"Allah'ın rahmetinden dolayı, sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalbli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onlara mağfiret dile, iş hakkında onlara danış, fakat karar verdin mi Allah'a güven, doğrusu Allah güvenenleri sever."
( ÂLİ İMRÂN suresi-159.ayet meali)
Rahman ve Rahim olan yüce Rabbimin adıyla...
( ÂLİ İMRÂN suresi-159.ayet meali)
Rahman ve Rahim olan yüce Rabbimin adıyla...
Önceki yazılarımda sizlere Siyer derslerini okuduğumuzdan bahsetmiştim.Sevgili Peygamberimizin(s.a.v)hayatını okumak,O'nu bu vesile ile tanımaya çalışmak insana ayrı bir haz veriyor.O'nun,asaleti,inceliği,ne kadar cesur oluşunu,her güzel amelde zirve oluşunu ibretle ve hayranlıkla öğreniyor,O'na(s.a.v)yeniden ve yeniden hayran oluyorsunuz.
Kur'an ayı Ramazan'da,Hz.Aişe annemizin ifadesi"Kur'an'ın ete kemiğe bürünmüş hali"olan Peygamberimiz'i(s.a.v) tanımaya ve sünnetini yaşamaya,daha bir gayret gösterelim.Kalplere hapsedilmeye çalışılan,adeta hayatımızdan çıkardığımız Efendimiz'i,önderimizi hayatımızın her alanında kendimize örnek alalım,çünkü O'na (s.a.v)ümmet olmanın ve Rabbimizi razı etmenin yolu bundan geçiyor.
"Andolsun, Allah’ın Rasûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır."(Ahzab suresi 21.ayet meali)
Kur'an ayı Ramazan'da,Hz.Aişe annemizin ifadesi"Kur'an'ın ete kemiğe bürünmüş hali"olan Peygamberimiz'i(s.a.v) tanımaya ve sünnetini yaşamaya,daha bir gayret gösterelim.Kalplere hapsedilmeye çalışılan,adeta hayatımızdan çıkardığımız Efendimiz'i,önderimizi hayatımızın her alanında kendimize örnek alalım,çünkü O'na (s.a.v)ümmet olmanın ve Rabbimizi razı etmenin yolu bundan geçiyor.
"Andolsun, Allah’ın Rasûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır."(Ahzab suresi 21.ayet meali)
Dünyaya ehemmiyet vermeyen,zamanının saltanat sahibi Kisraları,Kayserleri,Necaşileri kadar,hatta onlardan daha fazla,rahat bir hayat yaşayabilecek imkanı varken,sade bir hayat yaşayan,dünyanın gelmiş geçmiş en üstün insanı O(s.a.v).İşte aşağıda alıntıladığım,hatıralar O'nun(s.a.v)üsve-i hasene oluşunun güzel örneklerinden bazı hatıralar.
Özellikle son kısımdaki Ensar'la olan o duygulu konuşmasını okuyunca onlara,imrenmemek,hüzünlenmemek elde değil.
Gelin sizde bu duygu seline ortak olun,o ortama misafir olun,hissederek okuyun,Allah'ın en sevgili kulunu(s.a.v)dünyaya tercih etmenin ne isabetli bir tercih,ne büyük bir bahtiyarlık olduğunu,o sevgili Rasulün(s.a.v)engin gönüllülüğünü ve ahde vefasını düşünün.Unutmayalım ki bizler Efendimiz'i(s.a.v)tanır,kendimize örnek alırsak,O'nun(s.a.v) ahlakını,yani Kur'an ahlakını ahlak edinirsek, bilelim ki Allah'ın izni ile biz de O'nu tercih edenlerden,Ahirette O'nunla beraber olma bahtiyarlığına erenlerden olabiliriz,Rabbimizden niyazımız budur.
Buyrun siyerden alıntıladığım bölümü beraberce okuyalım...
Özellikle son kısımdaki Ensar'la olan o duygulu konuşmasını okuyunca onlara,imrenmemek,hüzünlenmemek elde değil.
Gelin sizde bu duygu seline ortak olun,o ortama misafir olun,hissederek okuyun,Allah'ın en sevgili kulunu(s.a.v)dünyaya tercih etmenin ne isabetli bir tercih,ne büyük bir bahtiyarlık olduğunu,o sevgili Rasulün(s.a.v)engin gönüllülüğünü ve ahde vefasını düşünün.Unutmayalım ki bizler Efendimiz'i(s.a.v)tanır,kendimize örnek alırsak,O'nun(s.a.v) ahlakını,yani Kur'an ahlakını ahlak edinirsek, bilelim ki Allah'ın izni ile biz de O'nu tercih edenlerden,Ahirette O'nunla beraber olma bahtiyarlığına erenlerden olabiliriz,Rabbimizden niyazımız budur.
Buyrun siyerden alıntıladığım bölümü beraberce okuyalım...
(Huneyn Gazvesinin ardından)Esirlerin hürriyete kavuşmasından sonra sıra ganimetlerin taksimine geldi. Esâsen Bedevîler:
- Artık bizim de deveden, davardan hakkımızı ver, diye taşkınlık yapıyorlar, Rasûlüllah (s.a.s.) 'ın peşini bırakmıyorlardı. Rasûl-i Ekrem bunlara hitâben:
- Ey nâs! Ne diye sabırsızlanıyorsunuz? Ganimet davarları, şu vâdinin ağaçları sayısınca bile olsa, dağıtacağım. Sonra yanındaki deveden aldığı bir tüyü parmaklarının arasında göstererek:
- Benim sizin ganimetlerinizle, değil bir deve, şu tüy kadar bile ilgim yok. Aldığım beşte bir hisse de gene size (fakirlerinize) sarfolunmaktadır. İğne-iplik bile olsa, aldığınız her şeyi teslim ediniz. Çünkü kıyâmet gününde en büyük ar ve azâb vesîlesidir, buyurdu.(354) Sonra ganimet mallarını dağıtmağa başladı.
Ganimetler beşe bölündü. Bir hisse Beytü'l-mâl için ayrıldı, dördü mücâhitlere paylaştırıldı. Beytü'l-mâl hissesinin tasarrufu (harcama yetkisi) Rasûlüllah (s.a.s.) 'e âitti.(355)
- Artık bizim de deveden, davardan hakkımızı ver, diye taşkınlık yapıyorlar, Rasûlüllah (s.a.s.) 'ın peşini bırakmıyorlardı. Rasûl-i Ekrem bunlara hitâben:
- Ey nâs! Ne diye sabırsızlanıyorsunuz? Ganimet davarları, şu vâdinin ağaçları sayısınca bile olsa, dağıtacağım. Sonra yanındaki deveden aldığı bir tüyü parmaklarının arasında göstererek:
- Benim sizin ganimetlerinizle, değil bir deve, şu tüy kadar bile ilgim yok. Aldığım beşte bir hisse de gene size (fakirlerinize) sarfolunmaktadır. İğne-iplik bile olsa, aldığınız her şeyi teslim ediniz. Çünkü kıyâmet gününde en büyük ar ve azâb vesîlesidir, buyurdu.(354) Sonra ganimet mallarını dağıtmağa başladı.
Ganimetler beşe bölündü. Bir hisse Beytü'l-mâl için ayrıldı, dördü mücâhitlere paylaştırıldı. Beytü'l-mâl hissesinin tasarrufu (harcama yetkisi) Rasûlüllah (s.a.s.) 'e âitti.(355)
Müellefe-i Kulûb
Rasûlüllah (s.a.s.) , Mekke'nin fethinden sonra müslüman olmuş olan Kureyş ileri gelenlerine ganimetten paylarına düşenden ayrı olarak, Beytü'l-mâl hissesinden de bol mikdârda bağışda bulundu. Bunlar uzun yıllar, Rasûlüllah (s.a.s.)'a düşmanlık hareketinin öncülüğünü yapmışlar, Mekke'nin fethinden sonra çâresiz müslüman olmuşlardı. Ancak gönülleri İslâm'a ısınmamıştı. Bunca yıl İslâm düşmanlığı yaptıktan sonra, bir anda bütün kalbiyle Müslümanlığı benimseyivermek kolay bir iş değildi. Kur'ân-ı Kerîm, bu gibilere "el-müellefetü kulûbühüm" adını vermekte, gönüllerinin kazanılması, İslâm'a ısındırılması için bunlara zekât verilebileceğini bildirmektedir.(356) Rasûlüllah (s.a.s.) bunları İslâm'a ısındırmak istedi. Çünkü bunlar nüfûzlu ve itibârlı kimselerdi, halk üzerindeki tesirleri büyüktü. Samîmî müslüman oldukları takdirde, kendilerinden faydalı hizmetler beklenebilirdi.
"Müellefe-i kulûb" denilen bu kimselerin sayısı, 30 kadardı. Rasûlüllah (s.a.s.) bunların bir kısmına 100'er deve ile münâsip miktâr gümüş verdi. Ebû Süfyân ile oğlu Muâviye, Ebû Cehil'in oğlu İkrime, Amr oğlu Süheyl, Ümeyye oğlu Safvân, Ebû Talha oğlu Şeybe bunlardandır. Diğer kısmına ise, durumlarına göre 50'şer veya 40'ar deve, uygun mikdarda gümüş verildi.(357)
Rasûlüllah (s.a.s.) , Mekke'nin fethinden sonra müslüman olmuş olan Kureyş ileri gelenlerine ganimetten paylarına düşenden ayrı olarak, Beytü'l-mâl hissesinden de bol mikdârda bağışda bulundu. Bunlar uzun yıllar, Rasûlüllah (s.a.s.)'a düşmanlık hareketinin öncülüğünü yapmışlar, Mekke'nin fethinden sonra çâresiz müslüman olmuşlardı. Ancak gönülleri İslâm'a ısınmamıştı. Bunca yıl İslâm düşmanlığı yaptıktan sonra, bir anda bütün kalbiyle Müslümanlığı benimseyivermek kolay bir iş değildi. Kur'ân-ı Kerîm, bu gibilere "el-müellefetü kulûbühüm" adını vermekte, gönüllerinin kazanılması, İslâm'a ısındırılması için bunlara zekât verilebileceğini bildirmektedir.(356) Rasûlüllah (s.a.s.) bunları İslâm'a ısındırmak istedi. Çünkü bunlar nüfûzlu ve itibârlı kimselerdi, halk üzerindeki tesirleri büyüktü. Samîmî müslüman oldukları takdirde, kendilerinden faydalı hizmetler beklenebilirdi.
"Müellefe-i kulûb" denilen bu kimselerin sayısı, 30 kadardı. Rasûlüllah (s.a.s.) bunların bir kısmına 100'er deve ile münâsip miktâr gümüş verdi. Ebû Süfyân ile oğlu Muâviye, Ebû Cehil'in oğlu İkrime, Amr oğlu Süheyl, Ümeyye oğlu Safvân, Ebû Talha oğlu Şeybe bunlardandır. Diğer kısmına ise, durumlarına göre 50'şer veya 40'ar deve, uygun mikdarda gümüş verildi.(357)
Ensâr'dan bir Kısım Gençlerin Yakışıksız Sözleri
Müellefe-i kulûb'a yapılan bu bağışlar, imânı zayıf olanları İslam'a ısındırmak, henüz imân etmemiş olanların, gerçek müslüman olmalarını sağlamak içindi.(358)
Ancak, Rasûlüllah (s.a.s.)'in bu yüksek düşüncesini ensârdan bazı gençler kavrayamamıştı. Kendi aralarında:
- Cenâb-ı Hak, Rasûlüne hayır ihsan buyursun, artık kendi kavmine kavuştu. Henüz kılıçlarımızdan Kureyş kanı damlarken, bizi bırakıp bütün ganimeti onlara verdi.(359) Savaş gibi zor işler olunca biz çağrılıyoruz, ganimete ise başkaları...(360) gibi sözlerle yakışıksız dedi-kodular yaptılar. Hatta münafıklardan biri:
- Bu taksimde Allah rızası gözetilmedi, demişti. (361/1)
Rasûlüllah (s.a.s.) bu tür dedi-koduları duyunca son derece üzüldü. Hemen Ensâr'ın toplanmalarını emretti. Allah'a hamd ve senâdan sonra:
- Ey Ensâr Cemâti! Siz yolunu şaşırmış müşriklerdiniz. Allah size benimle doğru yolu göstermedi mi? Siz tefrikaya düşmüş, birbirinize düşman olmuştunuz. Allah, benim hicretimle sizi kaynaştırmadı mı? Siz fakir idiniz. Cenab-ı Hakk, benim aranıza gelmemle sizi refâha kavuşturmadı mı? Rasûlüllah (s.a.s.) sordukça ensâr:
- Bütün minnet, Allah ve Rasûlüne, bütün minnet Allah ve Rasûlüne, diye cevap verdiler.(361/2). Rasûlüllah (s.a.s.) devâmla:
- Ey Ensâr! Siz isteseydiniz, şöyle de cevâp verebilirdiniz: "Seni kavmin yalanlamıştı. Bize hicret ettin, biz seni tasdik ettik. Seni kavmin terk etmişti, biz sana yardım ettik. Seni kavmin kovmuştu, biz seni bağrımıza bastık. Sen yoksuldun, biz seni malımıza ortak ettik... Böyle söyleseydiniz, doğru söylemiş olurdunuz, ben de sizi tasdik ederdim.(362)
Ey Ensâr! Bu ne sözdür ki tarafınızdan söylenmiş, bana kadar ulaşmıştır? buyurdu. Ensârın ileri gelenleri:
- Ey Allah'ın Rasûlü, bizim büyüklerimizden hiç biri, sizi üzecek hiçbir söz söylememiştir. Yalnız bazı gençlerimiz, bu sözleri söylemişlerdir, dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.s.) :
- Kureyşten bazı kimselere dünyalık verdim, bunlar küfür ve şirk zamanına yakın olduklarından, böylece kalblerini İslâm'a ısındırmak istedim. Ey Ensâr! Herkes aldığı mallarla, koyun ve develerle evlerine dönerken, siz de Peygamberinizle dönmeğe razı olmaz mısınız? Allah'a yemin ederim ki, Sizin Peygamberle Medine'ye dönmeniz, onların ganimet mallarıyla evlerine gitmesinden çok daha hayırlıdır, buyurdu.
Ensâr yaşlı gözlerle:
- Râzıyız yâ Rasûlallah, biz yalnız Seninle dönmek isteriz, diye heyacânla bağrıştılar.(363) Rasûlüllah (s.a.s.) devamla:
- Eğer hicret fazileti olmasaydı, ben ensârdan bir fert olmak isterdim. Bütün insanlar açık bir vâdiye, ensâr ise dar bir dağ yoluna girse, ben ensâr'ın yolunu seçer, onlarla beraber giderdim. Ey Ensâr! Siz benden sonra, hakkınızın çiğneneceği günler de göreceksiniz. Sabrediniz ki, Kevser havzı başında bana kavuşasınız, buyurdu."(364)
Müellefe-i kulûb'a yapılan bu bağışlar, imânı zayıf olanları İslam'a ısındırmak, henüz imân etmemiş olanların, gerçek müslüman olmalarını sağlamak içindi.(358)
Ancak, Rasûlüllah (s.a.s.)'in bu yüksek düşüncesini ensârdan bazı gençler kavrayamamıştı. Kendi aralarında:
- Cenâb-ı Hak, Rasûlüne hayır ihsan buyursun, artık kendi kavmine kavuştu. Henüz kılıçlarımızdan Kureyş kanı damlarken, bizi bırakıp bütün ganimeti onlara verdi.(359) Savaş gibi zor işler olunca biz çağrılıyoruz, ganimete ise başkaları...(360) gibi sözlerle yakışıksız dedi-kodular yaptılar. Hatta münafıklardan biri:
- Bu taksimde Allah rızası gözetilmedi, demişti. (361/1)
Rasûlüllah (s.a.s.) bu tür dedi-koduları duyunca son derece üzüldü. Hemen Ensâr'ın toplanmalarını emretti. Allah'a hamd ve senâdan sonra:
- Ey Ensâr Cemâti! Siz yolunu şaşırmış müşriklerdiniz. Allah size benimle doğru yolu göstermedi mi? Siz tefrikaya düşmüş, birbirinize düşman olmuştunuz. Allah, benim hicretimle sizi kaynaştırmadı mı? Siz fakir idiniz. Cenab-ı Hakk, benim aranıza gelmemle sizi refâha kavuşturmadı mı? Rasûlüllah (s.a.s.) sordukça ensâr:
- Bütün minnet, Allah ve Rasûlüne, bütün minnet Allah ve Rasûlüne, diye cevap verdiler.(361/2). Rasûlüllah (s.a.s.) devâmla:
- Ey Ensâr! Siz isteseydiniz, şöyle de cevâp verebilirdiniz: "Seni kavmin yalanlamıştı. Bize hicret ettin, biz seni tasdik ettik. Seni kavmin terk etmişti, biz sana yardım ettik. Seni kavmin kovmuştu, biz seni bağrımıza bastık. Sen yoksuldun, biz seni malımıza ortak ettik... Böyle söyleseydiniz, doğru söylemiş olurdunuz, ben de sizi tasdik ederdim.(362)
Ey Ensâr! Bu ne sözdür ki tarafınızdan söylenmiş, bana kadar ulaşmıştır? buyurdu. Ensârın ileri gelenleri:
- Ey Allah'ın Rasûlü, bizim büyüklerimizden hiç biri, sizi üzecek hiçbir söz söylememiştir. Yalnız bazı gençlerimiz, bu sözleri söylemişlerdir, dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.s.) :
- Kureyşten bazı kimselere dünyalık verdim, bunlar küfür ve şirk zamanına yakın olduklarından, böylece kalblerini İslâm'a ısındırmak istedim. Ey Ensâr! Herkes aldığı mallarla, koyun ve develerle evlerine dönerken, siz de Peygamberinizle dönmeğe razı olmaz mısınız? Allah'a yemin ederim ki, Sizin Peygamberle Medine'ye dönmeniz, onların ganimet mallarıyla evlerine gitmesinden çok daha hayırlıdır, buyurdu.
Ensâr yaşlı gözlerle:
- Râzıyız yâ Rasûlallah, biz yalnız Seninle dönmek isteriz, diye heyacânla bağrıştılar.(363) Rasûlüllah (s.a.s.) devamla:
- Eğer hicret fazileti olmasaydı, ben ensârdan bir fert olmak isterdim. Bütün insanlar açık bir vâdiye, ensâr ise dar bir dağ yoluna girse, ben ensâr'ın yolunu seçer, onlarla beraber giderdim. Ey Ensâr! Siz benden sonra, hakkınızın çiğneneceği günler de göreceksiniz. Sabrediniz ki, Kevser havzı başında bana kavuşasınız, buyurdu."(364)
***
(354) İbn Hişâm, 4/134; Nesâi, Sünen, 6/264 (K. Hibe:1)
(355) el-Enfâl Sûresi, 41
(356) et-Tevbe Sûresi, 60
(357) İbn Hîşâm, 4/135-136; Tecrid Tercemesi, 7/137 ve 8/506
(358) Tecrid Tercemesi, 8/509 (Hadis No: 1299); Gerçekten bu bağışların hemen tesiri görülmüştür. Ebû Süfyân:
"Anam babam sana fedâ olsun, bu ne büyük lütuf ve cömertlik, yâ Rasûlallah, Allah için sen sulh zamanında da, savaş zamanında da kerîmsin..." demişti.
Bu sırada vâdide en iyi cins 100 kadar deve dolaşmaktaydı. Ümeyye oğlu Safvân onlara bakarak:
Ne kadar güzel, demişti. Safvân henüz Müslüman değildi. Mekke'nin fethinden sonra, karâr verebilmek için iki ay mühlet istemiş, Rasûlüllah (s.a.s.), dört ay mühlet vermişti. Hz. Peygamber (s.a.s.), Safvan'ın develere imrendiğini görünce:
-Haydi onlar da senin olsun, buyurdu. Safvân:
-Bu derece lütuf ve cömertlik ancak peygamberde bulunabilir, diyerek verilen süreyi beklemedi, derhal Müslüman oldu. (Târih-i Din-i İslâm, 3/459)
(359) el-Buhârî, 4/59, 4/221 ve 5/104; Tecrid Tercemesi, 8/509 (Hadis No: 1300), 10/8 (Hadis No:1520 nin izahı) ve 10/371-373 (Hadis No: 1635); Müslim, 3/733 K. ez-Zekât, B. 46.(Hadis No: 132/1059)
(360) el-Buhârî, 5/106; Müslim, 2/736, K. ez. Zekât, B. 46 (Hadis No: 135/1059)
(361/1) el-Buhârî, 5/106; Tecrid Tercemesi, 8/505 (Hadis No:1296), 8/513 (Hadis No: 1303) ve 10/373
(361/2) el-Buhârî, 5/104; Tecrid Tercemesi, 10/373-374; Müslim 2/738, K. ez-Zekât, (Hadis No: 139/1061)
(362) İbn Hişâm, 4/152; Tecrid Tercemesi 7/138-140 (Hadis No: 1040'ın izâhı) ve 10/374; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, 2/271
diyanet.gov.tr-Peygamberimizin Hayatı,Huneyn Gazvesi
*****
NASIL BİR PEYGAMBER?
O'NU(s.a.v)TANIMAK İSTEYENLER MUTLAKA DİNLESİNLER
(354) İbn Hişâm, 4/134; Nesâi, Sünen, 6/264 (K. Hibe:1)
(355) el-Enfâl Sûresi, 41
(356) et-Tevbe Sûresi, 60
(357) İbn Hîşâm, 4/135-136; Tecrid Tercemesi, 7/137 ve 8/506
(358) Tecrid Tercemesi, 8/509 (Hadis No: 1299); Gerçekten bu bağışların hemen tesiri görülmüştür. Ebû Süfyân:
"Anam babam sana fedâ olsun, bu ne büyük lütuf ve cömertlik, yâ Rasûlallah, Allah için sen sulh zamanında da, savaş zamanında da kerîmsin..." demişti.
Bu sırada vâdide en iyi cins 100 kadar deve dolaşmaktaydı. Ümeyye oğlu Safvân onlara bakarak:
Ne kadar güzel, demişti. Safvân henüz Müslüman değildi. Mekke'nin fethinden sonra, karâr verebilmek için iki ay mühlet istemiş, Rasûlüllah (s.a.s.), dört ay mühlet vermişti. Hz. Peygamber (s.a.s.), Safvan'ın develere imrendiğini görünce:
-Haydi onlar da senin olsun, buyurdu. Safvân:
-Bu derece lütuf ve cömertlik ancak peygamberde bulunabilir, diyerek verilen süreyi beklemedi, derhal Müslüman oldu. (Târih-i Din-i İslâm, 3/459)
(359) el-Buhârî, 4/59, 4/221 ve 5/104; Tecrid Tercemesi, 8/509 (Hadis No: 1300), 10/8 (Hadis No:1520 nin izahı) ve 10/371-373 (Hadis No: 1635); Müslim, 3/733 K. ez-Zekât, B. 46.(Hadis No: 132/1059)
(360) el-Buhârî, 5/106; Müslim, 2/736, K. ez. Zekât, B. 46 (Hadis No: 135/1059)
(361/1) el-Buhârî, 5/106; Tecrid Tercemesi, 8/505 (Hadis No:1296), 8/513 (Hadis No: 1303) ve 10/373
(361/2) el-Buhârî, 5/104; Tecrid Tercemesi, 10/373-374; Müslim 2/738, K. ez-Zekât, (Hadis No: 139/1061)
(362) İbn Hişâm, 4/152; Tecrid Tercemesi 7/138-140 (Hadis No: 1040'ın izâhı) ve 10/374; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, 2/271
diyanet.gov.tr-Peygamberimizin Hayatı,Huneyn Gazvesi
*****
NASIL BİR PEYGAMBER?
O'NU(s.a.v)TANIMAK İSTEYENLER MUTLAKA DİNLESİNLER
güzel hatırlatmalarınla kendimizi topluyoruz ALLAH razı olsun
YanıtlaSil