O apartmana yeni taşınmışlardı. Oranın yabancısıydılar, kimseleri yoktu o şehirde, gurbetteydiler. Kıt kanaat geçimini sürdüren dar gelirli bir aile idiler. Kısa bir zaman sonra kurban bayramı gelip çatmıştı. Kurban kesecek durumları yoktu. Daha kurban sabahında küçük çocukları:
"Anne ben kurban eti yemek istiyorum" dedi.
Annesi:
"Tamam yavrum belki komşular kurban eti getirirler o zaman pişiririm yersin" dedi.
Kahvaltıyı yaptılar ama onun canı sadece et yemek istiyordu, özlemişti eti, evlerine et çok nadir giren bir yiyecekti, çok seviyordu eti...
Çocuk pencere önünde oturup dışarıyı izledi, bir yandan da kulağı kapıdaydı, belki şimdi kapı çalar ve birisi kendilerine kurban eti getirirdi. Bir süre sonra kapı çaldı, çocuk heyecanla kapıyı açtı, çocuklar şeker toplamaya gelmişti. Evlerine alabildikleri en ucuz şekerleri ikram etti onlara. Hayal kırıklığına uğramıştı, gelen kurban eti değildi.
O yeniden geçti pencere önüne, kurbanlarını kesenler ellerindeki poşetleri ile etlerini götürüyorlardı evlerine. Belki şimdi kapı çalacak ve o poşetlerden birisi kendilerine gelecekti. O da ne kapı çalıyordu, heyecanla koştu kapıya, gelen komşu idi, toz şekerleri bitmiş ödünç şeker istedi annesinden, annesi küçük bir tabak içinde şekeri verdi komşuya kapıyı kapattılar.
Ne zaman kurban eti gelecekti? Onun canı et istiyordu, bu gün kurban bayramı idi, et yiyemeyenler et yerdi bu bayramda, inanıyordu mutlaka komşular et getireceklerdi.
Evin içinde dolandı, yapacak bir şeyler aradı, ama aklında hep kurban eti vardı, ne zaman kendilerine et getireceklerdi? Tekrar kapı çaldı, bu et olabilirdi, hemen koştu kapıya ama kimsecikler yoktu, yaramaz çocuklar şaka yapmışlar, zili çalıp kaçmışlardı, kapattı kapıyı hüzünle...Vakit ikindi olmuştu, ne gelen vardı ne giden.
Annesi :
"Yavrum acıkmadın mı, hadi gel sana bir şeyler hazırlayayım?" dedi,
"Hayır acıkmadım, benim canım sadece kurban eti istiyor, neden kimse bize et getirmiyor?" dedi, çaresizlik ve hüzünle...
Anne bir şey diyemedi, elinden hiç bir şey gelmiyordu, çocuğun üzüntüsü karşısında çaresizliği daha bir artıyordu. Ne söylese çocuğu ikna edemiyor, et düşüncesinden alamıyordu...
...Ve kapı çaldı, anne mercekten baktı, o da ne? Kapıcı kadın elinde et dolu bir tepsi ile kapılarının önünde duruyor ve zile basıyordu. "Nihayet yavruma et yedirebileceğim biz de et yiyeceğiz "diye düşündü.
Çocuk da heyecanlanmıştı bu mutlaka et olmalıydı. Annesi kapıyı açtı, çocuk ne görsün istediği kurban eti, hem de bir tepsi karşısındaydı. Sevinçten ağzı kulaklarına vardı, çığlık atmamak için kendisini tuttu, kapıcı kadın:
" Komşu bizim dolapta yer kalmadı, bu etleri sizin dolapta yer varsa oraya koyabilir miyiz? dedi, aymaz ve duyarsızca, nasıl da pişkindi...
Anne bozuntuya vermedi, ne diyebilirdi? Reddedemedi, et tepsisini alıp dolaba yerleştirdi. Çocuk yıkılmıştı...Artık canı hiç et istemiyordu... Odaya gitti, hıçkıra hıçkıra ağladı... Anne de en az onun kadar hatta daha fazla üzgündü, yapacak bir şey yoktu, yine de ümidini kaybetmedi, teselli etti yavrusunu, çocuk ne kadar teselli oldu bilinmez...
NOT:Bu hikaye, yıllar önce izlediğim, beni çok etkileyen, unutamadığım bir kısa flim'in aklımda kalanlarından derlediğim bir hikayedir.
Çok güzel bir hikaye. Çocukluğum geldi aklıma, çook uzaklara gittim. Elinize yüreğinize sağlık...
YanıtlaSilHoşgeldiniz :) sizi tanıdığıma sevindim,
Silsevgilerimle...
Selamun aleykum abla.. Boyle hikayeleri okumak beni hep uzer.nedense okuyunca hep pisman olurum:( böyle acıklı şeyleri izlemekte içimi çok tuhaf eder ... Sonu güzel bitseymiş keşke.. :)ama hayırlısı budur belkide .. Daha çok ders alınır,akılda kalır:) ellerinden opuyorum,Nefise
YanıtlaSilWe aleykumselam canım benim :)
Silsonunda ne oldu ben de bilmiyorum belki de kurban eti yiyebilmişlerdir, her kurban bayramında aklıma bu hikaye gelir :(
Rabbime emanetsin...
mahfoldum okurken:(
YanıtlaSil