Ey Eba Talib! Abdulmuttalib'in milletinden yüz mü çevireceksin?» diye bundan menettiler.
Rasulullah (s.a.v.) amcasına Kelime-i Tevhidi arza devam ediyordu. Diğer ikisi de mütemadiyen o sözlerine tekrar ediyorlardı.
Nihayet Ebu Talib bunlara söylediği son söz olarak:
«O (yani ben) Abdulmuttalib'in milleti üzeredir» dedi ve La ilahe illAllah demekten çekindi.
Rasulullah (s.a.v.): «İyi bil amcacığım! Yemin ederim ki ben hakkında mağfiret dilemekten nehyolunmadıkça her halde Allah (c.c)'dan senin için af ve mağfiret dilerim» dedi.
Bunun üzerine Allah (c.c):
«Ne nebinin ne de mü'minlerin, cehennemlik oldukları belli olduktan sonra yakın akrabaları da olsa şirk koşanlar için mağfiret dilemeleri asla doğru olmaz.» (Tevbe: 113) ayetini indirdi.
(Buhari-Muslim)
Şimdi ehli sünnete göre diğer delillerimizi aktaralım :
Ebû Hureyre’den yapılan bir rivayete göre Rasûlullah (sallAllahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:
“Anneme mağfiret dilemem hususunda Rabbimden izin istedim, izin vermedi. Kabrini ziyaret edeyim diye izin istedim, bana izin verdi”
(Muslim, Cenâiz, 105, 106, 108; Tirmizî, Cenâiz, 60; Ebû Dâvûd, Cenâiz, 77; Nesâî, Cenâiz, 101; Ahmed b. Hanbel, Musned, II, 441; V, 356.)
Başka bir rivayette de şöyle denilmektedir:
Rasûlullah (sallAllahu aleyhi ve sellem) annesinin kabrini ziyaret etti. (Kabrin yanındayken) ağladı. Yanındakileri de ağlattı. Sonra şöyle buyurdu:
“Anneme mağfiret dilemem hususunda Rabbimden izin istedim, izin vermedi. Kabrini ziyaret edeyim diye izin istedim, bana izin verdi. Kabirleri ziyaret ediniz, çünkü onlar ölümü hatırlatır”
(Ebû Dâvud, Cenâiz 77; İbn Mâce, Cenâiz 49)
Enes’ten nakledilen bir rivayette de şöyle anlatılmaktadır:
Biri: Ya Rasûlullah, babam nerededir? diye sordu. Rasûlullah (sallAllahu aleyhi ve sellem):
“Cehennemdedir” buyurdu.
Adam, arkasını dönüp gidecekken, Rasûlullah (sallAllahu aleyhi ve sellem) onu çağırdı ve:
“Benim de, senin de baban cehennemdedir” buyurdu.
(Muslim, İman 347; Ebû Dâvûd, Sünne, 17; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 119, 268.)
Rasulullah s.a. ane babasının cahiliye üzere olduklarını ileri sürenlerin delillerden biri de; Ebû Hanife’nin (ö.150/767)
Ebeveyn-i rasûl hakkındaki bazı el-Fıkhu’l-ekber nüshalarında yer alan “Rasulullah’ın anne-babası küfür üzere ölmüştür.” ifadesidir. (A.g.e, Cilt IX/1, s. 125-160)
Allah u teala rasulunü af dilemesinden men etmesi onların müslüman olmadıklarından dolayıdır.
Eğer bazı kişilerin iddia etiği gibi onlar müslüman olsalardı Allah u teala rasulunü mağfiret dilemekten men edemezdi.
Şunu unutmamak gerekir ister rasul ister nebi olsun bunlar peygamber oldukları için yakınlarıda müslümandır diye bir kaide söz konusu değildir:
Tarihe bakıldığı zaman rasulerinde nebilerinden ana baba oğul akrabalarıiman etmeyenler mevcutur:
Örnek vermek gerekirse nuh a.s. çocuğu ibrahim a.s. babası v.s. bunlar iman etmemişle ve bunların müslüman olmadıkları ayet ve hadislerle belirtilmiştir.
- Nuh Rabbine dua edip dedi ki: “Ey Rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir. Senin vâdin ise elbette haktır. Sen hakimler hakimisin.” (Hud, 45)
- Allah buyurdu: “Ey Nûh! O, senin ailenden değildi. Yaptığı, iyi olmayan bir işti. Hakkında bilgin olmayan şeyi benden isteme. Cahillerden olmaman hususunda seni uyarırım.” (Hud, 46)
- İbrahim’in babası için mağfiret dilemesi, sadece ona verdiği bir sözden ötürü idi. Fakat onun, bir Allah düşmanı olduğu, kendisine belli olunca ondan uzak durdu. Gerçekten İbrahim, çok duygusal ve yumuşak huylu idi. (Tevbe, 114)
***************************
Hz. Peygamber'in Ana-Babası
Soru:
Yüce Allah, Hz. Peygamber'in ana ve babasını diriltmiş, davetini kabul ederek müslüman olduktan sonra tekrar mı öldürmüştür?
Cevap:
Hiçbir hadîsçi böyle bir şey söylememiş ve âlimler de bunun uydurma bir yalan olduğunda ittifak etmişlerdir.
Böyle bir rivayet Ebû Bekr el-Hatîb el-Bağdadî'nin "es-Sâbık ve'l-Lâhık" adlı kitabında geçmektedir.
Yine bunu Ebû'l-Kâsım es-Suheylî "Şerhu's-Sîre" de meçhul râvilerin bulunduğu bir senedle zikretmiş ve Ebû Abdillah el-Kurtubî "et-Tezkira" da belirtmiş ise de âlimlerin kaydettikleri gibi, bunun düzmece bir yalan olduğu ittifakla sabittir.
Sahih, Sunen ve Musnedlerden muteber hiçbir hadîs kitabında böyle bir şey yoktur.
Meğazî ve tefsir sahiplerinin kitablarında da, içlerinde sahîh ve zayıf rivayetler bulunmasına rağmen böyle bir şey zikredilmemiştir.
Çünkü her müslüman, bunun yalan olduğunu rahatlıkla anlar.
Böyle bir şey meydana gelseydi nakletmek için insanlar birbiriyle yarışırdı. Zira bu, iki yönden, yâni hem ölülerin diriltilmesi ve hem de ölümden sonra imân etme yönünden fevkalâde bir olaydır. Onun için böyle bir şeyi nakletmek başka şeyleri nakletmekten evlâ olurdu. Güvenilir kimselerden rivayet edilmemesi, bunun yalan olduğunu göstermektedir.
Bunu "es-Sâbık ve'l-Lâhık" kitabında Hatîb el-Bağdadî'nin zikretmekteki amacı, rivayet edilen şeyler ister doğru ister yalan olsun, önce ve sonra gelip bir tek kişiden rivayet eden muhaddisleri göstermektir. İbn Şahin de doğru ve yanlış her şeyi rivayet ediyor.
Es-Suheylî de bunu, içinde meçhul kişilerin bulunduğu bir senedle rivayet etmiştir.
Sonra böyle bir şey Kur'ân, Sunnet ve ümmetin de icmâına aykırıdır.
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Allah kötülüğü bilmeyerek yapıp da hemen tevbe edenlerin tevbesini kabul etmeyi üzerine almıştır. Allah işte onların tevbesini kabul eder, Allah bilendir, Hakim olandır. Kötülükleri işleyip dururken, ölüm kendisine geldiği zaman 'şimdi tevbe ettim' diyenler ile kâfir olarak ölenlerin tevbesi makbul değildir. İşte onlara elem verici azâb hazırlamışızdır" (4 Nisa 17-18)
Yüce Allah, kâfir olarak ölenlerin tevbesinin söz konusu olmadığını açıklamıştır. Yine:
"Ama şiddetli azabımızı görüp de öyle inanmaları kendilerine fayda verecek değildi. Bu, Allah'ın kulları hakkında, öteden beri yürürlükte olan yasasıdır. İşte inkarcılar o zaman hüsranda kaldılar" (Mu'min 85) buyurarak azabı gördükten sonra inanmalının hiçbir yararı olmadığının ilâhî bir yasa olduğunu belirtmiştir. Böyle olunca ölümden sonra nasıl yarar sağlasın?!
Bunu açıklayan âyetler çoktur.
Sahîh-i Muslim'de rivayet edildiğine göre:
"Bir adam Rasûlullah'a: Babam nerededir? dedi.
Rasûlullah: "Ateştedir", buyurdu.
Adam dönüp giderken: İkimizin de babası ateştedir, diye ekledi"
(Muslim, İmân, 347; Ebû Dâvud, Sur net, 17)
Yine Sahîh-i Muslim'de Resûlüllah'ın şöyle buyurduğu kaydedilmektedir:
"Annemin kabrini ziyaret etmek için Rabbimden izin istedim. Bana izin verdi. Bağışlanmasını dilemek için izin istedim. İzin vermedi. Kabirleri ziyaret ediniz, âhireti hatırlatır"
(Muslim, Cenâlz, 105, 106, 108; Ebû Dâvud, Cenâiz, 77; Edeb, 128; Nesâî, Cenâiz, 101; İbn Mâce, Cenâiz, 48, İbn Hanbel, 2/441, 5/356.)
"Musned" de ve başka kitablarda rivayet edilen hadîsde Rasûlullah:
"İkimizin de annesi ateştedir" buyurmuştur.
(Hadîs kaynaklarda tesbit edilememiştir.)
Bunun Mekke'nin fethedildiği yıl söylenmiş olduğu, oysa diriltmenin daha sonra, Veda Haccı'nda meydana geldiği, dolayısıyla da zikredenlerin bunun için zikretmiş oldukları, "et-Tezkire" sahibinin de bu nedenle mazur olduğu söylenecek olursa, bu durumun birçok yönden bâtıl olduğunu açıklayabiliriz.
1 - Olmuş ve olacaklara dâir haberlerde nesh olmaz.
Ebû Leheb hakkında, "Alevli ateşe yaşlanacaktır" (111 Leheb 3) ve Velîd İbn Mugîre hakkında:
"Onu sarp bir yokuşa sardıracağım" (74 Muddessir 17) buyurulması gibi.
"İkimizin de babası ateştedir",
"İkimizin de annesi ateştedir" haberlerinde de durum aynıdır.
Bunlar, büyük günah işlemiş olanların girdikten sonra çıkacakları bir ateşten haber vermek değildir. Çünkü böyle olsaydı onların bağışlanmasını dilemek caiz olurdu. Allah katında imânları mevcut olsaydı, yâni Allah'a inanmış olsalardı. Allah, peygamberi istiğfardan alıkoymazdı.
Şüphe yok ki ameller ölüm anındaki duruma göredir. Mu'min olarak ölenleri Allah bağışlar ve onlar için istiğfar etmek yasak değildir.
Suheylî'nin, Aişe'den (r.anha) rivayet ettiği hadise gelince, bunda, Rasûlullah (s.a.v.)'ın anne ve babasını diriltmesini Rabbinden dilediği, Rabbinin onları dirilttiği, onların da ona iman ettikleri anlatılmaktaysa da bu gerçekten munker olan bir hadistir. Böyle bir şeyin vukuu, her ne kadar Allah'ın kudreti açısından mümkünse de, buna ters düşen sahih hadisler vardır. Doğruyu en iyi bilen, yüce Allah'tır.
(İbn Kesîr, El Bidaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 2/437-440)
"Annemin kabrine gittim ve Allah’ın onu diriltmesini istedim Allah da onu diriltti o da bana iman etti. Allah onu sonra tekrar –eski haline- çevirdi."
El-Hatib bunu Hz Aişe’den (r.anha) merfu olarak rivayet etmiştir. İbn Şahin de, Aişe’den rivayet etmiştir. İbn Nasır dedi ki: Bu hadis uydurmadır. İsnadında Muhammed ibn Ziyad en-Nakkaş vardır, güvenilir değildir. Ahmed İbn Yahya el-Hadrami ve Muhammed İbn Yahya e-Zuhri meçhul kimselerdir.
İbn Hacer el-Lisan’da dedi ki: Muhammed ibn Yahya mechul değildir. Aksine o bilinen bir kimsedir.
el-Mizan’da Ahmed İbn Yahya el-Hadrami Harmele et-Tuceybi’den rivayet etti. İbn Yunus onun hadiste gevşek olduğunu söylemiştir.
en-Nakkaş ise ez-Zehebi’nin söyleyişine göre çağında Kur’an okuyucularının hocasıdır. Ancak onda buna rağmen zayıflık vardır. en-Nakkaş yalancıdır, hadis uydurur. Hakeza Muhammed ibn Yahya ez-Zuhri yalancıdır. (Lisanu’l-Mizan: c. 5, Sayfa: 420 (1380)
2 - Rasûlullah, Mekke'nin fethedildiği yılda annesinin kabrini ziyaret etmiştir. Çünkü kabir yol üzerindeki Hacun mevkiindeydi.
Babasını ise orada değil, Şam'da gömülü olduğu için ziyaret edememiştir. Onun için nasıl "diriltilmiştir" denebilir.
3 - Yarar sağlayan bir imânları olsaydı, amcaları Hamza ve Abbâs'tan daha çok meşhur olmaya lâyık olurlardı. Bu ise, câhillerin Râfızîler ve başkalarından Ebû Tâlib'in mü'min olduğunu söylediği ve "es-Sira" daki "ölürken sessizce söyledi" mânâsını içeren zayıf bir hadîsle ihticac ettikleri şeyden çok daha uzak bir şeydir.
Hz. Abbâs, Ebû Tâlib'in imân ettiğini söyleseydi; "Dalaletteki amcan sana yarar sağlıyordu, ona bir yararın oldu mu?" demezdi.
Rasûlullah bu soruya karşılık şöyle buyurmuştur:
"Hakkında şefaatim kabul edildi de ince bir ateş tabakası içinde oldu. Ayağında ateşten iki ayakkabı var, onlar yüzünden beyni kaynıyor. Ben olmasaydım, ateşin en alt tabakasında olurdu"
(Buhârî, Rikâk, 51; Muslim, İmân, 362-364; Tirmizî, Cehennem, 12; Dârimî, Rikâk, 121; Ahmed İbn Hanbel, 1/295, 2/432, 439, 3/13, 4/274)
Böyle bir şey bâtıldır ve hem sahih, hem zayıf bütün hadîslere de aykırıdır. Öleceği zaman söylediği son şey, Abdulmuttalib'in dini üzerine olduğudur. Hz. Abbâs da onun ölümünde hazır bulunmamıştır.
Hz. Peygamber, Ebû Tâlib ile anne ve babasını, meselâ Hamza, Abbâs, Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin gibi mü'minler zümresinden saydıkları arasında zikretmemesi, bunun apaçık bir yalan olduğunu göstermektedir Böyle bir şey sahih olsaydı, Ebû Tâlib, Hamza ve Abbâs'tan meşhur olmağa daha lâyık olurdu.
4 - Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"İbrahim ve beraberinde olanlarda sizler için güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: Biz, sizden ve sizin Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi reddettik. Bizimle sizin aranızda, bir olan Allah’a iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve kin başlamıştır." Yalnız, İbrahim'in "And olsun ki senin için mağfiret dileyeceğim, fakat sana Allah'tan gelecek herhangi bir şeyi savmaya gücüm yetmez" sözü bu örneğin dışındadır" (Mumtehine 4)
Yine:
"İbrahim'in babası için mağfiret dilemesi, sadece ona verdiği bir sözden ötürü idi. Allah'ın düşmanı olduğunu anlayınca ondan uzaklaştı..." (Tevbe 114) buyurmaktadır.
Allahu Teâlâ, Hz. İbrahim ve onunla beraber bulunan mu'minlerin örnek alınmasını emretmiştir, ancak Hz. İbrâhim'in babası için mağfiret dilemesini istisna etmiştir.
Allah'ın düşmanı olduğunu anlayınca ondan uzaklaştığını bildirmiştir. Allahu a'lem.
(Şeyhul İslam İbn Teymiyye; mecmu'ul feteva 4. Cilt PEYGAMBERLERLE İLGİLİ BAZI MES'ELELER)
Kaynak-islam tr net
Timaştan bahsetmişken bir de Allah'ın isimlerini öğreniyorum serisindeki bir kitaptan bahsetmek istiyorum."Kuzu kıvırcık Allah'ın cud ismini öğreniyor"isimli kitap.Araştırdık Allah'ın cud diye bir ismi Esmail Hüsna'da geçmiyor,bu isim yerine Allah'ın Ber ismi geçiyor.Bir çok insana ulaşan,islami yayınları olan böyle bir yayınevinin daha dikkatli hareket etmesini ve yanlışlarını düzeltmesini temenni ediyorum.
YanıtlaSilBu adresteFatma Güler kardeşime önerdiğim kitap tavsiyeleri için de bu bilgiler bir dip not olsun.
s.a hatice abla
YanıtlaSilyazılarından çok faydalanıyorum :)Allah razı olsun.o kadar çok eksiğim var ki ne zaman tamamlanacak bu kadar eksik bilmiyorum.Allah sonumuzu hayır etsin inş.kitap önerilerini dikkate almam yakındır.zaman çok çabuk geçiyor.kızım kocaman oldu bile :)
tuğbacım yukarıdaki yorumumdaki linke tıklarsan,o yazının yorumlarında kitap tavsiyelerim var,kolaylıklar diliyorum sevgiler...
SilSelamun aleykum ablacım gercekten cok faydalı bır paylasım benım ıcın...her onune gelen kıtabı okuyamıyosun bu devırde... bende peygamberlerımızın hayatları vede eslerı hakkında kıtaplar okumak ıstıyorum.bende tavsıyerlde bulunmanı rıca edıcektım :) tesadufkı sende bu konulardan bahsettın. gercekten faydalanabılecegım kıtapları okumak ıstıyorum.. sevgılerımle.. ALLAH HAFIZ
YanıtlaSilwe aleykumselam canım benim,
SilFatmacım,bahsettiğin konuda en temel eser yazının girişinde bnahsettiğim eserdir.Onu okuduktan sonra Münir Muhammed Gadban'ın Nebevi Hareket Metodu,islam tarihinin özeti ve alınması gereken dersleri anlatan bir kitaptır,bilgileri pekiştiriyor,İslam tarihinden sonra kapsamlı bir tefsir çok faydalı olur,çünkü siyerin iki temel kaynağından birisi Kur'an diğeri sünnet ve sahih hadislerdir.
Daha önce bazı yazılarımda veya yorumlarımda tefsir önerilerim olmuştu,Said Havva,Seyyid Kutub,İbn Kesir tefsirleri gibi,Said Havva'nın Tefsirini okudum,şimdilerde Fizilal okumaya çalışıyorum,iki kitap birden okumaya kalkışınca birisi geri plana düştü pek beceremedim:(ikinci ciltteyim hala...bu günlerde yanda okuyorum bölümünde görülen siyer derslerini okuyorum,oraya tıklayıp misaktan da güvenilir kitaplara ulaşabilirsin,
sevgilerimle,hayırlı cumalar...
Es-selamu Aleykum Ablacım... Rabbim ilmini, dikkati ve hassasiyetini artırsın inşeAllah. Malesef sadece çocuk kitapları değil, hemen hemen çoğu kitabı okurken bu tür şeylerle karşılaşıyoruz. Kitap tavsiye etmeden geçtim kendim okurken dahi zorlanıyorum.
YanıtlaSilBilginin ulaşılmaz olmaktan çıktığı günümüzde bilgi edinmek çok kolay olmakla beraber öte yandan bilgi kirliliğinin de alabildiğine çoğaldığı çağımızda, insanların doğru kaynaklardan İslamiyet’i öğrenmeleri de çok önemlidir.Din eğitim ve öğretimi için; din adına doğru olan bilgilerin, yeterli ve zamanında verilmesi gerekir.İlk olarak doğru din bilgileri vermemiz lazım.İkincisi bu bilgileri zamanında vermemiz gerekiyor. Üçüncü olarak da yeterli bilgi vermemiz gerekiyor.Doğru bilgi ne demek?Yeterli bilgi ne demek?Zamanında ne demek? Bu üç kavram eğitim ve öğretimin her alanı için önemli olduğu gibi din eğitimi ve öğretiminin de olmazsa olmaz şartlarındandır.Hamdolsun bu bilince ve şuura sahip olanları görmek insanı umutlu ve mutlu ediyor...
Selam,Dua ve en içten Muhabbetlerim ile...
Allah'a emanetsin Ablacım...
We aleykumselam canım kardeşim benim,ne kadar doğru söylemişsin,tam bir bilgi kirliliği yaşıyoruz,yeterli bilgisi olmayanlar için seçim yapmak çok zor,ha benim yeterli bilgim var mı?maalesef çok eksiğim var ben de zorlanıyorum :(
Silşu anda yanda okuyorum bölümünde gördüğün siyer derslerini okuyorum,
ilk dört kitabı okudum,siyerde bazı yerlerde Peygamberimiz(s.a.v)için "Kainatın Efendisi"ifadesi geçiyor,bunun yanlış bir ifade olduğunu,bu ifadenin yalnızca Allah için kullanılacağını da Hüsnü hoca'dan öğrenmiştik,kitaba önsöz yazmış,ama bu ifadeyi farketmemiş olmalı,Mustafa Çelik hocaya itimad ediyorum ama bu ifadenin kullanılması beni üzdü,işte her zaman aynı hassasiyeti bulamayabiliyouz,
ama bunun yanında çok güzel bir eser,ilgi ile okuyorum,
Rabbim bizlere basiret versin,hakkı hak bilip ona tabi olmayı,batılı batıl bilip ondan sakınmayı nasip etsin(amin),
seni Allah için çok seviyorum güzel kardeşim,
O'na(c.c)emanetsin...
Bende siyer olarak önceki yıllarda Salih Suruç'un siyerini okumuştum ama tavsiye etmem... Sahih olmayan bilgiler var malesef... Çok çalkantılar yaşayan biri olarak şuan kitap seçimlerime daha çok dikkat etmeye çalışıyorum. Fakat dikkat içinde dediğin gibi bilgi ve birikim şart gerçekten buda beni çok zorluyor.:( Celaleddin Vatandaşın Siyerini'de geçen yıl okumuştum ve siyer dersinde de yardımcı kitap olarak takip edeceğiz inşeAllah. Çağımıza ait çok güzel göndermeleri vardı fakat Rasulullah s.a.v'in ilk dönemde vahiy gelip bir süre sonra gelmemesi üzerine çok darlandığı ve intihar etmek istediği gibi bir ibare geçiyordu malesef... Tekrardan okuduğumda başka bir şeyle karşılaşır mıyım bilemiyorum. Sadece Muhammed s.a.v için değil tüm peygamberler hakkında malesef ya aşırı övgü ya da aşırı yermeyle karşılaşıyoruz...
SilDediğin gibi;Rabbim bizlere basiret versin,hakkı hak bilip ona tabi olmayı,batılı batıl bilip ondan sakınmayı nasip etsin...(Âmin)
Bende seni Allah için çok seviyor ve takdir ediyorum Ablacım...
Sende O'na c.c. emanetsin...
Allah razı olsun kardeşim,inanır mısın?bu kitap isimleri aklıma geldi,ancak okumadığım için bir şey söylemedim,hatta senden tavsiye istiyecektim,bu bilgiler çok iyi oldu,
SilinşeAllah Fatma kardeşimiz ve onun şahsında kitap arayışında olan bütün kardeşlerimiz için bu bilgiler faydalı olur,
kalbi sevgilerimle canım kardeşim benim...
Âmin ecmain inşeAllah bir faydam olduysa ne mutlu...
YanıtlaSilSiyer olarak birde Muhammed Hamidullah Hocanın siyeri çok meşhur ama henüz almış okumuş değilim...
Selam, Sevgi, Dua ve Muhabbet ile...
Aşağıdaki kitap ise,kesinlikle sakınılması gereken bir kitap,kitabın ismi ve neden okunmaya değer olmadığı,neye hizmet için yazıldığı ise aşağıdaki linkte açıklanmış.
YanıtlaSilGönül Tahtımızın Eşsiz Sultanı EFENDİMİZ Kitabı Hakkında Uyarı!
Bu kitabtan haberim yoktu, ayrıca sayfa da çok güzelmiş. Allah razı olsun ablacım, Rabbim senin vesilenle hem kitabtan hemde böyle güzel bir sayfadan haberdar etti bizleri.
SilYahudileşme temayülünün birebir örneği; Makam ve mertebe yanında cebini doldurmak için istenen her şeyi yapmak. Gerekirse de Hahamlar gibi Peygamberlere iftira atmak... :( Onların ardından gidenlerin de Rabbim gözlerini açmayı nasip eylesin...(Âmin..) Ama öyle güzel çalışıyorlar, kandırıyorlar ki, malesef bizler onlar kadar çalış(a)mıyoruz... Rabbim bizleri de ıslah eylesin, gidişatımızı sonumuzu hayırlara çevirsin...(Âmin)
Ahhh!canım kardeşim,şu gaflet uykusundan bir uyanabilsek,beyinlerimizdeki işgale karşı şöyle bir silkinsek,her şeye bakışımızı,Kur'an ve sünnet süzgecinden geçirsek...
SilBiz gayret edersek inşeAllah,islam düşmanlarının oyunları boşa çıkar,Rabbim bizleri bu bilinçle yaşayan ve gayretli olan,salih kullarından eylesin(amin).
Bir kaç giriş söylemekte fayda var
YanıtlaSilBabam atestedir sözü kâfir olduğu anlamına gelmeyip azap görüyor anlamı taşır muslumanlar da günahları sebebiyle azap görür
Baba ismi Abdullah Allahın kulu anlamında olduğunu da bilmekteyiz
Ayrıca peygamber den önce vefat etmiş yani ümmeti Muhammed den önce yaşamış haber olabilir İbrahimin dinine tabi olabilir
Bir ayeti kerime de biz peygamber göremediğimiz bir beldeye azap edecek değiliz anlamında bir ayet bulunmakta
İşin iç yüzünü yanlız Allah bilir
Bu konuda hadis var, bizim duygularımız ve fikirlerimiz gerçeği değiştirmez, insani ilişkilerimizde duygusallığa yer vardır ancak Allah ve Rasu'lünün hükümlerinde hakikat vardır, hikmet vardır, duygusallık yoktur. Oğlu Peygamber diye babasının ateşte olduğunu kabul etmek istememek duygusallıktır. Nuh aleyhisselam'ın oğlu da iman etmemiştir, İbrahim aleyhisselam'ın babası da, biz bize nakledilene inanmak zorundayız teslim Olmak bunu gerektirir. Allah ve Rasulü'nün hükmettiği bir işte de inanan kulların seçme hakkı yoktur.
SilMerhabalar öncelikle şunu belirtmek istiyorum alevi veya şii değilim.sunni bir müslümanım.peygamber efendimizin amcası ebu talip hakkında tam bir muamma söz konusu kimisi hayır iman etmedi kimisi etti diyor.şu var ki hz alinin annesi müslümandı.peygamber efendimiz müslüman bir kadının kafir bir erkekle evlenmesine müsade ediyor muydu? Cevap hayır.dinimizce müslüman bir kadın kafir bir erkekle evlenenez.buna peygamber efendimiz asla izin vermezdi.burdan yola çıkarak ebu talipin müslüman olup takiyye yaptığını düşünüyorum.Doğrusunu allah bilir elbette ..
YanıtlaSilAllah-u Teala beni Adem’in sulbünde yeryüzüne indirdi, Nuh’un sulbünde gemide karar kıldı, sonra da İbrahim’in sulbüne geçirdi. Böylece beni kerim sulplerden temiz rahimlere intikal ettirdi, en son olarak da zina üzere görüşmeyen anne-babamdan dünyaya getirdi.”Hadisi şerif de hersey apacik dururken hicmi düşünmezsiniz temiz ve pak bir anne babadan dunyaya geldigini buyuruyor peygamberin anne babasina zinayi yakistirmayanlar nasil olurda ondan bin beter olan kiyas kabul etmez kafirligi yakistirirlar.pek cok kayitlarda puta tapmadiklari atalari ibrahim peygamberin dini uzere hanif oldukları belirtilirken kufurle suclamak ya cehaletten yada kasittan ileri gelir.temiz ve pak bir nesilden geldim buyururken bir kafirin hak kelaminda asla temiz kabul edilmediginidemi okumadiniz.
YanıtlaSilÖnce şu yazıyı okuyun ve anlayın. Kafanıza göre yorum yapamazsınız önce beyninizi resetleyin.Yaptığınız kıyaslamalar yanlış müslüman olmayan birisi de iffetli olabilir zina yapmayabilir iyi amellerinin karşılığını burada alır ahirette nasibi yoktur.
SilBen sahih hadislerin yer aldığı bir yazıyı paylaşmışım, siz hadise mi itiraz ediyorsunuz hayırdır! Nebi aleyhisselamdan daha iyi mi biliyorsunuz yoksa ondan daha mı merhametlisiniz?
Siz önce şu ayeti iyi anlayın böyle saçma sapan yorumlar yapmayın aklınızı Kur'an ve sünnete tabi kılın.
"...Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir." Haşr/7
Allah razı olsun sitemede beklerim
YanıtlaSilhttp://duadualar.blogspot.com