"Aranızda ölümü takdir eden biziz ve bizim önümüze geçilmez."
(Vaki'a suresi/60.ayet meali)
SENENİN başında, kocaman bir takoz halinde evimizin duvarına astığımız takvimden her gün bir yaprak koparıyoruz. Birer birer kopuyor takvimin yaprakları. Bir de bakıyoruz ki, o kocaman takoz eriyip tükenmiş, senenin sonu gelmiş. Biten takvimin yerine bir yenisini asıyoruz. Bu olay bizi düşüncelere sevk ediyor. Kopan her takvim yaprağıyla birlikte, ömrümüzden bir gün geri gelmemek üzere gidiyor. Belki duvardaki takvimin tükenişinden haberimiz oluyor ama, ya ömrümüzün hızla azalmasından, gün be gün sona doğru yaklaşmasından haberimiz var mı? Biten takvimi yenilediğimiz gibi ömrümüzü de yenileyebilme, uzatabilme imkânımız olacak mı?
İsterseniz bir de şu manzaraya bakalım: Nehir kenarında yaşlı bir adam dalgın dalgın hızla akan suya bakıyordu. Genç adam yaklaşıp: “Amca, çok dalmışsın, neye bakıyorsun öyle?” diye sorunca ihtiyar adam içini çekerek: “Akan ömrüme evladım, akan ömrüme bakıyorum” der.
İsterseniz bir de şu manzaraya bakalım: Nehir kenarında yaşlı bir adam dalgın dalgın hızla akan suya bakıyordu. Genç adam yaklaşıp: “Amca, çok dalmışsın, neye bakıyorsun öyle?” diye sorunca ihtiyar adam içini çekerek: “Akan ömrüme evladım, akan ömrüme bakıyorum” der.
Diğer yanda bir dede ile torununun konuşmalarına kulak veriyoruz: Torun, pamuk gibi bembeyaz sakallı, nur yüzlü dedesine merakla soruyor: “Dedeciğim! Bir insanın ömrü ne kadar olur?” Dede tatlı bir gülücükle:
“Ezanla namaz arası kadar yavrucuğum.” deyince torun: “Nasıl yani, ömür bu kadar kısa mı?” der. Dede: “Evet yavrum. Ömür, namazsız ezanla, ezansız namaz arası kadardır” diye cevap verir. Torun yeniden sorar:
“Namazsız ezan ve ezansız namaz sözlerinden ne kastettiğini anlamadım dedeciğim. Bu ne demek açıklar mısın?” Dede şefkatle ellerinden tuttuğu torununa: “Bak yavrum, geçenlerde komşumuzun çocuğu doğdu. O çocuğun kulağına ezan okundu değil mi? İşte o ezanın namazı kılındı mı? Kılınmadı. O ezan “Namazsız ezan”dı. İnsan öldüğü zaman kılınan cenaze namazının da ezanı yoktur. O da “Ezansız namaz”dır. Aslında o namazın ezanı insan doğunca okunmuştu kulağına. “Bak ey insan! Doğdun, ama öleceksin, ömür çabuk biter, hayatını iyi değerlendir. Boşa vakit harcama!” ikazını yapıyordu o ezan. İşte yavrum ÖMÜR EZANLA NAMAZ ARASI KADARDIR. Sakın boşa geçirme. Ömrünü dolu dolu yaşa, bir nefes bile boşluk bırakma!” derken gözlerinden yaşlar süzülüyordu.
Sahi, insanın ömrü ne kadar? Bir nehir kadar hızlı mı akar? Ezanla namaz arası kadar kısa mı olur? Takvim yapraklarının birer birer koparak tükendiği gibi, insan ömrü de gün be gün sona doğru gider mi?
Evet, her insanın bir ömrü vardır. Dünyadaki yaşayacağı günleri, alıp-vereceği nefesleri sayılıdır. İnsanın ana rahminden dünyaya gelişiyle beraber, onun dünyadaki yaşamına, hayatına son verecek olan, görünmeyen ve tik-takları da duyulmayan bir saatli bomba kurulur, çalıştırılır ve geriye doğru saymaya başlar. Doğumla beraber ölüme götüren yolculuk başlamıştır. Kurulan bombanın durması ya da durdurulması mümkün değildir. Yüce yaratıcının belirlediği an gelince bomba patlar ve o insanın ölümüne sebep olur. O kimsenin küçük kıyameti kopmuş olur.
Hâl böyle olunca insanın, aklını kullanarak nice örneklerini gördüğü bu olayı bizzat yaşamadan önce, hayatına, yaşantısına bir çeki düzen vermesi gerekir. Öyle ya, ömür kısa ve varış da Allah’a olduğuna göre, akıllı bir kimse nefsin bitip tükenmek bilmeyen istek ve arzularını tatmin edeceğim diye sayılı nefeslerini, ömür günlerini nasıl boşa geçirebilir?
Dünya denilen geçici hayat, bir serap gibidir; parıldar, kandırır, kaybolur gider. Bir bulut gibi kayıp gider. Allahü Teâlâ: “Bu dünya hayatı aldatıcı bir metâdır.”(1) ayetiyle dünyayı, müşteriyi aldatmak için süslenip-püslenen, allanıp-pullanan, çekici bir şekilde sunulan, alındıktan sonra da hiçbir değeri olmadığı görülen bir mala benzetiyor. Madem ki dünya böylesine değersizdir, madem ki ölüm de kendisinden kaçılamayan bir gerçektir; öyleyse akıllı insan hayatını iyi değerlendirmelidir. İnsanın hayatı kendisine Allah’ın verdiği bir emanettir. Bu emanete hıyanet etmemelidir. Emanete hıyanet etmemiş olması için de, o kimsenin hayatını Allah’ın emirleri ve yasakları doğrultusunda yaşaması gerekir.
İnsanlar, kıyamet gününde, bu dünyada yaptıkları her şeyden hesaba çekileceklerdir. “Hiçbir kul, kıyamet gününde, ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne işler yaptığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, vücudunu nerede yıprattığından sorulmadıkça bulunduğu yerden kıpırdayamaz.”(2)
Hadis-i şerifte sayılan beş şey, kıyamet günü sorulacak olanların en önemlileridir. Yoksa insan kendisine verilen her nimetten sorguya çekilecektir. Yüce Rabbimiz bu durumu şöyle beyan eder: “Sonra, o gün, size verilen nimetten elbette hesaba çekileceksiniz.”(3) Ömür, sağlık, afiyet, içilen bir yudum tatlı ve soğuk su, mal, evlat, makam, vs. hep sorulacak olan nimetlerdir.
Akıllı bir insanın nimetlere nankörlük etmesi değil, şükretmesi gerekir. Ömür nimetine şükretmek ancak yaşadığı zamanı değerlendirmekle mümkün olur. Hayatını dolu dolu yaşamakla olur. Her gün insana yeni bir yirmi dört saat emanet olarak verilmektedir. Verilen yeni gün insanı ikaz etmektedir: “Ey insan! Ben sana verilen yeni bir günüm, benim kıymetimi bil ve çok iyi değerlendir, zira kıyamete kadar bir daha geri gelmeyeceğim ve artık asla eline geçmeyeceğim!”
Zaman, hayattır. Geçen zamanın yerine yenisini koymak, telafi etmek mümkün değildir. Öyleyse zamanını boşa geçiren kimse, hayatını boşa geçirmiştir. Müslümanm ise boşa geçirilecek zamanı yoktur. Çünkü o bilir ki; sorumluluk zamanla eş anlamlı, eş değerlidir. Bilir ki, zamanı kontrol edememek, hayatı kontrol edememektir. Hayatını kontrol edemeyenler de hep pişman olmuş, nedamet duymuşlardır: Onun için Rabbimiz şöyle uyarır: “Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanlardır. Herhangi birinize ölüm gelip de: ‘Rabbim! Ne olur, ölümümü biraz daha geciktirsen de, sadaka verip iyilik edenlerden olsam!’ demeden önce size verdiğimiz rızıktan harcayın. Allah, eceli gelen bir kimseyi geri bırakmaz. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.”(4)
Şeyh Muhammed Parisa Hazretleri şöyle der: “Gafil halk tembelliğinden bir laf eder: ‘Yarın olsa da bir iş işlesem.’ Bilmez ki, bugün, dünkü günün yarınıdır. Bugün ne işlemiştir ki, yarın ne işleye?”
Boşu boşuna harcanan bir ömürden sonra insanın duyacağı, fakat bir faydasını görmeyeceği pişmanlığı, bir diğer âyette şöyle anlatılır: “Nihayet o müşriklerden birine ölüm gelip çatınca: ‘Rabbim’ der. ‘Ne olur beni dünyaya geri gönder. Ömrümü boşa geçirdiğim dünyada iyi işler yapayım.’ Hayır hayır. Onun bu söyledikleri boş laftır…”(5)
Görüldüğü gibi, çeşitli zaafiyetleri sebebiyle görev ve sorumluluklarını ihmal eden, zamanını çar-çur eden insanoğlunun, ölüm gelip çatınca aklı başına gelir. Yapamadığı kulluğunu, görevlerini, heba ettiği, boşa geçirdiği vakitlerini hatırlar. İhmali yüzünden kaybedeceği sonsuz bir hayatı ve ardı arkası kesilmeyecek, hesapsız nimetleri düşünerek pişman olur. Yeniden hayata dönmeyi, yeniden yaşamayı, yapamadığı ibâdetleri yapmayı, değerlendiremediği, boşa geçirdiği vakitleri dolu dolu yaşamayı, açıklarını kapamayı ister. Fakat ilâhî kanun gereği böyle bir imkân kimseye verilmez. Geçen ömrün telâfisi mümkün olmaz.
Kaçınılmaz gerçek bu olduğuna göre, hiçbir zevk ve menfaat insana Allah’ı ve O’nun rızasını kazandıracak olan görev ve sorumluluklarını unutturmamalıdır. Nefsine esir olmamalı, istek ve arzularını frenlemeye çalışmalıdır. Ebedî olan ahiret hayatını kazanabilmek için, kısa ve geçici olan dünya hayatını ve ömrünü sermaye olarak kullanmalıdır. Sermaye tükenmeden ahiret âlemi için yapacağı yatırımları yapmalıdır. Bugünün işini yarına bırakmamalı, hele hele hiç boşa vakit harcayıp, vaktin katili olmamalıdır.
Aldığı-verdiği her nefesin hesabını vereceğinin bilinciyle, plânlı-programlı; sonuçta pişman olmayacağı bir hayatı yaşayanlardan olabilmek dileğiyle...
Hayatı Yaşamaya Değer Hale Getirmek
Hayat kitabımız Kur’an’da bir sûre’nin adı da “Asr” dır.Yüce Rabbimiz bu sûrede zamana vurgu yapar; hatta ona kasem (yemin) ederek başlar.
Hayatın güzel ve anlamlı olarak yaşanması için, en kıymetli varlığımız olan zamanı iyi plânlamamız ve onu en etkili şekilde kullanmamız gerekir. Zira insan için yavaş kullanılan zaman çabuk tükenir. En kıymetli zenginliğimiz olan zamanımızı nasıl dolduracağımızın cevabını arayıp bulmamız lazım.
Halil Atalay-Misak Dergisi
---------------------------------------------
(1) Âl'i İmrân Sûresi, 3/185.
(2) Tirmizi, Kıyamet, 1.
(3) Tekâsür Sûresi, 102/8.
(4) Münafikün Sûresi, 63/9-11.
(5) Mü’minûn Sûresi, 23/99-100.
Ebû Hüreyre’den(r.a), Rasûlullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
YanıtlaSil“Zevkleri bıçak gibi keseni ölümü çok hatırlayın!” (Tirmizî,Nesâî,İbni Mâce)
Hepimizin cuması hayır,hayır işleri kolay,hayır duaları makbul olsun.
Sıkıntılı, iç burkan, yürek yakan acı günler yaşıyoruz.
Soma'da nice canlar gitti,nice kadınlar eşsiz,nice ana babalar evlatsız,nice evlatlar babasız kaldı,Rabbim sabırlar versin(amin).
Dünyanın düzeni bu,ya bir göçük,ya bir trafik kazası,ya bir hastalık,ya da türlü türlü halleri ile ölüm bir şekilde bizi bulacak kaçış yok,ölüm vuslatına ermeden ölümlerden ibret alıp ölüm ve ahiret için hayırlı azıklar biriktirmemiz lazım.
Rabbim bizleri bunca ölüme şahid olup da kendi ölümünü unutan,hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan gafillerden,akılsızlardan etmesin(amin).
"Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz. Hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz." (ENBİYA/35)
"Şüphesiz ki, kıyamet saatinin bilgisi Allah yanındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde ne varsa (erkek veya dişi oluşunu, renk ve özelliklerini) O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini de bilemez. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilir, her şeyden haberdardır." (LOKMAN/34)
"De ki: "Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra görünmeyeni ve görüneni bilene döndürüleceksiniz. O size (bütün) yaptıklarınızı haber verecektir." (CUM'A/8)
ALLAH kalp gözümüzü açsın bizlere merhamet etsin. Bu Cuma günü hürmetine dualarımızı kabul eylesin Amiin..
YanıtlaSilSa, artık her cuma yazılarınızı bekler oldum. Gerçi bu cuma herkes için çok hüzünlü, Soma'daki kardeşlerimize rahmet diliyoruz. Ölüm hep var ama geride kalanlar için çok zor.
YanıtlaSilAcılar insanı ağırlaştırıyor, dilerim herkese ecir olsun yaşadıkları.
We aleykumselam we Rahmetullah sevilcim hoşgeldin,
SilAllah razı olsun(amin),ama bil ki yazıları bekleyeni de,yazıları yayınlayan bekliyor ve özlüyor :) seviyorum seni Allah için,Rabbime emanetsin,muhabbetlerimle...
Allah razı olsun, ben de sizi ve sizin gibi güzel dinimi duru bir şekilde anlayıp yaşayan kardeşlerimi çok seviyorum ve özlüyorum. Sizler de Allaha emanet olun inşallah.
SilBu arada ilk kez birisi beni Allah rızası için sevdiğini söyledi ya ne kadar sevindim bilemezsiniz
YanıtlaSilHz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'ın yanında bir adam vardı. Derken oradan birisi geçti. (Aleyhissalâtu vesselâm'ın yanındaki):
Sil"Ey Allah'ın Rasulü! dedi, ben şu geçeni seviyorum."
"Pekiyi kendisine haber verdin mi?" diye Aleyhissalâtu vesselâm sordu.
"Hayır!" deyince,
"Ona haber ver!" dedi. Adam kalkıp, gidene yetişti ve:
"Seni Allah için seviyorum!"dedi. Adam da:
"Kendisi adına beni sevdiğin Zât da seni sevsin!" diye mukabelede bulundu."
[Ebû Dâvud, Edeb 122, (5125).]
Canım kardeşim,şu güzelliğe şu inceliğe bakar mısın?en sevdiğim ve etkilendiğim hadis-i şeriflerden bir tanesidir,bu hadise binaen sevdiğime sevgimi bildirmeyi seviyorum :)
burada yorum yazan kardeşlerime karşı da bir bağlılık hissediyorum,sevmeyi seviyorum,en güzel sevgi Allah'ı sevmek,Rasulünü(s.a.v) sevmek,Allah için sevmek,O'nun(c.c) sevdiklerini sevmek...Rabbim bizleri sevdiklerinden,sevdirdiklerinden eylesin(amin),
sevinmene vesile olduğuma da çok sevindim :)
selamun aleykum canim , bir kardesimizin yazdigi bir yorum bu " yasayanlar olulerin gozlerini kapatiyorlar da olenler yasayanlarin gozlerini acamiyorlar , Rabbim gozlerimizi acsin"
YanıtlaSilcanim olumu kendimize hic yakistiramayiz, hem planlar yapariz :(( Yaradan bizi islah etsin, o buyuk kazanin ertesi gunu esim evde hicde luzumlu olmayan o kadar buyuk tadilatlara basladi ki :((( Allah somadaki kardeslerimize sabirlar versin, olenlere rahmet eylesin... canim bacim Allaha emanet ol...
We aleykumselam we Rahmetullah canım benim hoşgeldin :)
Sildün seninle konuşuruz diye ümitlenmiştim ama nasip değilmiş :( inşeAllah bir gün seninle de oturup konuşmak hayırlısı ile nasip olur,bunu çoook istiyorum,
evet ölüm hep başkasına uğrar sanki bize çok uzak gibi yaşıyoruz,uzun emeller besliyor,dünyaya dair gelecek planlar kuruyoruz,ama ölüm kapıyı çalınca insan hepsinin boş olduğunu farkediyor ve pişmanlıklar başlıyor,ama nafile :((
Rabbim bizlere yeri cehennem olan acı pişmanlıklar yaşatmasın,bizlere adaleti ile değil,merhameti ile muamelede bulunsun,bizleri affetsin(amin).
Sen de Rabbime emanetsin,sevgilerimle...
Selamuna leykum ve Rahmetullah... MaşaALLAH ne kadar ruhmuzu ımanımızı aydınlatmak ıcın faydalı bır yazı .. senden de kaleme alıp yazandan da ALLAH razı olsun..
YanıtlaSilALLAH Somada ki kardeşlerımıze yardım etsın, dayanma gucu versın. amın.
Ölüm tabiki şüphesiz ALLAHımızın emir ama bır ıste ıhmal varsa bu şeytana uymaktır. :( Daha iyi onlemler alsalardı bız bugun bu kadar kardesımızın kayıp haberlerını dınlemeyecektır. ALLAH bılıyor herseyın en ıyısını...ELHAMDÜLİLLAH.
Hayırlı cumalar olsun
We aleykumselam we Rahmetullah canım kardeşim benim hoşgeldin :)
Silevet önce tedbir,sonra tevekkül ve takdir,tedbir ve tevekkül bize,takdir Rabbimize düşüyor,
evet ihmal varsa ki olduğuna inanıyorum,tedbir alması gerekenler sorumludur,ama ölenler için bu bir kaderdir,zira yaralı olarak kurtulanlar da var,onların da eceli gelseydi onlar da ölürdü,işte ayeti kerimeler:
"Nerede olursaniz olun, sağlam kaleler içinde bulunsanız bile, ölüm size yetişecektir. Onlara bir iyilik gelirse: "Bu Allah'tandır" derler, bir kötülüğe uğrarlarsa "Bu, senin tarafındandır" derler. De ki: "Hepsi Allah'tandır". Bunlara ne oluyor ki, hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar?"
(Nisa suresi 78.ayet meali)
"Allah'ın izni olmadıkça hiçbir kimseye ölmek yoktur. (Ölüm) belirli bir süreye göre yazılmıştır. Kim dünya menfaatini dilerse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri mükafatlandıracağız."
(Al'i İmran suresi 145.ayet meali)