İNSTAGRAM

İNSTAGRAM
hayatcemresi_ instagram

بسم الله الرحمن الرحيم

بسم الله الرحمن الرحيم
(İnsanları) Allah'a çağıran,iyi ve faydalı iş yapan ve "Ben müslümanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır?
Fussilet suresi 33.ayet

Kutlu Doğum Programları ile Yerleştirilmeye Çalışılan Soft Peygamber Algısına Reddiye

Henüz 29 Yaşında Hakka Yürüyen bir Şehid'in Dilinden Muhteşem Bir Sohbet

17 Mayıs 2011 Salı

ALLAH'A SIĞINILACAK HALLER

Allah’a (cc) Sığınılması Gereken Şeylerden Bazıları
KENDİSİNDEN Allah’a sığınmamız gereken sözlerin ve amellerin müstesna bir değeri vardır. Peygamberimiz Efendimiz’in (s.a.v.) nelerden Allah’a (cc) sığındığını doğru olarak tesbit etmek ve bütün davranışlarımızı bu tesbitlere uygun hale getirmemiz gerekir. Bunlardan bazılarını izah edelim.
Hz.Abdullah ibn Ömer (r.a) anlatır: Rasûl-i Ekrem’in (sav) dualarından biri şu idi: “Allahümme inni eüzu bike min zevali ni’metike ve tehavvüli afiyetike ve füc’eti ni’metike ve cemii sahatike” Allah’ım! verdiğin ni’metin yok olup gitmesinden, lutfettiğin afiyetin bozulmasından, ansızın verdiğin cezadan ve senin gazabını üzerime çekecek her şeyden sana sığınırım.” (Sahih-i Müslim.K. Zikir: 96; Sünen-i Ebu Davud-K. Salat: 367)
Peygamber (s) Efendimiz bu duasında yokluğu ve varlığı insanı mahvedecek iki şeyden Allah’a sığınmıştır.
1) Nimetin yok olup gitmesi, zevali: Nimet burada geniş mana taşımakta ve maddi- manevi değerleri içine almaktadır.
İnsanın üzerindeki en büyük nimet, İslam ve iman nimetidir. Bu nimetlerin yokluğu insan için en büyük felakettir. Hem dünya hem de ahiretinin perişan olması demektir. Diğer nimetler bunlardan sonra gelir.
Nimetin zevaline, yani büsbütün yok olup gitmesine sebep olan şeyler vardır.
Bunlar: Şükürsüzlük, zikirsizlik, fikirsizlik, nankörlük, şımarıklık, kıymet bilmemezlik, azımsamak, önemsememek, değer vermemek gibi şeylerdir.
Kıymetini bilmeyenin elinden nimet alınır.
Yüce Rabbimiz “Siz şükreder, iman ederseniz, Allah size niye azap etsin?” (4 Nisa, 147) ve;
“Eğer siz şükrederseniz and olsun ki nimetimi arttırırım. Eğer nankörlük ederseniz azabım çetin olur”. (14 İbrahim, 7) buyurmuştur.
Nimete saygı duymayanlar, nimeti sadece kaçırmakla kalmaz, şiddetli bir azaba da düçar olurlar.
Hz. Peygamber de şöyle buyurarak uyarmaktadır: “Allah’ın nimetlerine gereken saygıyı gösterin ve günah işleyerek onu elinizden kaçırmayın. Çünkü bir topluluğun elinden kaçan nimet nadiren geri gelir”. (Münavi, Feyzul Kadir, 1/191)
“Şüphesiz ben sizin için, günah işlemenizden daha çok nimetlere şükretmemenizden korkuyorum. Dikkat edin! Şükredilmeyen nimetler öldürücü ve yok edicidir.” (Münavi, 5/253)
Şayet bu nimet kişiyi değil de toplumu alakadar ediyorsa, ekseriyetin o nimetin değerini bilmemesi, nimetin elden kaçmasına netice vermekle kalmaz, sıkıntı ve ızdırapları da beraberinde getirir. Kişi ve toplum olarak yaşadığımız bir çok hadise bu gerçeğin bir yorumu, ifadesi mahiyetinde değil midir? Öyleyse nimetlerin kıymeti bilinmeli, bilmeyenler, israf edenler uyarılmalıdır.
2) Afiyetin tahavvülü, değişmesi, bozulması: Afiyet, hem dünya hem de ahiretle ilgili bütün hayırları kapsayan zengin manalı bir kelimedir. Bu sebeple insanlar birbirine de afiyet temenni etmelidir. Dünyada afiyetin bozulması, insanın sıhhatinin, sağlığının bozulması, huzurunun kaçması, stres, buhran ve bunalıma düşmesidir, elindeki imkanların kaybolması, zenginken fakir düşmesidir.
3) Felaketin, azabın ansızın gelip çatması: Gözle görülen ve yavaş yavaş gelen felaketlere insan hazırlanır, tedbir alır. Beklenmeyen, ansızın gelen felaket ise insanı yıkıp çökertir, daha büyük zararlara sebep olur. Ansızın yakalanan kişi, sabırsız, tahammülsüz davranır, fevri ve hissi hareket ve sözlerde bulunabilir, ani ölüm de böyledir, insan tövbeye fırsat bulamaz, vasiyetini yerine getiremez, borçlarını ödeyemez. Onun için bu tip ansızın gelecek bir felaketten Allah’a sığınmak lazımdır.
4) Allah’ın her türlü gazabını çekecek her türlü şeyden, günahtan, isyandan, ihmalden kaçınmak, Allah’a sığınmak gerekir. Allah’ın rızası hedeflenmeli, gazabını çekecek şeylerden uzak durulmalıdır.
Amr ibn Şuayb’ın dedesi anlatır: Peygamber (s)’in şöyle dua ettiğini işittim:
“Allah’ım! Tembellikten ve borçlanmaktan sana sığınırım. Uğursuz, yalancı, kör deccalin fitnesinden sana sığınırım. Cehennem azabından da sana sığınırım.” (Nesai, İstiaze, 33)
1) Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurarak uyarmıştır:
“Ümmetim hakkında en çok şu hususlardan korkuyorum: Şişmanlık, uykuya düşkünlük, tembellik ve iman zayıflığı.” (Münavi, 1/215)
Kainat, zerreden kürreye kadar her şeyiyle faaliyet içerisindedir. Hayvanlar bir yerde durmaz, köşe bucak dolaşır. Hareketsiz gibi görülen bitkiler bile tezgâhlarını toprağa kurmuş, yoğun bir çalışma sergilerler.
Atomlarda da, Güneş Sisteminde de aynı hareket ve faaliyet vardır. Hal böyle olunca kainatın en şerefli, en üstün yaratığı insanın boş durması, kendini tembelliğe atması ona yakışmaz. O da çalışmalı, bir şeyler ortaya koymalıdır. Mehmet Akif merhum ne güzel uyarır:
“Zannetme ki ecdadın asırlarca uyurdu, Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?
Üç kıtada yer yer kanayan izleri şahit, Dinlenmedi o büyük şanlı mücahit.”
Kur’an-ı Kerim insanları çalışmaya teşvik eder.
“İnsan için çalıştığmdan başka bir şey yoktur. Çalışmasının neticesini de yakında görecektir.” (53 Necm, 38,39) “Tembel tembel oturmak kalbi katılaştırır.” (Münziri, et Terğib ve Terhib, 4/157)
2) Peygamber Efendimiz birçok defa borçlu olmaktan Allah’a sığınmıştır. Bu derece ısrarla borçtan Allah’a sığınmasının sebebini soran bir sahabeye verdiği cevap, borcun insan için nasıl manevi bir tehlike olabileceğinin bir ifadesidir. Peygamber (s) şöyle buyurmuştur:
“İnsan borçlandığı zaman söz söyler de yalan uydurur, söz verir de sözünde durmaz.”(Müslim, Mesacid, 25)
Borçlanmanın insanı istemeyerek de olsa yalan söylemeye ve sözünde durmamaya ittiği herkesin malumudur. Nitekim borçlu, alacaklısına bir ödeme tarihi verir. Ancak o tarih geldiği zaman, çeşitli manilerle, bahanelerle sözünü yerine getiremez. Sözünü yerine getiremediği gibi, alacaklıyı ikna etmek için aslı olmayan gerekçeler ileri sürer. İşin garibi, borçlu, önceleri bu duruma düştüğünden dolayı vicdan azabı çekerken, zamanla hassasiyetini kaybederek ve günahları normal ve makul karşılamayı adet haline getirir. Borç sebebiyle uydurulan bahaneler zamanla büyür ve ahde vefasızlık günahı ile yalan söz söyleme mes’uliyetine kadar varır. Böylece insan, cemiyet huzurunun temeli olan emniyetin (güvenin) sarsılmasına sebep olur ve manen daha çok şey kaybeder. Efendimiz (s): “Borç dindarlığın bir lekesidir.” buyurmuştur. (Münavi, 3/556) “Borç altına girerek kendi kendinizi korku içine sokmayınız.”(Münavi, 6/392)
Borçlanan kişi borcunu ödeyebilmek için hiç de hoş olmayan yollara tevessül ediyorsa, çalıp çırpıyor, rüşvet alıyor, faize dalıyorsa şeref ve haysiyetini bütün bütün ayaklar altına alır. Ayrıca “Borcu; bahanelerle ödeme imkanı olduğu halde geciktirmek de zulümdür.” (Müslim, Mesacid, 25)
Öyleyse biz de her türlü borçlanmaktan Allah’a sığınmalıyız. Ödeyemeyeceğimiz şekilde borçlanmamalıyız.
Hz. Peygamber’in borçlanmayı, cehennem azabı, Mesih, deccal fitnesi gibi son derece tehlikeli fitneler arasında zikretmesi manidar ve çok düşündürücüdür.
Borçlanmanın bu ve buna benzer tehlikelerini görünce, Rasullullah’ın borçlanmadan Allah’a sığınışıyla ilgili duasındaki hikmetini daha iyi anlıyoruz.
Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor:
“Peygamber (s), kötü kazadan ve düşmanların gülmesinden Allah’a sığınırdı.” (Buhari, Daavat, 28; Müslim, Zikir, 53; Nesai, İstiaze, 34)
Hz. Peygamber’in bir sünnetini öğreniyoruz: Kötü kazadan ve düşmanların gülmesinden Allah’a sığınmak. Hadis-i şerif değişik şekillerde rivayet edilmektedir:
“Hz. Peygamber, bela ve musibetin şiddetinden, kötülüğün ulaşmasından, kötü kazadan, düşmanın galebesinden ve düşmanın sevinmesinden Allah’a sığındı.”
Kaza ve Kadere inanmak, imanın şartlarından biridir. Kötü akıbet ve meydana gelecek belalardan Allah’a sığınmak ve dua etmek gerekir. Çünkü ayet-i kerimelerde ve hadis-i şeriflerde dua etmemiz istenmiştir. “Şüphesiz dua, başa gelmiş ve gelecek olan şeylere faydalıdır. Onun için ey Allah’ın kulları, duaya sımsıkı sarılın.”
“Kime dua yapmak nasip edilmişse, kendisine cevap verilecektir. Çünkü Allah, Kur’an’da: “Bana dua edin, size cevap vereyim.” (40 Mü’rnin, 60) buyuruyor. (Tirmizi, Daavat, 102)
“Hiçbir Müslüman yoktur ki, Allah’a dua etsin de Allah duasına şu üç halden biri ile cevap vermesin: Kişi dua ettiğinde, Allah onun karşılığını dünyada acilen verir veya ahirete erteler ya da yaptığı dua kadar o kuldan bir musibeti giderir.”(Taberani, Mu’cemû’s-sağir, 2/404) Dua, belayı ve musibeti önler. Onun için belaların vukuundan ve kötü akibetlerden Allah’a sığınmak ve dua etmek gerekir. Gerek dünyevi gerekse uhrevi kötülüklerden Allah’a sığınılmalıdır.
Düşmanların sevinmesini sağlayacak hallerin meydana gelmesinden de Hz. Peygamber Allah’ a sığınmıştır. Çünkü düşmanların sevinmesi insanda çok değişik tesirler bırakır ve insan bundan son derece nefret duyar. Ümmet olarak böyle durumlara düşmemek için gayret etmeli ve böyle hallerden Allah’a sığınmalıyız. Kur’an’ı Kerim’de iki peygamberin ve ümmetlerinin şöyle dua ettikleri bildirilir:
“Ey Rabbimiz, bizi o zalim kavmin fitnesine uğratma! Bizi rahmetinle o kafir kavmin elinden kurtar!” dediler.”( Yunus, 85- 86)
İbrahim ve beraberindekiler de şöyle dua etmişti: “Rabbimiz! Bizi inkar edenler için bir fitne kılma, (onlara mağlub etme!) bizi bağışla! Ey Rabbimiz! Yegane galib ve hikmet sahibi ancak sensin” (60 Mümtehine, 5)
Elmalılı merhum bu ayetin tefsirinde şöyle diyor: “Ey Rabbimiz, bizi o küfredenler için bir fitne kılma yani onlara mağlub etme, ellerine düşürüp sıkıntı ve azaba sokma ve el, dil uzatmalarına meydan verme ki, bizim meşekkatimiz yüzünden onlar imanı hakir görerek küfre bağlılıklarını artırmasın.
Zira mü’minlerin eziyet ve sıkıntı içinde gösterecekleri temizlik ve yükseklikten de imanın yüceliği anlaşılabilirse de, bu pek zor ve tehlikeli olduğu gibi kafirlerin; ‘İman iyi olsaydı bunlar mağlub edilmez, esir olmazlardı’ deyip dünya hayatına aldanmak suretiyle küfre tutkunluklarına sebep de olabilir.” (Elmalılı, 7/4902)
Düşmanları sevindirecek, kıs kıs güldürecek hallerden uzak olmalı, Allah’a sığınmalı ve O’nun yoluna girmeliyiz. Mehmet Akif merhum şöyle der:
“Zevke dalmak şöyle dursun vaktimiz yok mateme
Davranın, zira gülünç olduk bütün bir aleme”
Rahmetli Necip Fazıl da şöyle sızlanır:
“Çöplüğe attılar da mukaddes emaneti,
Hak bellettiler hakka en büyük ihaneti.”
Dostların vefa bilmediği, düşmanların cefadan yılmadığı bir dünyada yaşıyoruz. Bizleri düşmanlarımıza gülünç duruma düşürme Allah’ım!
Hz.Enes ibn Malik (r.a) anlatır:
Rasûlullah (s) şöyle Allah’a sığınma duası ederdi: “Allah’ım! tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlayıp ele avuca düşmekten ve cimrilikten sana sığırım.”(Müslim, Zikir, 50; Ebu Davud, Vitir, 32)
Peygamber (s.a.v.)’in çeşitli istiaze, yani Allah’a sığınma duaları vardır.
O’nun namazlardan sonra, değişik zaman ve mekanlarda değişik şeylerden Allah’a sığındığını görüyoruz. Bu hadiste de dört şeyin şerrinden Allah’a sığınıyorlar ve dolayısıyla son derece tehlikeli şeylerden bizim de sakınmamızı ve Allah’a sığınmamızı belirtmiş oluyorlar:
a) Tembellik: Gücü kuvveti yerinde olduğu halde nefsinin telkin ve arzularına boyun eğerek hayır ve iyilik yapmamak, Allah’a gerektiği şekilde kulluk etmemektir. Tembelliğin sonucu gevşeklik ve lakaytlıktır. Tembel insanlar dostlarının yüz karası, düşmanlarının maskarası olurlar. Hem ailelerine hem de millete, devlete yük olurlar.
b) Korkaklık: Gevşeklik yüzünden nefse ve şeytana karşı koymama hali ve dolayısıyla bir kısım ilahi emirleri yapmama durumudur. Müslüman korkak olmaz. Çünkü Allah cihadı, emri bil maruf ve nehyi anil münkeri, zalime haddini bildirmeyi, düşmana karşı güçlü olmayı, maddi-manevi değerlerini savunmayı emreder. Halbuki korkak olan bunların hiçbirisini yerine getiremez.
c) İhtiyarlık düşkünlüğü: Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde bu hale erzeli ömür denmektedir. Elbette ölmezse herkes yaşlanacak, ihtiyarlayacaktır. Şuuru, imkanları yerinde olduğu halde ihtiyarlamak kötü değildir. Kötü ve zor olan, AlIah’a sığınılması gereken durum; insanın iyice ihtiyarladığı, düşkün hale geldiği, başkalarının eline avcuna bakıp onların yardımına muhtaç olduğu, bildiklerini unutup tekrar çocukluk günlerine döndüğü ve
böylece acizliğinin, güçsüzlüğünün, bunaklığının, bilgisizliğinin, anlayışsızlığının iyice ortaya çıktığı bu dönem erzel-i ömür denen perişanlık günleridir. İki ayet-i kerimede insanoğlunun hayat safhaları belirtildikten sonra, bazı kimselerin bilgili iken bir şey bilemez hale gelmesi için erzel-i ömre yani ömrün en kötü, en verimsiz çağına iletileceği belirtilmektedir. (16 Nahl, 70; 22 Hac, 5) Allah bizleri bu durumlara düşmekten korusun.
d) Cimrilik: Kişinin sahip olduğu nimetleri yerinde harcamamasıdır. Cimri hem kendini, hem de başkalarını mağdur ve mahkum eder. Halbuki Allah’ın nimetleri verildikçe, şükredildikçe artar. Her nimet için cimrilik söz konusudur. Mesela zengin olduğu halde mal ve servet tutkusuyla servetini Allah yolunda harcamamak, alim olduğu halde çeşitli kaygı ve duygularla, tembelliği yüzünden ilmini öğretmemek, insanlara öğüt vermemek, ilmi çalışmalar yapmamak cimriliktir. Bütün bu hal ve hastalıklardan Allah’a sığınmalıyız.
Halil Atalay-MİSAK

4 yorum:

  1. ALLAHIM KENDİNE LAYIK KUL. EFENDİMİZE LAYIK ÜMMET EYLESİN BİZLERİ .BU İSTENİLENLERİN HAPSİ BİZİM YARARIMIZA UYGULYANLARDAN OLALIM İNŞALLAH CANIM
    SELAMLAR

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel bir yazı olmuş, hayırlı cumalar dilerim.

    YanıtlaSil
  3. ALLAH SİZDEN RAZI OLSUN

    YanıtlaSil

HERKES YORUM YAPABİLİR,
siteniz veya bloğunuz yoksa ,profil seçin bölümünden Adı/URL yazan kısma tıklayın ,Ad yazan kısma adınızı ve soyadınızı yazın,
(yorumlarınızda iki isim kullanmanız,aynı isimle yazan diğer kardeşlerimizle karıştırılmamanız için önemli)
URL kısmını doldurmasanız da olur,yorumunuzu yazıp,

" YAYINLA "

yazısına tıkladığınızda yorumunuz gelir,ilginize çok teşekkür ederim.

KUR'AN IŞIĞINDA ÖLÜM, KIYAMET, AHİRET.....Mutlaka dinleyin...

BU SİTEDE YER ALAN KONULAR

Translate

Blog Archive

yasal uyarı

Protected by Copyscape DMCA Takedown Notice Search Tool HAYATCEMRESİ Adlı sitede yayınlanan tüm içerik hayatcemresi2.blogspot.com'a aittir.Hiçbir şekilde izinsiz kullanılamaz.
 
Copyright © HAYATCEMRESİ - Blogger Theme by BloggerThemes & freecsstemplates - Sponsored by Internet Entrepreneur