Çölde susuz kalmış bir yolcu, billur gibi suyu olan bir pınara rast gelse, denize düşmüş bir kazazede tam boğulmak üzereyken güçlü bir el tarafından yakalanıp boğulmaktan kurtulsa nasıl sevinir değil mi? İşte Ramazan-ı Şerif te, şirk, fısk ve bid’a çölünde kavrulmak üzereyken bir âb-ı hayat gibi karşımıza çıkıverdi. Zulüm karanlığının her yanı istila ettiği bir hengâmede, yeis denizinde boğulmak üzereyken elimizden yakalayıverdi. Bu büyük nimetin kadrini, kıymetini bilelim.
Hz. Salih Aleyhisselam zamanında yaşayan Mü’minler, Ümmet-i Muhammed’in ömrünün ortalama 60 yıl olacağını öğrenince sormuşlar: “Ey Allah’ın Resulü! O devirde yaşayan insanlar da bizim gibi evler yapıp, çift çubukla, hayvancılıkla uğraşacaklar mı?” Salih Aleyhisselemın, “Evet, hem de süslü binalar yapacaklar” cevabını vermesi üzerine şöyle demişler:
“Biz onların zamanında yaşamış olsaydık,
gece-gündüz Rabbimize ibadet ederdik. Bu kadar zamanlık bir ömürde dünyaya bu kadar ehemmiyet vermeye değer mi?”
gece-gündüz Rabbimize ibadet ederdik. Bu kadar zamanlık bir ömürde dünyaya bu kadar ehemmiyet vermeye değer mi?”
Dünya işini bitirip de bu dünyadan giden yok. Âcizane herkese tavsiyem, tatillerini mümkünse Ramazan-ı Şerife denk getirsinler, ya da işleri rölantiye alsınlar. Onun yerine âhiret için kârlı ticaret yapılacak bu günleri çok iyi değerlendirsinler.
Ramazan ayı boyunca Kur’an-ı Kerim’le ve Hadis-i Şerifle hemhal olmak lazım. Ne kadar çok okursak, ne kadar çok ezber yaparsak, o kadar kârlıyız. Kur’an’da hangi sure nerede bilmeliyiz. En azından bir defa baştan sonra muteber tefsirlerle birlikte Kur’an’ı hatmetmeliyiz. Muhtevasından da haberdar olmalıyız.
Kur’an’la hemhal olmak, Kur’an’a sahip çıkmak demek, ondaki bütün ahkamı kabullenmek ve hâkimiyeti için çalışmak demektir. Yoksa oku, duvara as, gerisine karışma! Öyle değil.
Bakıyorum, Peygamber Efendimizi (asm) anlatan yüzlerce kitap, yüzlerce ilahi var. Pek güzel. Ama unutmayalım, Peygamberi gerçek mânâda sevmek, onun dâvâsına sahip çıkmaktır. Aksi takdirde bu sevgi bizi âhirette kurtarmaz. Unutmayalım, Ebu Talip de Peygamberimizi çok seviyordu. Hem de canını feda edecek kadar çok. Ama o sevgi kendisini kurtarmadı.
Allah’ın Peygamberi, Allah’ın dini için türlü zorluklara, meşakkatlere katlandı. İ’lâ-yı kelimetullah uğruna ne çileler çekti. Sahabeleri de öyle...
Allah’ın Resûlü ve sahabeleri, rahat döşek, konforlu mekan, dünyevî rahatlık düşünmüyorlardı. Bir tek sevdaları vardı, Allah’ın dinini yeryüzüne hâkim kılmak... Onun için bol mahsullü bahçelerini, bütün dünyevî zevkleri geride bırakarak cihat meydanlarına koştular.
Küfür tek millettir. Şimdi hepsi birlik olmuş İslâmı ve Müslümanları bütünüyle yeryüzünden kaldırmak istiyor. Elbette buna güçleri yetmeyecek. Allah’ın izniyle İslamiyet galip ve hâkim olacak. O güzel günleri görmek için Rabbimize (cc) duâ edelim. Ama önce fiilî duâ. İşte Ramazan-ı Şerif geldi. Oruç ağız bol bol Kur’an okuyalım, hadis öğrenelim. Zekat ve sadakalarla fakirleri sevindirelim. Mücahidin-i İslâma zaferleri için duâ edelim.
Cenab-ı Hak bu mübarek günler hürmetine, bütün zalimleri, kâfirleri, münafıkları kahr u perişan eylesin. Müslümanlar için hazırladıkları tuzakları kendi aleyhlerine çevirsin. (âmin) Muhterem okuyucularımın Ramazan-ı Şerifini tebrik ederim. Cenab-ı Hak bizlere bayramı ve nice bayramları göstersin inşaallah...
Burhan Bozgeyik
çok güzel bir paylaşım olmuş teşekkürler hayırlı ramazanlar.
YanıtlaSilHayırlı Ramazanlar cnm,Allah kabul etsin oruclarimizi ins.
YanıtlaSil