Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla başlarım...
Kur'an deryasından bir kaç ayet üzerinde düşünüp anlamaya çalışmaya ve gereğince amel etmeye ne dersiniz? Bu yazımda, İsra suresinin 67.ayeti ile başlayıp 69.ayeti ile nihayetlendireceğimiz bir tefekkür halini, bir ibret alma halini sizlerle paylaşmak istiyorum, Rabbimin izni ile...Kur'an bir derya, kendisini ona açana, o da kendisini açıyor. Tabii ki bizler cılız ilmimizle, kısır bilgimizle alimlerimiz gibi Kur'an'ı anlayamayız.
Ümmetin alimi İbn.Abbas gibi Kur'an'ı anlayamaz O'nun dediği gibi:
"Devemin yularını kaybetsem onu Kur'an da bulurum"diyemeyiz.
Hz. Osman gibi olamayız kendisi, çok Kur'an okur ve şöyle derdi:
"Eğer kalpleriniz temiz olsaydı,Kur'an'ı okumaya doyamazdınız."
Evet bizler az da olsa, onlar gibi olmaya, yollarında yürümeye gayret edebiliriz, hallerinden, ilimlerinden istifade etmeye çalışırız.
İsra suresinin bahsettiğim ayetleri ile ilgili sohbetimiz müfessirlerimizden, muhaddislerimizden bizlere yansıyan bilgilerin gölgeleri mesabesindedir, sürç-i lisanımız şimdiden affola... Doğrular Rabbimizden, hatalar nefsimizdendir, Rabbimizden affedilmeyi dileriz.
67- "Eğer denizde başınıza bir bela gelirse, Allah dışında imdada çağırdığınız ilahlar ortalıkta görünmez olur. Allah sizi kurtarıp karaya çıkarınca O'na sırt çevirirsiniz. İnsan gerçekten son derece nankördür."
İbn Kesir İsra suresi 67.ayeti açıklarken şu olayı nakleder:
"Nitekim Rasulullah Mekkeyi fethettiği zaman Ebu Cehil'in oğlu İkrime O'ndan kaçarken Habeşistan'a gitmek için bir gemiye bindi. Oldukça şiddetli bir kasırga geldi,(gemidekiler)birbirlerine şöyle dediler:
-Yalnızca Allah'a dua etmekten başka size hiç bir şeyin faydası olmaz. Bunun üzerine İkrime kendi kendine şöyle dedi:
-Allah'a yemin olsun, eğer denizde O'ndan(c.c)başkasının faydası olmuyorsa, karada da O'ndan(c.c)başkasının faydası olmaz. Allah'ım sana söz veriyorum, eğer beni bu denizden sağ salim çıkartacak olursan, gidip elimi Muhammed'in(s.a.v)eline vereceğim ve inanıyorum ki onu şefkatli ve merhametli bulacağım.
Selametle denizden kurtuldular. Rasulullah'ın(s.a.v)yanına dönüp İslam'a girdi ve güzel bir şekilde İslam'a bağlandı. Allah ondan razı olsun ve onu hoşnut etsin."
Kaynak-el-Esas fi't -Tefsir 8.cilt sayfa 234
Bilindiği üzere hidayetinden önce, Ebu Cehil'in oğlu İkrime, Peygamberimize karşı mücadele eden azılı müşriklerden, İslam düşmanlarından birisi idi. Mekke müslümanlar tarafından fethedilince Peygamberimizin haklarında ölüm fermanı verdiği sayılı müşriklerden birisi de oydu. Bu yüzden Mekke'den kaçmak, ölümden kurtulmak için gemiye binmiş, sonrasında yukarıda bahsedilen olay vuku bulmuştu.
Denizde fırtınaya tutulan insanlar düştükleri acizlikte tek kurtarıcının Allah olduğunu idrak ederler. Tıpkı Firavun gibi.Son anında tevbe etmek isteyip Musa'nın Rabbini kabullenmesi gibi, ama böyle bir tevbe gecikmiş artık kabul olunmayacak bir tevbe idi.
Tıpkı Hz.Yunus'un kavminden uzaklaşmak için bindiği gemi fırtınaya tutulunca, gemidekilerin, aralarındaki, Allah'a karşı hata işlemiş kimseyi gemiden atarak fırtınadan kurtulmaya sebep aramaları gibi, tıpkı İkrime'nin gemisi fırtınaya tutulunca gemidekilerin Allah'tan yardım istemeleri gibi.
İnsanlar, denizde başları sıkışıp zorda kalınca Allah'a yönelirler. Allah onları felaketten kurtarınca başlarına geleni, Allah'ın karşılaştıkları felaketten onları nasıl kurtardığını unutup eski nankörlüklerine geri dönerler. Allah'a şirk koşarlar, Allah'la beraber başka yardımcılar arar, Allah'tan başkalarından da beklenti içine girerler. Felaketle karşılaşıp ölümle burun buruna gelince Allah'a koştukları ortaklar kaybolur gerçek kurtarıcının, yegane güç sahibinin Allah olduğunu anlarlar. Çoğu zaman bu durum karada da yaşanır. Mü'min ise iyi veya kötü her halde Rabbi ile arasındaki münasebeti hep sağlam tutar, onun iyiliği de felaketi de onun hakkında hayır olur. Zira Allah Rasulü(s.a.v)şöyle buyurur:
" Süheyb İbnu Sinân (radıyallahu anh) anlatıyor:
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular: "Mü'min kişinin durumu ne kadar şaşırtıcıdır! Zira her işi onun için bir hayırdır. Bu durum, sâdece mü'mine hastır, başkasına değil: Ona memnun olacağı birşey gelse şükreder, bu ise hayırdır; bir zarar gelse sabreder bu da hayırdır".
Müslim, Zühd 64, (2999).
Sadece başı sıkışınca Allah'ı anmak O'na yönelmek, sıkıntıdan, felaketten kurtulunca Allah'ı unutmak Mü'mince bir tavır değildir.
68- "Allah'ın sizi karadayken yerin dibine geçirmeyeceğinden ya da üzerinize taş yağdırmayacağından emin misiniz ki, bu olayların arkasından bir koruyucu bulamazsınız."
İnsanlar,nankörlükte,gaflette öyle ileri gider, kendilerinden öyle emin olurlar ki, felaketlerden kurtulunca, maddi bir güce kavuşunca çok meşhur cahilane bir sözü söylerler:"Artık bana karada ölüm yok!"
Yukarıdaki ayette, Allah'a karşı nankörlük taslayanlara, büyüklenenlere, büyük bir tehdit, büyük bir ikaz var.Dikkat edin Allah dilerse, karada da size felaketler gönderir, kendinizi karada O'nun(c.c)azabından güvende saymayın. Bizler karada da denizde de ancak O'nun koruması, sakındırması ile hayat sürdürürüz.
"Andolsun ki onlara: "O gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan: "Elbette Allah!" diyeceklerdir. O halde gördünüz ya Allah'tan başka çağırdıklarınızı! Eğer Allah bana bir zarar vermek isterse, onlar O'nun zararını giderebilirler mi? Yahut bana bir rahmet dilerse, onlar O'nun rahmetini tutabilirler mi? De ki: "Allah, bana yeter." Tevekkül edenler, hep O'na dayanırlar."
(Zumer suresi 38.ayet meali)
Denizde fırtına, kasırga, boğulma ile gelen ölüm tehlikesi var da karada tehlikelerden, felaketlerden emin miyiz?nasıl emin olabiliriz? nasıl bile bile Rabbimizin kudretini, gazabını görmezden gelip, kendimizi güvende hissedebiliriz? Biz neyimize güvenip günahlarda israr ederiz, ölüm, ahiret, azap hiç gelmeyecekmiş gibi, Allah'a karşı sorumluluğumuzu, kulluğumuzu unutup İslamdan bi haber bir hayat sürdürebiliriz? Bizi Allah'ın azabından koruyacak bir güç var mı ki, ona güvenelim de Allah'ı, emir ve yasaklarını hayatımızda yok sayalım, keyfimize göre yaşayıp günümüzü gün edelim...Bizler gözle göremediğimiz zerre mesabesindeki mikroplara, virüslere bile mağlup olurken, nasıl Rabbimizi unutur, kendimizi güvende hisseder, O'na(c.c)isyan içinde bulunuruz? Rabbim gafletten, nankörlükten bizleri muhafaza buyursun(amin).
Rabbimiz dilerse üzerimize taş yağdırır, deprem gönderir, sel gönderir, yanardağlar püskürtür. Nitekim bunları ve başkalarını her gün haberlerde dinliyor görüyoruz. Binalarının depreme dayanıklılığı ile ün yapmış Japonya geçtiğimiz yıllarda tusunami ile büyük bir felakete uğradı.Yeter ki Rabbim dilemiş olsun, O'nun(c.c) göndereceği felaketin önüne hiç bir şey geçemez,teknoloji putu, Allah'ın(c.c) kudreti karşısında tuzla buz olur.
69- "Ya da Allah'ın sizi tekrar denize döndürüp üzerinize şiddetli bir kasırga estirmek suretiyle küfretmenizden ötürü sizi boğmayacağından emin misiniz ki, böyle bir olay üzerine bizden tazminatınızı isteyebilecek birini bulamazsınız."
Başımıza gelipte kurtulduğumuz, Allah'ın bizi kurtardığı bir felaketin yeniden başımıza gelmeyeceğinden de emin olamayız. Rabbimiz dilediğini yapmakta kadirdir. O'nu(c.c)zorlayıcı veya men edici hiç bir güç yoktur.Yaptığından dolayı da kimse Allah'a hesap soramaz, Allah'a dava açamaz. Böyle bir kadir-i mutlak ile karşı karşıyayız, O'nun kuluyuz, O'na kullukla, O'na ibadetle vazifeliyiz. Rabbimiz şöyle buyuruyor:
"Ben, insanları ve cinleri, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım."
(Zariyat suresi 56.ayet meali)
Rabbimize ne kadar şükretsek azdır, her şeye kadir olduğu halde bize zulmetmez, bizi dünyaya zulm etmek için de gönderebilirdi, hiç kimsenin buna itirazı olamazdı, itiraz etmek ne haddimize?..Ama öyle rahmeti bol bir Allah'ımız var ki bize karşı çok merhametli, bizi dünyaya, zulüm etmek için değil, kendisine kulluk etmek, itaat edenle, etmeyeni kulları nazarında tescillemek için göndermiş. Rabbimiz bizleri, bu hakikatleri idrak eden, razı olduğu, cennetlerine varis kıldığı,salih kullarından eylesin(amin).
Dilerseniz biz sözlerimizi burada nihayetlendirip, ayetlerin bize neler anlattığını, neler düşündürdüğünü bir de Seyyid Kutub'dan dinleyelim. Ayrıca başka tefsirlerden de tevhid eksenli ve bizleri şirkten sakındıran içinde bir çok ibretlik nasihatın bulunduğu İsra suresini okuyup üzerinde düşünelim, hayatımıza yansıtalım inşeAllah.
***
67- "Eğer denizde başınıza bir bela gelirse, Allah dışında imdada çağırdığınız ilahlar ortalıkta görünmez olur. Allah sizi kurtarıp karaya çıkarınca O'na sırt çevirirsiniz. İnsan gerçekten son derece nankördür."
Konunun akışı içinde sergilenen bu sahne, denizdeki gemi sahnesi sıkıntı ve zor anlarının bir örneğidir. Böyle bir ortamda Allah'ın elini hissetmek daha kolay ve daha etkilidir. Denizin ortasında bir odun ya da maden parçasının dalgalar ve akıntılar tarafından kuşatılmasının manzarası insanların Allah'ın kudret eli üzerindeki bu noktaya can havliyle sarılışı manzarası!Yüreğin ta derinliklerinde hissedilen gemideki her sarsılışın, her titreyişin korku ve dolu kalpler tarafından algılanan bir manzaradır bu. Geminin küçük veya büyük olması, durumu değiştirmez. Bu gemi Transatlantik dahi olsa bazı durumlarda denizin dev dalgaları karşısında rüzgârın önündeki tüy gibi çaresiz kalırlar! Bu ifade ürpertici bir şekilde kalplere dokunmaktadır. Bu ifadeyle denizdeki. gemilerin Allah'ın eliyle hareket ettiği, O'nun nimetlerinden yararlanmaları için çalıştıkları insanlara hissettirmektedir.
"Hiç şüphesiz O size karşı pek merhametlidir."
Rahmet burada, buna benzer durumlarda kalplerin en çok hissedip, ihtiyaç duyduğu bir olgudur.
Sonra bu huzur ve rahat ortamı korku ve sıkıntıyla dolu bir hale dönüşmektedir. Bu sırada dalgalar arasında yuvarlanan geminin yolcuları Allah'ın dışındaki her gücü, her dayanağı ve her kurtarıcıyı unutuyorlar. Bu tehlike anında sadece O'na yöneliyorlar. O'ndan başka kimseye yalvarmıyorlar:
"Allah dışında imdada çağırdığınız ilahlar ortalıkta görünmez."
Fakat insan bildiğimiz insandır. Sıkıntılardan kurtulup, ayakları yere basınca, yerin sertliğini hissedince hemen sıkıntı zamanını unutur. Allah'ı da unutur. İstek ve arzular başına üşüşmeye, ihtiraslar kendisini çember içine almaya, tehlikenin temizlediği fıtratını tekrar örtmeye çalışırlar:
"Allah sizi kurtarıp, karaya çıkarınca, O'na sırt çevirirsiniz. İnsan gerçekten son derece nankördür."
Kalbini Allah'a bağlayıp aydınlatan ve parlatanlar hariç.
Burada konunun akışı içinde ele alınan daha önceki deniz tehlikesinin tasviri ve bu tehlikenin karada da kendilerini bulabileceğini veya tekrar denizde böyle bir tehlikeyle karşılaşabileceği hatırlatılıp, tasvir edilmesiyle muhatapların vicdanları ve duyguları harekete geçirilmek isteniyor. Gerçek güvenin ve emniyetin ne denizde ne de karada, ne coşkun dalgalar ve fırtına şeklinde esen rüzgârda, ne de sağlam sığınaklarda ve konforlu evlerde olduğunu, gerçek güven ve rahatın Allah'ın koruması ve himayesi altında gerçekleşebileceğini hissettirmek içindir.
68- "Allah'ın sizi karadayken yerin dibine geçirmeyeceğinden ya da üzerinize taş yağdırmayacağından emin misiniz ki, bu olayların arkasından bir koruyucu bulamazsınız."
69- "Ya da Allah'ın sizi tekrar denize döndürüp üzerinize şiddetli bir kasırga estirmek suretiyle küfretmenizden ötürü sizi boğmayacağından emin misiniz ki, böyle bir olay üzerine bizden tazminatınızı isteyebilecek birini bulamazsınız."
İnsanlık her an ve her yerde Allah'ın kontrolü altındadır. Onlar denizde Allah'ın kontrolünde oldukları gibi, karada da O'nun kontrolündedirler. Dolayısıyla insan nasıl güven içinde olduğunu hissedebilir. Onlar Allah'ın depremler ve volkanik patlamalarla, yahutta Allah'ın kudretine boyun eğen başka sebeplerle yerin dibine geçirilmekten nasıl emin olabilirler? Onlar üzerlerine volkanlardan fışkıran bir dağ patlamasına yakalanıp kaynar sular, çamurlar ve taşlarla yakılmaktan nasıl emin olabilirler? Böyle bir durumda onlar Allah'dan başka kendilerini koruyacak ve bu felâketi başlarından savacak hiç kimse bulamazlar, yokolup giderler.
Yahut onlar tekrar denize döndüklerinde Allah'ın üzerlerine büyük bir fırtına göndermesinden tayfalarını yokedip, gemilerini parçalamasından küfürleri ve yüz çevirmeleri nedeniyle orada boğdurmasından nasıl emin olabilirler? Bu durumda onların peşine kim takılabilir ve onları boğulmaktan kurtarabilir?
Kur'an deryasından bir kaç ayet üzerinde düşünüp anlamaya çalışmaya ve gereğince amel etmeye ne dersiniz? Bu yazımda, İsra suresinin 67.ayeti ile başlayıp 69.ayeti ile nihayetlendireceğimiz bir tefekkür halini, bir ibret alma halini sizlerle paylaşmak istiyorum, Rabbimin izni ile...Kur'an bir derya, kendisini ona açana, o da kendisini açıyor. Tabii ki bizler cılız ilmimizle, kısır bilgimizle alimlerimiz gibi Kur'an'ı anlayamayız.
Ümmetin alimi İbn.Abbas gibi Kur'an'ı anlayamaz O'nun dediği gibi:
"Devemin yularını kaybetsem onu Kur'an da bulurum"diyemeyiz.
Hz. Osman gibi olamayız kendisi, çok Kur'an okur ve şöyle derdi:
"Eğer kalpleriniz temiz olsaydı,Kur'an'ı okumaya doyamazdınız."
Evet bizler az da olsa, onlar gibi olmaya, yollarında yürümeye gayret edebiliriz, hallerinden, ilimlerinden istifade etmeye çalışırız.
İsra suresinin bahsettiğim ayetleri ile ilgili sohbetimiz müfessirlerimizden, muhaddislerimizden bizlere yansıyan bilgilerin gölgeleri mesabesindedir, sürç-i lisanımız şimdiden affola... Doğrular Rabbimizden, hatalar nefsimizdendir, Rabbimizden affedilmeyi dileriz.
67- "Eğer denizde başınıza bir bela gelirse, Allah dışında imdada çağırdığınız ilahlar ortalıkta görünmez olur. Allah sizi kurtarıp karaya çıkarınca O'na sırt çevirirsiniz. İnsan gerçekten son derece nankördür."
İbn Kesir İsra suresi 67.ayeti açıklarken şu olayı nakleder:
"Nitekim Rasulullah Mekkeyi fethettiği zaman Ebu Cehil'in oğlu İkrime O'ndan kaçarken Habeşistan'a gitmek için bir gemiye bindi. Oldukça şiddetli bir kasırga geldi,(gemidekiler)birbirlerine şöyle dediler:
-Yalnızca Allah'a dua etmekten başka size hiç bir şeyin faydası olmaz. Bunun üzerine İkrime kendi kendine şöyle dedi:
-Allah'a yemin olsun, eğer denizde O'ndan(c.c)başkasının faydası olmuyorsa, karada da O'ndan(c.c)başkasının faydası olmaz. Allah'ım sana söz veriyorum, eğer beni bu denizden sağ salim çıkartacak olursan, gidip elimi Muhammed'in(s.a.v)eline vereceğim ve inanıyorum ki onu şefkatli ve merhametli bulacağım.
Selametle denizden kurtuldular. Rasulullah'ın(s.a.v)yanına dönüp İslam'a girdi ve güzel bir şekilde İslam'a bağlandı. Allah ondan razı olsun ve onu hoşnut etsin."
Kaynak-el-Esas fi't -Tefsir 8.cilt sayfa 234
Bilindiği üzere hidayetinden önce, Ebu Cehil'in oğlu İkrime, Peygamberimize karşı mücadele eden azılı müşriklerden, İslam düşmanlarından birisi idi. Mekke müslümanlar tarafından fethedilince Peygamberimizin haklarında ölüm fermanı verdiği sayılı müşriklerden birisi de oydu. Bu yüzden Mekke'den kaçmak, ölümden kurtulmak için gemiye binmiş, sonrasında yukarıda bahsedilen olay vuku bulmuştu.
Denizde fırtınaya tutulan insanlar düştükleri acizlikte tek kurtarıcının Allah olduğunu idrak ederler. Tıpkı Firavun gibi.Son anında tevbe etmek isteyip Musa'nın Rabbini kabullenmesi gibi, ama böyle bir tevbe gecikmiş artık kabul olunmayacak bir tevbe idi.
Tıpkı Hz.Yunus'un kavminden uzaklaşmak için bindiği gemi fırtınaya tutulunca, gemidekilerin, aralarındaki, Allah'a karşı hata işlemiş kimseyi gemiden atarak fırtınadan kurtulmaya sebep aramaları gibi, tıpkı İkrime'nin gemisi fırtınaya tutulunca gemidekilerin Allah'tan yardım istemeleri gibi.
İnsanlar, denizde başları sıkışıp zorda kalınca Allah'a yönelirler. Allah onları felaketten kurtarınca başlarına geleni, Allah'ın karşılaştıkları felaketten onları nasıl kurtardığını unutup eski nankörlüklerine geri dönerler. Allah'a şirk koşarlar, Allah'la beraber başka yardımcılar arar, Allah'tan başkalarından da beklenti içine girerler. Felaketle karşılaşıp ölümle burun buruna gelince Allah'a koştukları ortaklar kaybolur gerçek kurtarıcının, yegane güç sahibinin Allah olduğunu anlarlar. Çoğu zaman bu durum karada da yaşanır. Mü'min ise iyi veya kötü her halde Rabbi ile arasındaki münasebeti hep sağlam tutar, onun iyiliği de felaketi de onun hakkında hayır olur. Zira Allah Rasulü(s.a.v)şöyle buyurur:
" Süheyb İbnu Sinân (radıyallahu anh) anlatıyor:
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular: "Mü'min kişinin durumu ne kadar şaşırtıcıdır! Zira her işi onun için bir hayırdır. Bu durum, sâdece mü'mine hastır, başkasına değil: Ona memnun olacağı birşey gelse şükreder, bu ise hayırdır; bir zarar gelse sabreder bu da hayırdır".
Müslim, Zühd 64, (2999).
Sadece başı sıkışınca Allah'ı anmak O'na yönelmek, sıkıntıdan, felaketten kurtulunca Allah'ı unutmak Mü'mince bir tavır değildir.
68- "Allah'ın sizi karadayken yerin dibine geçirmeyeceğinden ya da üzerinize taş yağdırmayacağından emin misiniz ki, bu olayların arkasından bir koruyucu bulamazsınız."
İnsanlar,nankörlükte,gaflette öyle ileri gider, kendilerinden öyle emin olurlar ki, felaketlerden kurtulunca, maddi bir güce kavuşunca çok meşhur cahilane bir sözü söylerler:"Artık bana karada ölüm yok!"
Yukarıdaki ayette, Allah'a karşı nankörlük taslayanlara, büyüklenenlere, büyük bir tehdit, büyük bir ikaz var.Dikkat edin Allah dilerse, karada da size felaketler gönderir, kendinizi karada O'nun(c.c)azabından güvende saymayın. Bizler karada da denizde de ancak O'nun koruması, sakındırması ile hayat sürdürürüz.
"Andolsun ki onlara: "O gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan: "Elbette Allah!" diyeceklerdir. O halde gördünüz ya Allah'tan başka çağırdıklarınızı! Eğer Allah bana bir zarar vermek isterse, onlar O'nun zararını giderebilirler mi? Yahut bana bir rahmet dilerse, onlar O'nun rahmetini tutabilirler mi? De ki: "Allah, bana yeter." Tevekkül edenler, hep O'na dayanırlar."
(Zumer suresi 38.ayet meali)
Denizde fırtına, kasırga, boğulma ile gelen ölüm tehlikesi var da karada tehlikelerden, felaketlerden emin miyiz?nasıl emin olabiliriz? nasıl bile bile Rabbimizin kudretini, gazabını görmezden gelip, kendimizi güvende hissedebiliriz? Biz neyimize güvenip günahlarda israr ederiz, ölüm, ahiret, azap hiç gelmeyecekmiş gibi, Allah'a karşı sorumluluğumuzu, kulluğumuzu unutup İslamdan bi haber bir hayat sürdürebiliriz? Bizi Allah'ın azabından koruyacak bir güç var mı ki, ona güvenelim de Allah'ı, emir ve yasaklarını hayatımızda yok sayalım, keyfimize göre yaşayıp günümüzü gün edelim...Bizler gözle göremediğimiz zerre mesabesindeki mikroplara, virüslere bile mağlup olurken, nasıl Rabbimizi unutur, kendimizi güvende hisseder, O'na(c.c)isyan içinde bulunuruz? Rabbim gafletten, nankörlükten bizleri muhafaza buyursun(amin).
Rabbimiz dilerse üzerimize taş yağdırır, deprem gönderir, sel gönderir, yanardağlar püskürtür. Nitekim bunları ve başkalarını her gün haberlerde dinliyor görüyoruz. Binalarının depreme dayanıklılığı ile ün yapmış Japonya geçtiğimiz yıllarda tusunami ile büyük bir felakete uğradı.Yeter ki Rabbim dilemiş olsun, O'nun(c.c) göndereceği felaketin önüne hiç bir şey geçemez,teknoloji putu, Allah'ın(c.c) kudreti karşısında tuzla buz olur.
69- "Ya da Allah'ın sizi tekrar denize döndürüp üzerinize şiddetli bir kasırga estirmek suretiyle küfretmenizden ötürü sizi boğmayacağından emin misiniz ki, böyle bir olay üzerine bizden tazminatınızı isteyebilecek birini bulamazsınız."
Başımıza gelipte kurtulduğumuz, Allah'ın bizi kurtardığı bir felaketin yeniden başımıza gelmeyeceğinden de emin olamayız. Rabbimiz dilediğini yapmakta kadirdir. O'nu(c.c)zorlayıcı veya men edici hiç bir güç yoktur.Yaptığından dolayı da kimse Allah'a hesap soramaz, Allah'a dava açamaz. Böyle bir kadir-i mutlak ile karşı karşıyayız, O'nun kuluyuz, O'na kullukla, O'na ibadetle vazifeliyiz. Rabbimiz şöyle buyuruyor:
"Ben, insanları ve cinleri, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım."
(Zariyat suresi 56.ayet meali)
Rabbimize ne kadar şükretsek azdır, her şeye kadir olduğu halde bize zulmetmez, bizi dünyaya zulm etmek için de gönderebilirdi, hiç kimsenin buna itirazı olamazdı, itiraz etmek ne haddimize?..Ama öyle rahmeti bol bir Allah'ımız var ki bize karşı çok merhametli, bizi dünyaya, zulüm etmek için değil, kendisine kulluk etmek, itaat edenle, etmeyeni kulları nazarında tescillemek için göndermiş. Rabbimiz bizleri, bu hakikatleri idrak eden, razı olduğu, cennetlerine varis kıldığı,salih kullarından eylesin(amin).
Dilerseniz biz sözlerimizi burada nihayetlendirip, ayetlerin bize neler anlattığını, neler düşündürdüğünü bir de Seyyid Kutub'dan dinleyelim. Ayrıca başka tefsirlerden de tevhid eksenli ve bizleri şirkten sakındıran içinde bir çok ibretlik nasihatın bulunduğu İsra suresini okuyup üzerinde düşünelim, hayatımıza yansıtalım inşeAllah.
***
67- "Eğer denizde başınıza bir bela gelirse, Allah dışında imdada çağırdığınız ilahlar ortalıkta görünmez olur. Allah sizi kurtarıp karaya çıkarınca O'na sırt çevirirsiniz. İnsan gerçekten son derece nankördür."
Konunun akışı içinde sergilenen bu sahne, denizdeki gemi sahnesi sıkıntı ve zor anlarının bir örneğidir. Böyle bir ortamda Allah'ın elini hissetmek daha kolay ve daha etkilidir. Denizin ortasında bir odun ya da maden parçasının dalgalar ve akıntılar tarafından kuşatılmasının manzarası insanların Allah'ın kudret eli üzerindeki bu noktaya can havliyle sarılışı manzarası!Yüreğin ta derinliklerinde hissedilen gemideki her sarsılışın, her titreyişin korku ve dolu kalpler tarafından algılanan bir manzaradır bu. Geminin küçük veya büyük olması, durumu değiştirmez. Bu gemi Transatlantik dahi olsa bazı durumlarda denizin dev dalgaları karşısında rüzgârın önündeki tüy gibi çaresiz kalırlar! Bu ifade ürpertici bir şekilde kalplere dokunmaktadır. Bu ifadeyle denizdeki. gemilerin Allah'ın eliyle hareket ettiği, O'nun nimetlerinden yararlanmaları için çalıştıkları insanlara hissettirmektedir.
"Hiç şüphesiz O size karşı pek merhametlidir."
Rahmet burada, buna benzer durumlarda kalplerin en çok hissedip, ihtiyaç duyduğu bir olgudur.
Sonra bu huzur ve rahat ortamı korku ve sıkıntıyla dolu bir hale dönüşmektedir. Bu sırada dalgalar arasında yuvarlanan geminin yolcuları Allah'ın dışındaki her gücü, her dayanağı ve her kurtarıcıyı unutuyorlar. Bu tehlike anında sadece O'na yöneliyorlar. O'ndan başka kimseye yalvarmıyorlar:
"Allah dışında imdada çağırdığınız ilahlar ortalıkta görünmez."
Fakat insan bildiğimiz insandır. Sıkıntılardan kurtulup, ayakları yere basınca, yerin sertliğini hissedince hemen sıkıntı zamanını unutur. Allah'ı da unutur. İstek ve arzular başına üşüşmeye, ihtiraslar kendisini çember içine almaya, tehlikenin temizlediği fıtratını tekrar örtmeye çalışırlar:
"Allah sizi kurtarıp, karaya çıkarınca, O'na sırt çevirirsiniz. İnsan gerçekten son derece nankördür."
Kalbini Allah'a bağlayıp aydınlatan ve parlatanlar hariç.
Burada konunun akışı içinde ele alınan daha önceki deniz tehlikesinin tasviri ve bu tehlikenin karada da kendilerini bulabileceğini veya tekrar denizde böyle bir tehlikeyle karşılaşabileceği hatırlatılıp, tasvir edilmesiyle muhatapların vicdanları ve duyguları harekete geçirilmek isteniyor. Gerçek güvenin ve emniyetin ne denizde ne de karada, ne coşkun dalgalar ve fırtına şeklinde esen rüzgârda, ne de sağlam sığınaklarda ve konforlu evlerde olduğunu, gerçek güven ve rahatın Allah'ın koruması ve himayesi altında gerçekleşebileceğini hissettirmek içindir.
68- "Allah'ın sizi karadayken yerin dibine geçirmeyeceğinden ya da üzerinize taş yağdırmayacağından emin misiniz ki, bu olayların arkasından bir koruyucu bulamazsınız."
69- "Ya da Allah'ın sizi tekrar denize döndürüp üzerinize şiddetli bir kasırga estirmek suretiyle küfretmenizden ötürü sizi boğmayacağından emin misiniz ki, böyle bir olay üzerine bizden tazminatınızı isteyebilecek birini bulamazsınız."
İnsanlık her an ve her yerde Allah'ın kontrolü altındadır. Onlar denizde Allah'ın kontrolünde oldukları gibi, karada da O'nun kontrolündedirler. Dolayısıyla insan nasıl güven içinde olduğunu hissedebilir. Onlar Allah'ın depremler ve volkanik patlamalarla, yahutta Allah'ın kudretine boyun eğen başka sebeplerle yerin dibine geçirilmekten nasıl emin olabilirler? Onlar üzerlerine volkanlardan fışkıran bir dağ patlamasına yakalanıp kaynar sular, çamurlar ve taşlarla yakılmaktan nasıl emin olabilirler? Böyle bir durumda onlar Allah'dan başka kendilerini koruyacak ve bu felâketi başlarından savacak hiç kimse bulamazlar, yokolup giderler.
Yahut onlar tekrar denize döndüklerinde Allah'ın üzerlerine büyük bir fırtına göndermesinden tayfalarını yokedip, gemilerini parçalamasından küfürleri ve yüz çevirmeleri nedeniyle orada boğdurmasından nasıl emin olabilirler? Bu durumda onların peşine kim takılabilir ve onları boğulmaktan kurtarabilir?
İyi bilelim ki, bu insanları Rabblerine karşı nankör yapan ve O'ndan yüz çevirten sonra da O'nun yakalayıp cezalandırmasından emin kılan gafletin ve nankörlüğün ta kendisidir. Halbuki onlar dara düştüklerinde sadece ona yönelirler. Kurtulduktan sonra ise, O'nu unuturlar. Sanki Allah'ın onları yakalayabilecek tek fırsatı budur, bundan başka Allah onları kıskıvrak yakalayamaz!..
Kaynak-Fizilalil Kur'an
Rabbim O'ndan hiçbir zaman uzaklaşmıyacağımız, şartlar ne olursa olsun herzaman O'nu anacağımız , küçüğüyle büyüğüyle her türlü şirkden uzak duracağımız bir hayat nasip etsin ...Amin...
YanıtlaSilAllah razı olsun Ablacığım ayetleri daha önce duyduğum halde az önce okurken sanki ilk defa okur gibi oldum tefsirle beraber olunca daha idrakedebiliyor insan Elhamdulillah
ALLAH samimi ve mümin kullarından eylesin hepimizi sevgiler
YanıtlaSilSelamun aleykum ve rahmetullahı ve berekatuhu.. MasaALLAH ablacım.... N ekadar guzel kurandan faydalanarak bunları yazabılıyorsun. ınsanın bıldıklerını dısa vurma seklıde cok onemlı, ben bu konuda bıraz becerıksızım maalesef. bıldıklerımı karsımdakıne aktarırken ıstedıgım sekılde ıfade edemem. :( bırde ıkna kabılıyetım sıfır. herseyın ALLAHtan geldıgene kanaat getırmek buyuk bır ıbadet. o zaman ısyandan kufurden uzak kalabılıyor ınsanlar. bılıyoruz kı her şerdede hayır var... ınsaALLAH O'nun dıledıgı gıbı kulluk yaparız. amın. ALLAH HAFIZ....
YanıtlaSilWe aleykumselam we rahmetullahı we berekatuh Fatmacım,
Silyazdıklarım ayetlerle ilgili sesli düşüncelerim ve bunları sizlerle paylaşma isteğim,yanlışlarım,hatalarım çoktur,Allah affetsin(amin),
maksat hayırları paylaşmak,bunu da senin gayet güzel yapabildiğine inanıyorum,zaten insanları ikna etmek gibi bir sorumluluğumuz yok,bize düşen Hakkı söylemek,gerisi Rabbimize kalmış,O(c.c) bizim niyetimize,samimiyetimize,gayretimize bakıyor.İnşeAllah Hakkı haykıran ve bu uğurda hayat süren mü'minlerden olup rızasını kazananlardan oluruz,O'na(c.c)emanetsin...
Allah razi olsun abla ayetler oyle guzelki insani dusunmeye sevk ediyo rabbimizinde buyurdugu uzere insanoglu cok nankor basi sikisinca yardim istiyor sikinti gidincide sanki hic yalvarmamis gibi davraniyor rabbim her zaman suurlu bir hayat yasamayi hepimize nasip etsin ben fazla yazmasamda devamli takipteyim abla
YanıtlaSilHoşgeldin kardeşim :)Rabbim cümlemizden de razı olsun,duana da gönülden amin diyorum,yaz veya yazma canın sağolsun :)ama arada bir de olsa seni burada görmek güzel :)
Silkalbi sevgi ve dualarımla...
Selamun aleykum kardesım bloğunu yenı kesfettım bayıldım kardesım Allah senden razı olsun verdıgın bılgıler ıcın Allah yar ve yardımcın olsun
YanıtlaSilWe aleykumselam kardeşim hoşgeldiniz,
Silduanıza amin ve bil mukabele diyorum,
selametle kalın...