KUR’AN-I KERİM’in pek çok ayetinde Allahu Teala, insanların başına gelen müsibetlerin, “kendi ellerinin yaptıkları yüzünden” olduğunu beyan etmektedir. (39 Necm, 48, 51; 42 Şura, 22, 34, 48; 6 En’am, 129;) Allah kullarına acır, onlara zulmetmez. (10 Yunus, 44) İnsanın başına gelen musibette, insanın hatası vardır. Hatasının, günahının yüzünden başına musibet gelir.
“Başınıza gelen her musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah, (günahların) çoğunu affeder.” (42 Şura, 30)
Bu ayeti kerime şöyle tefsir edilmiştir: Ebu Musa (r.a) anlatıyor:
Peygamberimiz (sav): “Bir kula isabet eden az veya çok felaketler ancak günahı sebebiyledir. Allah ise günahların çoğunu bağışlıyor.” buyurdu ve “Başınıza gelen musibetler kendi ellerinizin kazandıkları yüzündendir. Allah ise günahlarınızın çoğunu bağışlıyor.” ayetini okudu. (Tirmizi, Tefsir, 44/3252)
Hasan-ı Basri (r.a), bu ayet nazil olunca Peygamberimizin şöyle buyurduğunu anlatıyor:
“Nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, kişinin ayağının sürçmesi, ayağını bir ağaç parçasının yırtması, damarının seğrimesi hep kendi günahı yüzündendir. Allah ise günahlarının çoğunu bağışlıyor.” (Kurtubi, El-Camiu li Ahkamil-Kur’an, 16/30; Mecmuatün-Nimet-Tefasir, 5/412)
Mü’min, işlediği günahının cezasını dünyada
bir musibete dûçar olmak suretiyle çekerse, artık o günahın cezasından kurtulmuş olur.
bir musibete dûçar olmak suretiyle çekerse, artık o günahın cezasından kurtulmuş olur.
Hz. Ali (r.a) şöyle diyor:
“Allah’ın kitabındaki en faziletli ayeti size haber vereyim mi? O ayeti Rasülüllah (sav) bana söyledi (ve buyurdu ki):’
‘’Başınıza gelen musibetler kendi ellerinizin kazandığı günahlar yüzündendir. Allah ise günahların çoğunu bağışlıyor.” (42 Şura, 30) ayetidir.
Ya Ali! O ayeti kerimeyi sana tefsir edeyim: “Size dünyada hastalık, ceza ve bela (ve benzeri) isabet eden musibetler kendi ellerinizin kazandıkları günahlar yüzündendir. Allah (c.c); (dünyada cezasını verdiği günaha) ahirette ikinci bir defa ceza vermez. O çok kerimdir. Dünyada affettiği bir günaha ahirette ceza vermez. O çok halimdir.” (Mecmuatün-nimet-Tefasir, 5/42; Heysemi, 7/103-104; Kurtubi, 16/30)
Siz kendi hareketlerinizden, Allah ‘ın emirlerine muhalefetinizden dolayı öyle bir musibete maruz olursunuz. Mesela: Vakit vakit cemiyetler arasında bir takım karışıklıklar, kavgalar, felaketler, zulümler ve kargaşalar meydana gelir. Bütün bunlar, toplum fertlerinin birer cezası mesabesindedir… (Bilmen, Tefsir, 7/3242)
“Herhangi bir sinir, bir damar ve göz bozukluğu dâhil başa gelen her şey işlenen günah sebebiyledir.” (Acluni, 2/413, 2718)
Dinimizdeki haramların hikmetleri anlatılırken bunların hafızayı ve anlayışı zayıflattıkları da bildiriliyor: “Önce Kur’an-ı ezberleyip de sonra unutan hiç kimse bilmiyorum ki bu, bir günahı yüzünden olmasın.” (İbni Kesir, Tefsir, 13/7107)
“İşte biz böylece, kazandıkları günahlardan ötürü zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmının başına dikeriz.” (6 En’am, 129)
İbni Abbas şöyle der: “Allah bir kavimden razı olursa onların başına en hayırlılarını getirir. Bir kavme de kızarsa, onların başına en şerlilerini getirir.” Kurtubi de şöyle der: “Bu, zalime bir tehdit ifade eder. Eğer zulmünden vazgeçmezse, Allah onun başına bir başka zalimi musallat kılar.” (Kurtubi, 7/85; Sabuni, 2/251; Bursevi, 3/95-96)
“İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat belirdi ki, Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; umulur ki (tuttukları kötü yoldan) dönerler.” (30 Rum, 41)
Bu ayetin anlamı şudur: Şüphesiz ki meyveler ve ekinlerdeki eksiklik günahlar sebebiyledir. Ebu’l Âliye der ki: “Kim yeryüzünde Allah’ a asi gelmişse şüphesiz yeryüzünde bozgunculuk yapmıştır. Zira yeryüzü ve göğün düzeni Allah’a itaat iledir.” Bu sebepledir ki Ebu Davud’un rivayet etmiş olduğu bir hadiste şöyle buyurulur: “Muhakkak ki yeryüzünde yerine getirilen, uygulanan bir had cezası, yeryüzü ehli için kırk sabah yağmur yağdırılmasından daha sevimlidir.” (İbni Mace, Hudud, 3; Münavi, 2/56) Bunun sebebi cezalar uygulandığı zaman insanların veya çoğunluğunun veya onlardan birçoğunun haramları işlemekten kendilerini alıkoymalarıdır. Allah’ a isyan olan ameller işlendiği zaman bu, gökten ve yerden bereketlerin sona ermesine sebep olur… (İbn-i Kesir, Tefsir, 12/6379)
Sahih hadisi şeriflerde geçtiğine göre bir toplumda hayâsızlık ve fuhşun ortaya çıkması ve yayılması, vebanın ve birtakım hastalıkların yayılmasına; ölçü ve tartıdaki sahtekârlık da kıtlığa, geçim sıkıntısına ve devlet idarecilerinin zulmüne sebeptir. Zekatı vermemek, yağmurun kesilmesine, kıtlığa, kuraklığa sebeptir. Nitekim hayvanlar olmasaydı o topluma yağmur yağdırılmazdı. Öte yandan, Allah ve Rasülü’ne verilen sözden dönmek, düşmanın musallat olmasına; insanların ellerinden mallarını almak ve liderlerin Allah’ın kitabına göre hükmetmemesi de insanlar arasında teröre, anarşiye ve cinayetlere sebeptir. (İbni Mace, Fiten, 22.) Faiz yemek ise, sarsıntılara ve depremlere neden olmaktadır. Bazı kimselerin zararları, herkese sirayet eder. Bu sebeple şöyle denilmiştir: “Kim bir günah işlerse bütün mahlukat; insanlar, hayvanlar ve vahşi yaratıklar kıyamet günü onun hasmı olacaklardır.” (Bursevi, 6/327-328)
Günümüzde yaşanan çevre sorunu, çevre kirlenmesi, doğal dengenin bozulması, atmosferin tahribi isyanların en açık görüntüsü ve belirtisidir.
Günahlar insanın, emeği karşılığı elde etmesi gereken güzel sonuçları ve bereketi engeller; insanın insana saygısını, insanın iç dünyasındaki güzel duyguları köreltir; kalbi karartır. Allah ile insan arasındaki irtibatı, bağı zayıflatır, hatta koparır.
Günahlar insanı korku, tereddüd, hayalcilik, melankoli, doymazlık, boşluk ve kaosa iter. İnsanın tefekkür gücü zayıflar, firaseti kapanır ve kalp gözü kararır. İnsan, aklı zaafa uğrar ve aklını gereği gibi kullanamaz hale gelir, kendi kimliğini ve benliğini kaybeder.
“Bir adam Hasan-ı Basri’ye sordu:
- Ya Hasan! Sağlığım yerinde olduğu, geceyi ibadetle ihya etmekten hoşlandığım ve hatta abdest suyunu hazırladığım halde gece bir türlü kalkamıyorum. Bunun sebebi ne olabilir?
Hasan-ı Basri şöyle cevap verdi:
- Günahların seni bırakmıyor. Kul gündüzleyin gece ibadetine bağ olan günahlardan sakınmalıdır.” (Suhreverdi, Avariful-Maarif, 468)
Günah ve isyanın sonuçlarını maddeler halinde özetlersek:
1- Günah işleyen; Yaratan’ını kızdırır
2- Yaratılmışların en kötüsü şeytanı sevindirir
3- Cennet’ten uzaklaşır
4- Cehennem’e yaklaşır
5- Kendisini kirletmiş olur, halbuki Allah onu temiz yaratmıştır
6- Meleklere eziyet eder
7- Peygamberimiz’i üzer
8- Yeri, göğü, geceyi, gündüzü kendi aleyhine şahit tutar
9- İnsanlara ve bütün mahlukata hıyanet etmiş olur (Şir’atül-İslam, Halil Atalay, 2/177-180)
10- Günah ve isyan kişiyi ilimden mahrum eder, çünkü günahlar insanı unutkan yapar, kirli kalplere Allah’ın nuru olan ilim girmez. Günah kalpte olan nuru da söndürür.
11- Kişiyi rızkından alıkoyar, rızkına haram bulaştırır, rızkı kesilir veya rızkının bereketi kalkar.
“Allah bir kavmin başına kıtlık vermişse, mutlaka Allah’a başkaldırmalarındandır.” (Münavi, 5/449)
12- Günahlar ve isyanlar, kalpte ve ruhta derin izler bırakır, ızdırap verici ve tamiri güç yaralar açar. Günahkârların ruhları daralır, huzurları bozulur ve buhranlara düşerler.
13- Günah ve isyan, kişiyi diğer insanlardan uzaklaştırır, toplumdaki itibarını sarsar, insan yüzüne bakamaz, insan içine çıkamaz hale getirir, gözden düşürür.
14- Günah ve isyan, gerek kalbi ve gerekse bedeni yorar, yıpratır. Elbiselerin kullanıla kullanıla eskidiği, renklerinin kaçtığı gibi, günahlar da insanın kalbinin aşkını, şevkini kaçırır ve kalbi karartır. Kişi, nasihat dinlemez, gerçekleri göremez hale gelir.
15- Günah ve isyan, gelecek nesillere bırakılacak en kötü mirastır. Zira işlenilen günahın tesiri ve izi ailede ve çocuklarda görülür. Çocuklar kötülüklere alıştırılmış olur.
16- Günahlar ve isyanlar, önceden helak olmuş toplumların mirasıdır. Onların yolundan giden, onlar gibi helak olur.
17- Kişinin utanma, arlanma, hayâ, edep ve takva duygularını siler süpürür, kişiyi fasıklaştırır. Artık, günahlara alışan kişi, yaptıklarından utanmaz olur. Hayâ duyguları körelir, ar damarı çatlar ve söz dinlemez, hak-hukuk, kanun tanımaz, Allah ‘tan ve kullardan utanmaz hale gelir.
18- Günahkarlar, meleklerin tevbe, dua ve istiğfarlarından, Hz. Peygamber’in şefaatinden, mü’minlerin dualarından mahrum kalırlar. Günahlar insanın imanını zayıflatır, imandan uzaklaşmasına, (neuzü billah) İslam’dan çıkmasına ve imansız ölmesine sebep olur.
19- Toplumun bozulmasına, huzurun kaybolmasına, kötülüklerin artmasına, felaketlerin ve azabın gelmesine, bela ve musibetlerin, zulümlerin, ölümlerin, türlü hastalıkların yaygınlaşmasına neden olur.
20- Sonuçta medeniyetlerin, toplumların ve devletlerin yıkımına ve dağılmasına yol açar. (Atalay, 2/19-22)
21- Kişinin işlediği suça göre birtakım cezalara çarptırılmasına sebep olur. Had, eza, recm, hapis, sürgün, öldürülme gibi işlediği suça göre cezaların tatbikine zemin hazırlar.
Hâsılı kelam; günahlar, hem dünyamızı hem de ahiretimizi karartan düşmanlarımızdır, En kısa ve kolay yoldan bu düşmanlardan kurtulmalıyız. Günahları, yılan, akrep gibi zehirli görmeliyiz...
Halil Atalay-MİSAK DERGİSİ
çok güzel bir yazı canım.yüreğine sağlık.öpüyorum.
YanıtlaSilKendi ellerimle kendimi ateslere attigimi oyle cok zaman oyle cok hissediyorum ki:(
YanıtlaSil“Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine) zulmedenlerden oldum” (Enbiya 87)
Canım kardeşim,
YanıtlaSilo his çoğu zaman bende de oluyor ancak yeterli değil :(
Rabbim bizleri şeytana mağlup olanlardan eylemesin(amin).
arifin sözü zümrüt,mercan,incidir.cahilin sözü can içinde canan incitir.
YanıtlaSilislamiyeti öyle yaşayın ki sizi öldürmeye gelen sizde dirilsin.
YanıtlaSil