"İnkâr edenler de, kendilerine ansızın kıyamet gelinceye veya akîm (kısır) bir günün azabı gelinceye kadar, Kur'ân'dan şüphe etmekte devam edip giderler."
(Hac suresi 55.ayet meali)
Allah'ın adıyla...
İslamın yasakladığı her türlü haramın fütursuzca gösterilip normalleştirildiği televizyon kanallarının meşhur hocalarının(!)kıyamet alametlerinden,özellikle de,Allah’ın (cc) kendi katına yükselttiği Hazreti İsa’nın (as) yeryüzüne inmesi alametini inkar ettikleri akılcı(!)açıklamalarına reddiye niteliğindeki bu önemli yazıyı istifadenize sunuyorum...
*******
"Dünyevîleşen İnsanları Dehşete Düşüren
Kıyâmetin Keyfiyeti ve Alâmetleri
YERYÜZÜNÜN halifesi olan insanoğlu, ortak fıtrata haiz olan mükerrem bir varlıktır. Muhkem nasslarda insanın fıtratına uygun olan dini beyan eden hükümler vardır. Mesela: “Yüzünü doğru bir din olarak İslam’a, insanların fıtratına uygun olan dine çevir” (Er Rum Suresi:30) mealindeki Ayet-i Kerime’de ‘Fıtratûllah’ terimi kullanılmıştır. Peygamberimiz Efendimiz’in (sav) insanoğlunun ortak fıtratını ve daha sonra ortaya çıkan değişimi ifade ederken, şöyle buyurduğu malumdur.” Her insanı annesi, belirli bir fıtrat üzere dünyaya getirir. Bundan sonra ebeveyni (fıtratını bozarak) onu Yahudi, Hıristiyan veya Mecusi yapar. Eğer çocuğun annesi ve babası müslüman ise, çocuk da müslüman olur.”(1)
Kıyâmetin Keyfiyeti ve Alâmetleri
YERYÜZÜNÜN halifesi olan insanoğlu, ortak fıtrata haiz olan mükerrem bir varlıktır. Muhkem nasslarda insanın fıtratına uygun olan dini beyan eden hükümler vardır. Mesela: “Yüzünü doğru bir din olarak İslam’a, insanların fıtratına uygun olan dine çevir” (Er Rum Suresi:30) mealindeki Ayet-i Kerime’de ‘Fıtratûllah’ terimi kullanılmıştır. Peygamberimiz Efendimiz’in (sav) insanoğlunun ortak fıtratını ve daha sonra ortaya çıkan değişimi ifade ederken, şöyle buyurduğu malumdur.” Her insanı annesi, belirli bir fıtrat üzere dünyaya getirir. Bundan sonra ebeveyni (fıtratını bozarak) onu Yahudi, Hıristiyan veya Mecusi yapar. Eğer çocuğun annesi ve babası müslüman ise, çocuk da müslüman olur.”(1)
En geniş anlamıyla fıtrat kelimesi, insanın Allah’a (cc) iman ile hakikati kabul edebilme kabiliyetini ifade eder. Fıtratûllahtan maksad, bu kabiliyetin insanın iç dünyasına potansiyel bir kuvvet olarak yerleştirilmesidir. Yani hak dini tebliğ eden bir peygamber gönderilmemiş olsa bile, insanoğlunun aklını kullanarak Allah’ın varlığını ve birliğini kavraması mümkündür. Zira insanın fıtratında bu kabiliyet mevcuttur.(2) Her mükellefin ruhlar aleminde gerçekleşen Misak’a sadık kalması, fıtratını muhafaza edebilmesi için zaruridir. İman esasları ile fıtratın muhafazası arasında da zaruri bir münasebet vardır.
İslâm âlimleri, beden ile ruhun münasebetini dikkate almış ve buna göre insanın üç hayatının olduğunu ifade etmişlerdir. Birincisi: Dünya hayatıdır. Beden ile ruhun bir arada bulunduğu döneme, dünya hayatı denilir. Tekliflere muhatap olan insanoğlu; yeryüzünün halifesi sıfatıyla, vazifelerini yerine getirmek durumundadır. İkincisi: Berzah hayatıdır. Dünya hayatından sonra ve âhiretten önce, beden ile ruhun birbirinden ayrı olduğu dönemi ifade için “Âlem-i Berzâh” tabiri kullanılmıştır. Berzâh kelimesi “iki şey arasında bulunan engel, ayırıcı sınır” manasına gelir. Ragıp El Isfahani “El-Müfredât” isimli eserinde berzah kelimesini şöyle izah etmektedir: “Berzah; insan ile yüksek menzillere ulaşması arasındaki engeldir. Berzahın, ölüm ile ahiretteki hesap günü arasındaki engel olduğu da söylenmiştir.(3) Ölen bir kimse; ister kabre defnedilsin, ister ateşte yakılıp külleri savrulsun, ister denizde boğulsun, onun için kabir hayatı (berzah alemi) başlamıştır. Allahü Teâla’nın (cc) berzah alemine mahsus kıldığı kanunları vardır. Meselâ: Allah’ın rızası (cc) için savaşan ve bu esnada hayatını kaybeden kimselere, diğer insanlardan farklı nimetlerin verileceği muhkem nassla sabittir: “Allah yolunda öldürülenleri, sakın ölüler sanmayın. Bilakis onlar diridirler. Rableri katından rızıklandırılmaktadır.” (Âlu İmrân Sûresi: 169) Berzah aleminde, azaba müstehak olan kimselerin durumu da haber verilmiştir. Bunların tıpkı Firavûn gibi denizde boğulmuş olmaları (mezarlarının olmaması) azabı ortadan kaldırmaz. Kur’an-ı Kerim’de; “Firavun ve adamları sabah-akşam ateşe arzedilirler. Kıyâmetin kopacağı gün de denilir ki; Firavun hanedanını ateşin en şiddetlisine sokun “(El Mü’min Sûresi: 46) hükmü beyan buyurulmuştur. Müfessirlerin, bu ayetten istinbat ettikleri hüküm şudur: Kıyâmet kopmadan önce (Berzah Aleminde) Firavûn ve adamları; kendilerine hazırlanan azabının dehşetini, sabah-akşam göreceklerdir. Üçüncüsü: Âhiret hayatıdır. Ruhların dünyada iken içinde oldukları bedenlere dönmeleriyle meydana gelen son hayattır. Görüldüğü gibi dünya, teklifleri yerine getirme (çalışma), âhiret ise amellerin karşılığını elde etme hayatıdır.
İslâm âlimlerinin “Vukû bulması mümkün olan bir şey hakkında nass varid olursa, ona inanılması farzdır”(4) hükmünde ittifak ettikleri malûmdur. Kur’an-ı Kerim’de Kıyâmet hadisesi, insanlar için inzar ve uyarma vesilesi olarak haber verilmiştir. Kıyâmet kesin olarak gerçekleşecektir. (El Hicr Sûresi: 85), Şüphe götürmeyen bir hadisedir. (El Hac Sûressi: 7) Alametleri belirmiştir (Muhammed, Sûresi: 18), yaklaşmıştır. (El Kamer Sûresi: 1) Kâfirler bu günden devamlı şüphe içinde kalırlar, (El Hac Sûresi: 55) inkar ederler. (El Furkan Sûresi: 11) Onun ağırlığına ne gökler, ne de yer dayanabilir, ansızın gelir. (El A’raf, Sûresi: 187) Sarsıntısı korkunç bir hadisedir. (El Hac Sûresi: 1) Belalı ve acı bir vakittir. (El Kamer Sûresi: 46) Yalanlayanlar için çılgın bir ateş hazırlanmıştır. (Furkan Sûresi: 11) Muhkem nasslarda yer alan hükümleri tahlil ettiğimiz zaman, şu iki ana unsurun ön plâna çıktığını söyleyebiliriz.
Birincisi: Kur’an-ı Kerim’de Kıyâmet hadisesinin kesinliği, yakınlığı ve nasıl olacağı bildirildiği halde, zamanı açıklanmamıştır. Kıyâmet doğrudan doğruya Allah’ın dilemesine bağlı olan bir hadisedir ve O’ndan başka hiç kimsenin ‘kıyamet vaktini’ bilmesinin mümkün olmadığı haber verilmiştir: “Kıyâmet saatinin bilgisi şüphesiz Allah katındadır.” (Lokman Sûresi: 34) Peygamberimiz Efendimiz’e (sav) ‘Kıyamet’in zamanını merak eden ve öğrenmek için sual soran kimselere şu cevabı vermesi emredilmiştir: “De ki: “Onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır. Onun vaktini kendisinden başkası bilemez.” (El A’raf Sûresi:187) Cibril Hadisi olarak nitelendirilen meşhur haberde, Hz. Peygamber (sav) Hz. Cebrâil’in bu konudaki sorusuna “Sorulan, sorandan daha fazla bilgi sahibi değildir” cevabını vermiş ve kıyâmet’in zamanına ilişkin bir ilme sahip olmadığını açıklamıştır.(5)
İkincisi: Kur’an-ı Kerim’de Kıyâmet’in vakti gizlenmiş, fakat oluş şekli ve neticeleri haber verilmiştir. Buna göre Kıyâmet “Sur’a üflenince” (Ez Zümer Sûresi: 68) başlayacak, kulakları sağır edecek bir ses ve korkunç bir sarsıntı sebebiyle emzikli kadınlar kucaklarındaki çocukları unutacak ve insanlar sarhoş gibi olacaklardır. (El Hacc Sûresi:1-2) Gök yarılacak, yıldızlar dağılıp dökülecek, denizler fışkıracak, kabirler altüst edilecektir. (El-İftihâr Sûresi:1-5) Gözler dehşetten kamaşacak, güneş ve ay kararacak, insanlar sığınacak bir yer bulamayacaklardır. (El Kıyame Sûresi: 6-12) Kıyâmet’in genel yok oluşu belirten bu ilk safhasını, Sur’a ikinci kez üflenmesiyle ikinci safha izleyecek, tüm insanlar yeniden dirilerek ayağa kalkacaklardır. (Ez Zümer Sûresi: 68)
Hz. Huzeyfe’den (ra) rivayet edilen Hadis-i Şerif’te, kıyametin bazı âlâmetleri zikredilmiştir: “Biz birgün kendi aramızda konuşurken, Hazreti Peygamber (sav) yanımıza çıkageldi. Bize “Ne konuşuyorsunuz?” dedi. Biz de “Kıyâmet gününden konuşuyoruz” diye cevap verdik. Hazreti Peygamber “Şüphesiz şu alâmetler görülmedikçe kıyamet kopmayacaktır” dedi ve “Deccâl’i, dumanı (duhan), Dabbetü’l arz’ı, güneşin batıdan doğmasını, Ye’cûc ve Me’cûc’u, İsa’nın (as) yere inmesini, doğuda, batıda ve Arap Yarımadası’nda olmak üzere üç yer çöküntüsünü, son olarak da Yemen’den çıkacak bir ateşin insanları önüne katarak sürmesini söyledi.”(6) Bu Hadis-i Şerif’te yer alan alametleri maddeler halinde izah edelim.
Birincisi: Deccal’in ortaya çıkışı: Deccâl, Kıyâmete yakın bir zamanda zuhur edecek yalancı bir kişidir. İslâm Dini’ni ve müslümanları ifsad etmeye çalışacaktır. Deccal’in sağ gözünün kör olduğu, iki gözünün arasında “kâfir” yazdığı, çocuğunun olmadığı, Medine’ye ve Mekke’ye giremeyeceği, ortaya çıktıktan sonra yeryüzünde kırk gün kalacağı, bu süre içerisinde istidrac türünden bazı olağanüstü olaylar göstereceği, daha sonra da yine kıyâmetin büyük alâmetlerinden olan Hz. İsâ’nın yeryüzüne inmesiyle onun tarafından öldürüleceği sahih hadislerde belirtilmiştir.(7)
İkincisi: Duhan’ın çıkışı: Duman anlamına gelen duhanın yayılması da Kıyâmetin büyük alametlerinden biridir.(8) Kıyâmetin vukûundan önce dünyayı bir duman bulutu kaplayarak, kırk gün ve kırk gece kalacak, mü’minler nezleye tutulmuş gibi, kâfirler ise sarhoş gibi olacaklardır.
Üçüncüsü:Dabbetü’l-arz’ın çıkışı: Kıyâmet’ten önce çıkacağı bildirilen bir canlıdır. Kelime anlamı “yer hayvanı” demektir. Kur’an-ı Kerim’de “Kendilerine söylenmiş olan başlarına geldiği zaman, yerden bir çeşit hayvan (dâbbe) çıkarırız ki o, onlara, insanların âyetlerimize samimi ve kesin olarak inanmadıklarını söyler” (En Neml Sûresi: 82) buyurulmaktadır. Resûl-i Ekrem (sav) Dâbbetü’l-arz hakkında şu haberi vermiştir: “Çıkacak olan kıyâmet alametlerinden ilki, güneşin batı tarafından doğması ile bir kuşluk vakti insanlara karşı bir dâbbenin (hayvanın) zuhurudur. Bu iki alâmetten biri, diğerinden evvel olur. “(9)
Dördüncüsü: Güneşin batıdan doğması: Güneş batıdan doğacak, insanlar topluca iman edecek, ancak daha önce iman etmemiş olanların imanları kendilerine bir fayda sağlamayacaktır.(10)
Beşincisi: Allah’ın (cc) kendi katına yükselttiği Hazreti İsa’nın (as) yeryüzüne inmesi: Ehl-i Sünnet ûlemasına göre Kıyâmet’in vukuundan önce Hazreti İsa (as) yeryüzüne inecek, hristiyanları İslâma davet edecek, Deccâl’i öldürecek ve Peygamberimiz Efendimiz’e (sav) indirilen şeriatla hükmedecektir.(11)
Altıncısı: Ye’cûc ve Me’cûc’ün seddi yıkması ve yeryüzünde fesadın yayılmasına vesile olmasıdır: Ye’cüc ve Me’cüc, kıyâmetin vukûundan önce çıkarak yeryüzünde bozgunculuk yapacaktır. (El Kehf, Sûresi: 94) Ye’cüc ve me’cüc kavramıyla ifade edilen, asılları ve soyları belirsiz iki insan topluluğu hakkında verilen bilgiler, mücmel bir keyfiyete haizdir.(12) Hz. Zülkarneyn’in önlerine yaptığı seddin yıkılarak (El Enbiya Sûresi: 96) açılması ile yeryüzüne dağılacaklar insanlara saldıracak, kentleri yakıp-yıkarak harabe haline getireceklerdir.(13)
Yedincisi: Doğuda, Batıda, Arap Yarımadası’nda olmak üzere üç bölgede yer çöküntülerinin meydana gelmesi de Kıyâmet’in büyük alâmetlerindendir.(14)
Sekizincisi: Yemen’den çıkacak olan büyük ateşin insanları önüne katarak sürmesi.(15) Peygamberimiz Efendimiz (sav) Kıyâmetin kâfirler üzerine kopacağını haber vermiştir. Bu hadislere göre Kıyâmet kopmadan önce mü’minlerin ruhları alınacak ve onların âhirete intikal etmeleri sağlanacaktır.(16) Subuti açısından muhkem, keyfiyeti açısından müteşabih olan bu nasslara, icmalen iman etmek farzdır."
YUSUF KERİMOĞLU-Misak Dergisi
________________
(1) Sahih-i Müslim- İst: 1401 K. Kader: 25
(2) İmam Ebu Muin En Nesefi- Tebsıretü’l Edile- Ankara: 1993 C: 1 Sh: 27.
(3) Ragıp El Isfahani- El Müfredat- İst: 1986 Sh: 36
(4) İmam-ı Teftazani- Şerhû’l Akaid- İst: 1980 Sh: 251.
(5) Sahih-i Buhârî-İst: 1401 K. İmân: 37
(6) Sahih-i Müslim -İst: 1401 K. Fiten, 39
(7) Sahih-i Buhârî-İst: 1401 K.Fiten, 26; Ayrıca Sahih-i Müslim -İst: 1401 K. Fiten: 37, 39, 40, 91, 101, 110, 112
(8) Sahih-i Müslim -İst: 1401 K. Fiten, 39
(9) Sahih-i Müslim -İst: 1401 K. Fiten, 118
(10) Ez Zebidi- Tecrid-i Sarih Tercümesi C:12 Sh: 307, Ayrıca Sahih-i Müslim -İst: 1401 K. Fiten, 118
(11) Sahih-i Buhârî-İst: 1401 K. Büyû, 102; Sahih-i Müslim -İst: 1401 K. 242-247
(12) Muhammed Hamdi Yazır- Hak Dini Kur’an Dili- C: 4 Sh: 3288
(13) Sahih-i Buhârî-İst: 1401 K. Enbiyâ, 7 Ayrıca Sahih-i Müslim -İst: 1401 K. Fiten, 1, 2, Sünen-i İbn-i Mace- İst: 1401 K. Fiten: 36.
(14) Sahih-i Müslim -İst: 1401 K. Fiten, 39
(15) Sahih-i Müslim -İst: 1401 K. Fiten, 39
(16) Sahih-i Buhârî-İst: 1401 K.Fiten, 5; Sahih-i Müslim -İst: 1401 K. İmare, 53
(1) Sahih-i Müslim- İst: 1401 K. Kader: 25
(2) İmam Ebu Muin En Nesefi- Tebsıretü’l Edile- Ankara: 1993 C: 1 Sh: 27.
(3) Ragıp El Isfahani- El Müfredat- İst: 1986 Sh: 36
(4) İmam-ı Teftazani- Şerhû’l Akaid- İst: 1980 Sh: 251.
(5) Sahih-i Buhârî-İst: 1401 K. İmân: 37
(6) Sahih-i Müslim -İst: 1401 K. Fiten, 39
(7) Sahih-i Buhârî-İst: 1401 K.Fiten, 26; Ayrıca Sahih-i Müslim -İst: 1401 K. Fiten: 37, 39, 40, 91, 101, 110, 112
(8) Sahih-i Müslim -İst: 1401 K. Fiten, 39
(9) Sahih-i Müslim -İst: 1401 K. Fiten, 118
(10) Ez Zebidi- Tecrid-i Sarih Tercümesi C:12 Sh: 307, Ayrıca Sahih-i Müslim -İst: 1401 K. Fiten, 118
(11) Sahih-i Buhârî-İst: 1401 K. Büyû, 102; Sahih-i Müslim -İst: 1401 K. 242-247
(12) Muhammed Hamdi Yazır- Hak Dini Kur’an Dili- C: 4 Sh: 3288
(13) Sahih-i Buhârî-İst: 1401 K. Enbiyâ, 7 Ayrıca Sahih-i Müslim -İst: 1401 K. Fiten, 1, 2, Sünen-i İbn-i Mace- İst: 1401 K. Fiten: 36.
(14) Sahih-i Müslim -İst: 1401 K. Fiten, 39
(15) Sahih-i Müslim -İst: 1401 K. Fiten, 39
(16) Sahih-i Buhârî-İst: 1401 K.Fiten, 5; Sahih-i Müslim -İst: 1401 K. İmare, 53
canıım ALLAH razı olsun
YanıtlaSilAllah razı olsun...
YanıtlaSilRahman razı olsun ablam artık büyükleri beklemekte mi sıra bilemiyorum küçük alametleri her gün görüyoruz ne yazık ne yazık..
YanıtlaSilGöbekli insanlarişsyankar çocuklar anne-baba izni olmadan yuva(!) kuranlar vs..
Korkutucu ve ürkütücü olan bu küçük alametler dahi kalbinde iman zerreleri olan her insanı dehşete düşürür..
Allaha sığınıyorum..
Hayırlı cumalar.
selamun aleyküm hatice kardeş inşaallah iyisindir okudum dikkatlice bir daha okudum bildiğimiz alametler bir çok bildiklerimiz yanlış deniliyor çok üzücü kahroluyorum melek
YanıtlaSil