"O güne kadar ne böyle bir şey duymuş ne de görmüştü.Okuduğu kitaplarda,dinlediği sohbetlerde Asrı saadette sahabelerin küçük büyük infaklarını okumuştu,Ebu Dahdah'ın infak ayetinden sonra en sevdiği,herkesin hayran kaldığı hurma bahçesini İslam uğrunda infak ettiğini,cennet karşılığında Rabbine sattığını ,Ebu Dahdah'ın hanımının da bu satışı onayladığını ve memnuniyetini bildirdiğini okumuştu.
"Kim Allah'a güzel bir borç verecek ki, Allah da onu kendisine kat kat ödesin. Ona çok değerli bir mükafat da vardır."(Hadid suresi 11.ayet)
"Şüphesiz ki sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar ve Allah'a güzel bir borç verenler var ya, (verdikleri) onlara kat kat ödenir. Ayrıca onlara çok değerli bir mükafat da vardır."(Hadid suresi 18.ayet)
"Kim Allah'a güzel bir borç verecek ki, Allah da onu kendisine kat kat ödesin. Ona çok değerli bir mükafat da vardır."(Hadid suresi 11.ayet)
"Şüphesiz ki sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar ve Allah'a güzel bir borç verenler var ya, (verdikleri) onlara kat kat ödenir. Ayrıca onlara çok değerli bir mükafat da vardır."(Hadid suresi 18.ayet)
Arkadaşının bahsettiği de farklı bir infaktı.Ebu Dahdah en sevdiği malı olarak hurma bahçesini infak etmişti,arkadaşı da bir kadın için çok kıymetli olan
bileziklerinden iki tanesini Filistin için bağışladığından bahsediyordu.Arkadaşı söylemese acaba böyle bir infak aklına gelirmiydi?bilmiyordu,ama çok etkilenmişti,kendisi neden böyle bir şey düşünememişti,insan her şeyi düşünemiyordu ama duyduğundan etkileniyordu.
bileziklerinden iki tanesini Filistin için bağışladığından bahsediyordu.Arkadaşı söylemese acaba böyle bir infak aklına gelirmiydi?bilmiyordu,ama çok etkilenmişti,kendisi neden böyle bir şey düşünememişti,insan her şeyi düşünemiyordu ama duyduğundan etkileniyordu.
O günden sonra bir kaç senede bir,kolunda varsa en hoşuna giden bileziğini infak etmeye başladı,bunun tadı bambaşkaydı.Her verişinde de verdiğinden daha fazlasını Rabbi ona lütfediyordu,hem maneviyatları,hem de maddi durumları her geçen zaman daha iyi bir durumda oluyor,verdikçe Rabbinin lütuflarını daha çok hissediyordu.Verdikçe biliyordu ki Rabbine borç veriyordu ve karşılığını bu dünyada gördüğü gibi Ahirette de inşaAllah kat kat görecekti.Bu bilezik infakı hep ona arkadaşını hatırlatıyor,ona minnetle dua ediyordu.
İnsanların yaptıkları iyilikleri candan ve samimi ise karşısındakini etkiliyor bulaşıcı bir hastalık gibi bulaşıyordu,buna hastalık demek doğru olmazdı bu olsa olsa has hallik olurdu.
İnsanların yaptıkları iyilikleri candan ve samimi ise karşısındakini etkiliyor bulaşıcı bir hastalık gibi bulaşıyordu,buna hastalık demek doğru olmazdı bu olsa olsa has hallik olurdu.
Başka bir gün birisinin gıyabında her namazdan sonra en az iki sayfa Kur'an okuduğunu duymuştu,kendisi niye böyle bir şey yapamıyordu?Pekala kendisi de yapabilirdi bu çok güzel bir alışkanlıktı,kendi kendisine karar aldı bu alışkanlığı o da edinecekti.Sürekli devam ettiremese de yapmaya çalışıyordu,her namazdan sonra ve her Kur'an okuduğunda aklına hep o kişi geliyordu,ona imreniyor yaptığını yapmaya çalışıyor,böyle güzel bir alışkanlıktan haberdar ettiği için onu minnetle anıyor dua ediyordu.
Bir gün yemekten sonra yörüklerin her yemekten önce ellerini,her yemekten sonra ise el ve ağızlarını sabunlayıp yıkadıklarından bahsetti eşine,o günden sonra fark etti ki bu davranışı daha önce eşi sergilese de çocukların üzerinde fazla durmuyordu,ancak şimdi her yemek öncesi ve sonrası eşinin bu konudaki titizliğinin arttığını gördü,hatta eşi "demek her yemekten sonra da büyük küçük hepsi ellerini ağızlarını yıkıyorlardı"dedi.Bu soru da ne kadar etkilendiğinin sözlü göstergesiydi.
Bir gün yemekten sonra yörüklerin her yemekten önce ellerini,her yemekten sonra ise el ve ağızlarını sabunlayıp yıkadıklarından bahsetti eşine,o günden sonra fark etti ki bu davranışı daha önce eşi sergilese de çocukların üzerinde fazla durmuyordu,ancak şimdi her yemek öncesi ve sonrası eşinin bu konudaki titizliğinin arttığını gördü,hatta eşi "demek her yemekten sonra da büyük küçük hepsi ellerini ağızlarını yıkıyorlardı"dedi.Bu soru da ne kadar etkilendiğinin sözlü göstergesiydi.
İnsanlar yaptıkları iyilikleri riya endişesi yoksa anlatmalıydılar.Onlar anlatmasa böyle etkilenmezdi,onlar yapmadıkları halde yapmış gibi anlatsalar hiç bir hükmü olmazdı,bal yiyen çocuğa, kendisi yerken, "yeme" demenin etkili olmadığı gibi...
Evet insan iyiliklerini artırmalıydı,kaynağını Kur'an ve sünnet'ten alan her iyi davranışı benimsemeli,onu anlatıp yaymalıydı,çünkü hayırlar anlatıldıkça dalga dalga yayılıyor insanlarda büyük ve unutulmaz etkiler bırakıyordu.
Şerlerde bulaşıcı diye düşündü,bulaşıcı olmasa bu kadar akıl almaz olaylar cinayetler niye işlensindi,haberlerde böyle haberlerin anlatılması imanı zayıf insanlara örneklik teşkil ediyordu,niçin haberlerde insanları etkiliyecek,iyiye yönlendirecek güzel haberler yerine,insanları dehşete düşürecek felaket haberleri veriliyordu,sanki işlenen cinayet ve hırsızlıkların haberleri,insanlara bu suçu nasıl işleyeceklerinin yollarını gösteriyordu,aynı şekilde flim ve dizilerde öyle idi.
O halde böyle haberleri izlememek ve izletmemek en iyisiydi.İnsan tedbirli davranıp Rabbine tevekkül ederse onun için endişeye mahal yoktu.
Daha önceleri okuduğu bir yazıdan şunu öğrenmişti; Ölüm meleği,bir insanın canını almak için geldiğinde,kişi o son anlarında hayatında daha çok ne ile meşgul olduysa,o meşguliyeti aklına gelecek ve yine onu düşünecekmiş,müzikle,pembe dizilerle,futbolla ve faydasız ,insanın zamanını heder eden nice faydasız iş ile meşgul olanları düşündü,ölüm anlarında akıllarına bunlar mı gelecekti?bu dehşet bir şeydi!
O halde hayatta gereksiz boş işlerle meşguliyet yerine hayırları artırıp,şerlerden uzak durmaya çalışmak,son anında ne ile meşgul olmak istiyorsa o amelini artırmak gayretinde olmalıydı,bu bilinçle Kur'an okumalarını ve dinlemeyi artırdı,zaten müzik pek dinlemiyordu,sözleri güzel bile olsa zikir yerine geçip insana sevap kazandırmıyordu,ama Kur'an ile olan meşguliyeti arttıkça,ona bağımlılığı da artıyordu,dinledikçe ve okudukça beyninde o yankılanıyor,onunla meşgul oluyordu.
O son an hiç de uzak değildi,o halde insan bunun bilincinde olmalı,gafletle gün geçirmemeliydi.Hayırlarını artırıp onları herkese bulaştırma gayretinde olmalıydı,biliyordu ki bir insanın iyi bir ameline vesile olduğunda onun sevabından hiç bir şey eksilmeden aynısının kendisine de yazılacağıydı."
"Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni, gökle yerin genişliği kadar olan, Allah'a ve Resûlüne inananlar için hazırlanan cennete yarışırcasına koşun. İşte bu, Allah'ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir."(Hadid suresi 21.ayet)
hayatcemresi
Evet insan iyiliklerini artırmalıydı,kaynağını Kur'an ve sünnet'ten alan her iyi davranışı benimsemeli,onu anlatıp yaymalıydı,çünkü hayırlar anlatıldıkça dalga dalga yayılıyor insanlarda büyük ve unutulmaz etkiler bırakıyordu.
Şerlerde bulaşıcı diye düşündü,bulaşıcı olmasa bu kadar akıl almaz olaylar cinayetler niye işlensindi,haberlerde böyle haberlerin anlatılması imanı zayıf insanlara örneklik teşkil ediyordu,niçin haberlerde insanları etkiliyecek,iyiye yönlendirecek güzel haberler yerine,insanları dehşete düşürecek felaket haberleri veriliyordu,sanki işlenen cinayet ve hırsızlıkların haberleri,insanlara bu suçu nasıl işleyeceklerinin yollarını gösteriyordu,aynı şekilde flim ve dizilerde öyle idi.
O halde böyle haberleri izlememek ve izletmemek en iyisiydi.İnsan tedbirli davranıp Rabbine tevekkül ederse onun için endişeye mahal yoktu.
Daha önceleri okuduğu bir yazıdan şunu öğrenmişti; Ölüm meleği,bir insanın canını almak için geldiğinde,kişi o son anlarında hayatında daha çok ne ile meşgul olduysa,o meşguliyeti aklına gelecek ve yine onu düşünecekmiş,müzikle,pembe dizilerle,futbolla ve faydasız ,insanın zamanını heder eden nice faydasız iş ile meşgul olanları düşündü,ölüm anlarında akıllarına bunlar mı gelecekti?bu dehşet bir şeydi!
O halde hayatta gereksiz boş işlerle meşguliyet yerine hayırları artırıp,şerlerden uzak durmaya çalışmak,son anında ne ile meşgul olmak istiyorsa o amelini artırmak gayretinde olmalıydı,bu bilinçle Kur'an okumalarını ve dinlemeyi artırdı,zaten müzik pek dinlemiyordu,sözleri güzel bile olsa zikir yerine geçip insana sevap kazandırmıyordu,ama Kur'an ile olan meşguliyeti arttıkça,ona bağımlılığı da artıyordu,dinledikçe ve okudukça beyninde o yankılanıyor,onunla meşgul oluyordu.
O son an hiç de uzak değildi,o halde insan bunun bilincinde olmalı,gafletle gün geçirmemeliydi.Hayırlarını artırıp onları herkese bulaştırma gayretinde olmalıydı,biliyordu ki bir insanın iyi bir ameline vesile olduğunda onun sevabından hiç bir şey eksilmeden aynısının kendisine de yazılacağıydı."
"Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni, gökle yerin genişliği kadar olan, Allah'a ve Resûlüne inananlar için hazırlanan cennete yarışırcasına koşun. İşte bu, Allah'ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir."(Hadid suresi 21.ayet)
hayatcemresi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
HERKES YORUM YAPABİLİR,
siteniz veya bloğunuz yoksa ,profil seçin bölümünden Adı/URL yazan kısma tıklayın ,Ad yazan kısma adınızı ve soyadınızı yazın,
(yorumlarınızda iki isim kullanmanız,aynı isimle yazan diğer kardeşlerimizle karıştırılmamanız için önemli)
URL kısmını doldurmasanız da olur,yorumunuzu yazıp,
" YAYINLA "
yazısına tıkladığınızda yorumunuz gelir,ilginize çok teşekkür ederim.