İNSTAGRAM

İNSTAGRAM
hayatcemresi_ instagram

بسم الله الرحمن الرحيم

بسم الله الرحمن الرحيم
(İnsanları) Allah'a çağıran,iyi ve faydalı iş yapan ve "Ben müslümanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır?
Fussilet suresi 33.ayet

Kutlu Doğum Programları ile Yerleştirilmeye Çalışılan Soft Peygamber Algısına Reddiye

Henüz 29 Yaşında Hakka Yürüyen bir Şehid'in Dilinden Muhteşem Bir Sohbet

30 Kasım 2010 Salı

EV USULÜ PİZZA


                     İslam alimi Yahya bin Muaz (r.a)bir duasında şöyle demiştir;
                               "ey ALLAHım!
              1.Geceler ancak sana niyazla güzelleşir
              2.Gündüzler ancak sana ibadetle güzelleşir
              3.Dünya ancak seni anmakla güzelleşir
              4.Ölüm sonrası ancak senin affınla güzelleşir
              5.Cennet ancak senin cemalinle güzelleşir..."

         *********************************************
            Yüceler yücesi Rabbimin adıyla başlarım... 
          Pizza, evimizde çok sık yapılan bir hamur işi değildir,senede en fazla iki nadiren üç defa yapılan bir yiyecektir.Çocuklarım bu kadar çok sevmese hiç yapmayacağım.Bizim lahmacunumuz,kıymalı,peynirli,ıspanaklı pidelerimiz pizzadan çok daha güzel,ne var ki pizzayı çocuklarım çok seviyor,dışarıda gidip yedirmiyoruz,hem güven açısından,daha önemlisi de kullanılan malzemelerin helalliği açısından.Evde yapılan hem güvenilir,hem de çok bereketli oluyor,bu yüzden çok nadirde olsa evde yapıp çocukların isteğini izale ediyorum.

29 Kasım 2010 Pazartesi

BAŞÖRTÜSÜ MODELLERİ

               
              Başörtüsü Modelleri'
’Tesettür, kadını daha cazip hale getirmek için değil, onu mahremi dışındakilere cazip olmaktan korumak içindir.’’

Müslüman hanımın başındaki başörtüsü, bedenini örten kıyafeti tesettür içindir. Tesettür ise korunmaya yöneliktir. Müslüman kadından tesettüre bürünmesi istenmesi, gözlerden korunmaya sağlamaya yöneliktir. Gözlere açılan bir tesettür için tesettür deyimini kullanmak yerinde bir deyim olmayacaktır. Bu zaviyeden bakıldığında, Müslüman kadının başındaki baştan daha cazip bir başörtüsü, başı örtmüş olsa da maksadı tahakkuk ettirmiş olmaz. Müslüman kadının dış kıyafetinin ziynete dönüşmesi, moda ürünü olarak kullanılması İslam’ın tesettürü emretmesindeki maksatlar açısından nasıl benimsenebilir?

Başörtüsü kadar, Müslüman hanımların diğer dış kıyafetleri için de aynı şeyleri sorgulayabiliriz. Bedeni teşhir eden dar veya ince bir kıyafet, ‘bak bana!’ diyen renkler, dikkat çeken yürüyüş ve oturuş tarzları, ağır parfüm tesettürü yabancılaştıran etkenlerdir.

Namazı, eğilip kalkma haline getiren anlayışı neden reddediyoruz? Çünkü namaz, eğilip kalkmaktan çok, bir anlayışın ve kulluğun simgesidir. O anlayış, hayata yansımıyor olduktan sonra, seccade başında namaz hareketlerinin tekrarlanmasını yeterli bulmuyoruz; Böyle bir namazın sahibini de kınıyoruz. Aynı şey bayanın tesettürü içinde geçerlidir. Eğer tesettür, bayanı daha cazip hale getirebilmek içinse söylenebilecek bir söz yoktur. Hayır, tesettür bayanı mahreminin dışındakiler için cazip olmaktan korumak içinse o zaman neyin tesettür olduğunu iyi tahlil etmemiz gerekmektedir. Zira tesettür, Müslüman kadının önünde mubahlardan bir mubah değildir. Bilakis ibadettir. İbadet ise şeklini kulun belirlediği eylemin adı değildir. Nasıl namazı biz, yaşadığımız çağın şartlarına göre şekillendiremiyorsak, namaz gibi bir farz olan tesettürü de zihniyetimizi şekillendiren anlayışların etkisinde bırakamayız.

Çarşaf Ve TesettürTesettürün, ibadet olduğunu kabul etmekle, yöresel olduğunu kabul etmek arasındaki açı oldukça geniştir. Tesettür ne Arap kültürüdür ne de Osmanlı kültürüdür. Tesettür, İslam’ın kadın için takdir ettiği tarzın adıdır. Ve tesettürün amacı, avreti gözlerin cazibesi olmaktan uzaklaştırmaktır. Şu veya bu nedenle tesettür bu ana çizginin dışına taştığında, dönülmesi gereken yanlış bir yola girilmiş olmaktadır.

Tesettürün ilk bakışta çarşaf adlı kıyafeti hatırlatması da doğru değildir. Çarşaf, Kur’an’ın beyan ettiği kıyafete en yakın kıyafet olabilir. Bizden önceki neslin anlayışı da bu tarzda olmuştur. Ancak çarşaf bile, tesettürdeki maksat kollanmadığında ‘İslami’ olma özelliğinden uzaklaşabilmektedir. Bir Müslüman hanımın üzerindeki çarşaf, hafifi bir rüzgârda bedenini şekillendirecek kadar ince ve desteksiz giyilmiş ise o kıyafetin adının çarşaf olması, renginin siyahlığı, Allah’ın emrini ne kadar tahakkuk ettirecektir? Renklere ve şekillere takılmadan maksadı yakalamak zorundayız. Nasıl, namaz diyip geçiştiremiyor, onun ayrıntılarını da dikkate aldığımızda ‘namaz’ ibadetinin hakkını verebiliyorsak, emirlerden bir emir olan tesettürün de aynı dikkate tabi olarak uygulanması gerekmektedir.

Bugün geldiğimiz noktada Müslüman kadınların kıyafetlerini, farz bir ibadeti eda etme anlayışının dışına taşırıp, zevklerini ve ihtiraslarını tatmin edecekleri bir anlayışla belirliyor olmaları esef vericidir. Bir yandan başörtüsü için yıllara yayılmış bir mücadele verilirken diğer yandan bizzat başörtüsünün, başı örten ama sefih zihniyeti teşhir eden seviyeye düşmesi, emirlerle zevkler arasındaki farkı yakalayamadığımızı göstermektedir. Başörtüsü, başka bir başörtüsü ile örtülmesi gerekecek halde olmamalıdır. Kıyafete kıyafet giydirmek durumunda kalmamalıyız. Başlar kapanır, kafalar dışarı açılırsa kaybeden biz oluruz. İslam şekilci bir din değildir elbette; kalplerdeki idrak önemlidir. Renklere ve santimlere de kilitlenmiyor dinimiz; ihlâs ve samimiyet yeterlidir. Ama Müslüman kadınların üzerlerine giydikleri ‘tesettür kıyafetleri’ yabancıların kıyafetlerinden daha cazip, daha kamaştırıcı ise neyi örtüp neyi açtığımızı, neyi alıp neyi kaybettiğimizi muhasebe etmemiz gerekiyor demektir.

Başta Ne Var Altta Ne Var?Müslüman hanımın başını örtme arzusu, onun Allah’tan korkup başını örten bir Müslüman, Allah korkusunu sadece başın örtülmesi ile daraltırsa, o korkunun kendisinden beklenen korku olmadığı ortaya çıkar. Zira başı örtülü bir kadının, baş dışındaki bedenine uygun gördüğü kıyafet, baştaki örtüyü yalanlar mahiyette ise bu bir çelişki olur. Müslüman kadınların, kaliteli giyinmeleri, kıyafetlerine özenmeleri en tabi haklarındandır. Hatta Müslüman bir kadın becerebildiği ve imkânları dâhilinde olan en güzeli, en çekiciyi giyinmelidir; bedenini ve Allah’ın ona verdiği güzelliği köhneleştirmemelidir. Fakat bu, onun nikâhlı eşine karşı olmalıdır. Mahremi olmayanları onun bedeni ve güzelliği hakkında bilgi sahibi olması ne kadar tesettür mefhumu ile bağdaşabilir? Kadınlarımızın bu ince çizgiyi ayırmaları git gide zorlaşmaktadır.

Tesettür Allah yolunda cihaddır. Kadınların kendi çaplarında, bütün asırlarda ifa ettikleri en büyük cihad uygulamalarından biridir. Onların tesettürleri sadece onları temsil etmiyor. Bütün Müslümanların, yeryüzünde İslam adına yapmak istedikleri şeylerin özünü ihtiva eden bir eylem onların tesettüre bürünmeleri ile tezahür eder. Erkek mücahitlerin, kadınların tesettürleri uğruna cihad etmeleri neyi ifade ederse, Müslüman kadınların da tesettüre sahip olmaları o ifadenin içini doldurma olarak yerini alır. Bu nedenle, Müslüman kadınların başlarının açılması veya tesettürden uzaklaşmaları bir sorun olarak düşündürdüğü gibi, başörtüsünün farzı eda etmekten çok zevkleri tatmin etmeye dönüşmesi de düşündürür.

Müslüman kadının tesettürü konusunda karşımıza farklı modeller çıkmaktadır:

Birinci model: Anneden babadan görülen şekliyle kullanılan başörtüsü veya tesettür vardır. Bu tesettürde ibadet heyecanı yoktur. Allah rızası da gözetilmektedir. Yöresellik ekonomik şartlar, aile baskısı, vücut tipi gibi nedenler kıyafet tercihini etkilemiştir. Güneşten korunmak, tarlada çalışırken topraktan, tozdan kaçınmak için başa konmuş bir örtü, giyilmiş bir şalvar, dinle bağlantılı bir kavramı ifade etmektedir. Şüphesiz böyle bir kıyafetin şekli benzemiş olsa bile İslamiliğini iddia edemeyiz. Hıristiyan rahibeleri de benzer kıyafetler giymiş olabiliyorlar. Ne onlar ne de bunlar için çizilecek daire İslam dairesidir. Yine namaz örneğinden hareket ederek yapacağımız bir benzetme meseleyi daha iyi anlamamıza yardım edecektir: Bir spor hareketinin namazdaki secdeye benzemesi, o hareketin secde anlamını taşımasını ne kadar temin edebilir?

İkinci model: Ahir zaman tesettürü: İmam Müslim’in Sahih’inde rivayet ettiği (Libas,34; 5547) bir hadiste Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu ahir zaman tesettürünü haber vermiştir. Bizzat hadiste bu kıyafet sahipleri için ‘Giyinmiş Çıplaklar!’ denmektedir. Giyinmiş çıplakların nasıl olabileceğini yaşadığımız bu asırda çok açık bir şekilde gördük. Söz konusu bu hadisi şerifte Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, giyinmiş çıplaklar dediği kadınların, yürüyüşleri, kıyafetleri ile erkeklerin dikkatlerini üzerlerine çekeceklerinin haber vermektedir. Mucizevî hadislerden biri olarak gördüğümüz bu hadiste, bu tür kadınların oluşturacağı tehlikeye işaret edilmiş olmaktadır. (Hadisi şerif oldukça yaygındır. İbni Hibban, Mavsıli, Beyhaki, Ahmed, İmam Malik gibi meşhurlar tarafından da rivayet edilmektedir.)

Mevlit törenlerinde, kandil gecelerinde başa konan göstermelik tüller herhalde başörtüsü olarak benimsenmiş bezler değildir. Ya da yaz kurslarına giden genç kızların, annelerinin başörtülerini, eteklerini kullanıp, komik bir şekilde camilere gitmeleri de tesettür değildir. İstanbul’da saçının telini göstermediği halde, hacc için bulunduğu Mekke veya Medine’de kendisini kardeşlerinin arasında güvende hissedip, entarisiyle dolaşan hacı teyzelerin ev kıyafetleriyle dolaştıkları Mekke sokaklarındaki tavırları da tartışılır anlayışları yansıtır.

Çay bahçelerinde, ebeveynlerin rızası, hatta bilgisi olmadan okuldan edindiği arkadaşlarıyla muhabbet eden genç kızların başlarındaki bezin adı da ‘başörtüsü’ değildir. Ona illa bir ad verilecekse onun adı ‘ahir zaman tesettürü’ olabilir. Kudüs topraklarındaki kargaşa da o dur.

Bazı Müslüman yazarçizerlerin, Müslüman kadınları Paris menşeli tesettüre davet etmeleri ise, olsa olsa tuz olur biber olur yaramıza.

Üçüncü model: Allah rızası gözetilerek başa konan veya bedene giydirilen kıyafettir. Bu kıyafet kalitelidir, temizdir, vakurdur. Ama gösteriş için değildir, teşhir etmez, gözleri davet etmez. Bedenin tamamını örter. Kıyafetin kendisi bir ziynet değildir; onu da bir kıyafetle örtmeye gerek bırakmaz. Bedene yapışık değildir. Çizgileri belirtecek kadar ince değildir. İlk bakışta küfrün simgelerinin anımsatacak nitelikte değildir. Erkeklere mahsus bir kıyafet değildir.

Bu model kıyafetin sahibi kadının seccadesi vardır, tesettürü vardır. Tesettürü seccadesidir, seccadesi tesettürdür. Ayıplayanların ayıplamasına aldırmaz, çağı ve çağdaşı taklit etmez. Vakurdur, kibirli değildir. Ciddidir; ciddiyeti gereği kıyafetini tartışmaz.

Bu modelin sahipleri, evlendikleri gün için farklı bir kıyafet düşünmezler. ‘evlilik bir defadır!’ gibi bir safsataya kapılmaz. Zaten evlilik bir defa olduğu için, o imtihanı kazanmam lazım, diye düşünürler.

Onların başörtüleri, dış kıyafetleri bu ümmetin onurudur; onlar ümmetin sokaklarında yürüyen mücahidedirler. Allah onlardan razı olsun.


Nureddin Yıldız'ın  Reyhan dergisinde yayınlanan tesettürle ilgili yazısı

27 Kasım 2010 Cumartesi

GERÇEK MUTLULUĞU ARAYANLARA...


Rasûlullah(s.a.v) (a.s) buyuruyor:
ALLAH bir ev halkı hakkında hayır dilerse, onları dinde bilgi sahibi kılar. Küçüklerini büyüklerine saygılı yapar. Hayatlarında yumuşaklık ve iktisat nasip eder. Tevbe etmek için kusurlarını kendilerine gösterir. Hayır dilemezse onları kendi haline terk eder.
                                                                            (Camiu’s-Sağir)
  

Rasûlullah(s.a.v) şöyle buyurdu;
Benim gözümde kendisine en çok gıpta edilen mümin,dünyada yükü hafif,namazdan nasibi fazla olan,rızkı kendisine yetecek çok derecede olmadığı halde ALLAH kavuşuncaya kadar buna sabreden,insanlar arasunda parmakla gösterilecek derecede tanınmayan,musibeti dünyada iken verilen,ölümü çabuk ,mirası ve ardından ağlayanı az olan kimsedir.
                                                                           (ibni mace - kitabuz'zuhd,4117)


Rasûlullah(s.a.v) şöyle buyurdu;
-ALLAH'ı hakkıyla tanısaydınız,hiç bir cehalete yer bırakmayan bir ilme sahip olurdunuz. ALLAH'ı hakkıyla tanısaydınız,duanızla dağlar yerinden oynardı. kendisine sarsılmaz bir iman verilen insana  çok şey verilmiş demektir.
                                                                           (kenzu'l -ummal/kitabul ahlak 5787)


Rasûlullah(s.a.v) şöyle buyurdu;
Ümmetim için şu üç şeyden korkuyorum;
1.Alimin ayağının kaymasından
2.münafığın Kur'an'la mücadele etmesinden
3.Dünyanın boyunlarınızı kırıp da kendinizi fakir görmenizden ve birbirinizi suçlamanızdan

                                                                        (kenzu'l- ummal 34872)

Rasûlullah(s.a.v) şöyle buyurdu;
-''Kimin üzerinde ALLAH'ın nimeti görünürse, ALLAHa çokça hamd etsin. Dert ve sıkıntıları artan kimse çokça istiğfar etsin. Fakirlikten kurtulmak isteyen kimsede''LA HAVLE VELA GUVVETE İLLA BİLLAH''(Güç Kuvvet Ancak ALLAH iledir)sözünü çokça söylesin''
                                                                        (kenzu'l-ummal  43361)
Hz  Peygamber(s.a.v) şöyle buyurmuştur;
ALLAH kıyamet gününde dört kişiyi, dört sınıf insana karşı delil olarak öne çıkarır;
1.Zenginlere karşı Hz Süleymanı
2.Hastalara karşı Hz Eyyübü
3.Kölelere karşı Hz Yusufu
4.Fakirler karşı Hz İsa
                                                        (büyük hadis alimi ibni Hacer el-askalaninin kitabından)


Not:Bu güzel ve ibret verici hadis-i şerifleri "ümmetiz.biz"de ki kardeşlerimiz paylaşmıştı,ben de sizlerle paylaşmak istedim,Rabbim yüce Rasulümüzün(s.a.v) yolundan ayırmasın(amin).

26 Kasım 2010 Cuma

HAVUÇLU RULO PASTA


                  
           Abdullah İbni Amr İbni'l-Âs radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem  şöyle buyurdu:
"Dört huy vardır ki bunlar kimde bulunursa o kişi tam münâfık olur. Kimde de bu huylardan biri bulunursa, onu terkedinceye kadar o kişide münâfıklıktan bir  sıfat bulunmuş olur:
Kendisine bir şey emânet edildiği zaman ona ihanet eder.
Konuştuğunda yalan söyler.
Söz verince sözünden döner.
Düşmanlıkta haddi aşar, haksızlık yapar."
Buhârî, Îmân 24, Mezâlim 17, Cizye 17; Müslim, Îmân 106. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 15; Tirmizî, Îmân 14; Nesâî, Îmân 20

 
           Rabbimin adıyla...
           Koca bir haftayı köfteli yemekler ve çorba ile geçirdim :) hafta sonuna tatlı bir geçiş yapmak için bu pastayı paylaşmayı uygun gördüm.Bu pastada havuç kullandım,şekil olarak ise aynı,yine benim rulo pastalardan bir tanesi...
          Yaş pastada bana en kolay gelen rulo pasta oluyor,bu yüzden genellikle yaş pastalarım da rulo pasta oluyor.
          Malumunuz havuç mevsimi,küçük oğlumunda suyunu içtiği nadir sebzelerden birisi havuç suyu,ona her havuç suyu içirdiğimde rengine hayran kalıyorum,bu güzel rengi pastada kullanmak istedim ancak pandispanya hamurunun içinde rengi tatlı bir sarı oldu,bu pastada kullandığım havuçların tadı çok güzel, tatlıydı,bilirsiniz bazı havuçların tadı acımsı oluyor,o havuçlardan olursa tadı pek iyi olmaz gibi geliyor.
         Bu pastamda, vişneli rulo pastamda olduğu gibi, sıfır yağlı,sadece yağlı kağıdı yağladığım bir çay kaşığı yağ hariç.Benim gibi fazla kilolarınızdan şikayetçiyseniz,baklava gibi şuruplu tatlılara göre biraz daha rahat yiyebilir,tatlı ihtiyacınızı giderebilirsiniz :) Sizleri çocuklarımdan, tam not alan tarifimle başbaşa bırakırken bütün mü'min kardeşlerimin de cumasını tebrik ederim,Rabbim hakkımızda hayırlara vesile kılsın(amin).
MALZEMELER:
Pandispanya malzemeleri:
4 adet yumurta,
1,5 büyük çay bardağı toz şeker,
1 küçük çay bardağı havuç suyu,
1/2 paket kabartma tozu,
2 büyük çay bardağı un,
Krema malzemeleri:
4 küçük su bardağı süt,
1 adet yumurta,
2 yemek kaşığı un,
2 yemek kaşığı nişasta,
1 büyük çay bardağı toz şeker,
1 çay kaşığı limon kabuğu rendesi,
Pastanın arasına gezdireceğimiz havuç sosu için:
1 küçük çay bardağı havuç suyu,
1 yemek kaşığı toz şeker,
1 çay kaşığı nişasta,
Pastanın arasına koymak için:2-2,5 adet muz,

YAPILIŞI:
Pandispanya hamurunu hazırlayın,fırın tepsisine yağlı kağıt serip,hafif yağlayın,
pandispanya hamurunu her tarafı eşit olacak şekilde serin,
önceden ısıtılmış orta ısıdaki fırında 10-12 dak.kadar pişirin,
fırından alıp kağıdından ayırın,
sonra kağıdıyla beraber rulo yapıp ruloya alıştırın,
pişirdiğiniz kremayı mikserle iyice çırpın,
havuç suyu,nişasta ve şekerle havuç sosunu hazırlayın,
pandispanyayı kağıda serin,
üzerine kremanın yarısından biraz fazla miktarını serin,
üzerine havuç sosunu gezdirin,
soyulmuş muzları pastanın uzun kenarına dizin,
kağıt yardımıyla rulonuzu yapın ve pastanızı tepsiye alın,
kalan krema ile pastanın üzerini kapatın,
bolca hindistan cevizi serpin,
buzdolabında bir kaç saat bekletip,ıslak bıçakla kesip servis yapın,afiyet olsun.
NOT:Kullandığınız havuçlar koyu renkli ve tatlı olmalıdır.
İsterseniz havuç sosunu kremadan önce pandispanyanın üstüne gezdirin,sonra kremayı serip muzları dizin.
Bir de son olarak krema ve sosla uğraşırken benim gibi pandispanyanızı fırında unutup yakma tehlikesi geçirmeyin :) fırında bir dakika daha kalsa pandispanyam elden gitmişti :) Rabbim korudu elhamdulillah.

   
               


25 Kasım 2010 Perşembe

PATATESLİ SULU KÖFTE (HARPUT KÖFTESİ)

        Enes İbni Mâlik radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre  Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem  şöyle buyurdu:
       
"Üç  özellik vardır; bunlar kimde bulunursa o, imanın tadını tadar: 
Allah ve Resûlünü, (bu ikisinden başka) herkesden fazla sevmek.
Sevdiğini Allah için sevmek.
Allah kendisini küfür bataklığından kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmeyi, ateşe atılmak gibi çirkin ve tehlikeli görmek."
Buhârî, Îmân 9, 14, İkrah 1, Edeb 42; Müslim, Îmân 67. Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân 10
  
  Allah'ın adıyla...      
Bir çoğumuzun bildiği bir yemektir sulu köfte,Elazığ yöresinde bu köfteye harput köftesi deniliyor,şekilleri daha farklı yapılıyormuş ama ben onu bilmiyorum,canım annem hep bu şekilde yapardı,ben de anneciğimden nasıl gördüysem öyle alıştım ve bu şekilde seviyorum,çok da önemli değil,tadı ile bizi tatmin etmesi ve doyurması yeterli ,elhamdulillah.
MALZEMELER:
Köfte malzemeleri:
1 adet yumurta,
300-400 gr.yağsız veya az yağlı kıyma,
1 çay bardağı orta bulgur (orta bulgur yoksa ince bulgur),
10-15 dal maydanoz,
1 tatlı kaşığı tuz,
1'er çay kaşığı,toz karabiber ve köfte baharı,
1 tatlı kaşığı kuru,ufalanmış reyhan,
1 adet rendelenmiş kuru soğan,
Diğer malzemeler:
3-4 yemek kaşığı tereyağı ve zeytinyağı karışımı:
1 yemek kaşığı domates ve biber salçası karışık salça,
1 tatlı kaşığı kuru,ufalanmış reyhan,
1 adet patates,
5 su bardağı su,
YAPILIŞI:
köfte malzemeleri ile iyice yoğrularak köfte hamuru elde edilir,
eller ıslatılarak yuvarlak küçük köfteler yapılır,
tencereye yağ konulur,tereyağı eriyince salça ilave edilir bir iki karıştırılır,
suyu ilave edilir,su kaynayınca soyulup kare kare doğranmış patatesler,
5 dak.sonra da köfteler ilave edilir,
tencerenin kapağı kapatılır,
tekrar kaynamaya başlayınca kaynamaya devam edecek şekilde altı kısılır,
20-25 dak.bu şekilde pişirilir,tuzuna bakılır az ise ilave edilir,karıştırılır,
sıcak olarak servis yapılır,afiyet olsun,şükrünüz bol olsun.

24 Kasım 2010 Çarşamba

YOĞURTLU KÖFTE (EKŞİLİ KÖFTE)

                    Rabbimin adıyla...
      Mübarek kurban bayramının ardından havalar hissedilir şekilde serinlemeye,soğumaya başladı.Planlı bir şey değildi ama sayfamda çorbalar veya sulu yemeklerde diyebiliriz,boy gösterdi,ayran tarhanası gibi bu  yemek de  tek   başına çok doyurucu,yanında başka hiçbir yemeğe ihtiyaç duyulmuyor ,tek başına tuzun ve zeytinyağının sahabelerce katık olarak görüldüğünü düşünürsek,içinde ki zengin çeşit fazla bile,adeta bir ziyafet,Rabbim şükretmeyi bilenlerden eylesin(amin).
      Soğuk havada sıcacık bir çorba veya sulu yemek  gibisi yoktur,

22 Kasım 2010 Pazartesi

AYRAN TARHANASI (ELAZIĞ YÖRESİ)

           Besmele ile...       
           Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:
        “Fırsat varken salih amel biriktirmeye bakın. Zira nasıl ki zifiri karanlık anlarında etraf seçilmez hâle gelir; onun gibi yakın bir gelecekte de birtakım fitneler ortaya çıkacaktır (ki ne imanla küfrü, ne de doğruyla yanlışı ayırt etmek mümkün olmayacaktır). Öyle ki mü’min bildiğiniz kişi, bir bakmışsın akşama varmadan imanından olmuş.. yine önceki akşam inandığı bir şeye sabah bir bakmışsın inanmaz hâle gelmiş!. meğer basit bir dünyalığa dinini satmış..”
       (Müslim, Îmân 186. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 30, Zühd 3; İbni Mâce, İkâme 78)

        
        Yöre yemeklerinin yeri ve tadı bambaşkadır,onlarda ki tabiilik hiç bir yemekte yoktur.
Bu tür yemeklerle maalesef bizim çocukların pek arası yoktur,ayran tarhanası ise bunlar içinde istisna olarak kolayca yedikleri bir çorbadır.

20 Kasım 2010 Cumartesi

KOLAY EV BAKLAVASI

          Esirgeyen,bağışlayan,mü'min kafir ayırdetmeden herkese bol rızık veren yüceler yücesi Rabbimin adıyla başlarım...
          Bayram bitti ancak ben baklavayı daha dün yapabildim.Bayramda baklavamız yoktu ancak kadayıf ve sütlaç vardı.Daha bayramdan günler öncesinde baklava yapmayı düşünüyordum ancak ne vaktim oldu,ne de ceviz kırmayı gözüm kesti,dün tembelliğimden :) silkinip nihayet baklavamı yaptım elhamdulillah.        
         Önceleri baklava hamurunu açarken çok zorlanıyordum,bu yüzden de işim uzun sürüyordu.Ancak bu sefer hamuru gayet yumuşak,hatta hafif ele yapışan bir hamurdu,bir de hamuru dinlendirince bu baklava en kolay ve kısa sürede hazırladığım baklava oldu.

19 Kasım 2010 Cuma

MOZAİK KURABİYE

               
      "Dedikodu, basit ruhlu insanların eğlencesidir."                                                                   
                                                                         Corneille
            Rabbimin adıyla...
            Bütün mü'min kardeşlerimin cuması mübarek,işleri hayır olsun...
            Hasretle ve sabırsızlıkla beklediğimiz bir mübarek bayramı daha nihayete erdiriyoruz,Rabbim nice bayramlara sağlıkla ve huzurla tekrar kavuşmayı nasip etsin(amin).Ama ecel bayram dinlemiyor,nice insanlar var ki belki bu bayram onların son bayramıydı,mü'min yaşadığı her anı ganimet bilip ahirete en kazançlı gitme gayretinde olan akıllı insandır,Rabbim cümlemizi aklını bu yönde kullanan o bahtiyarlardan eylesin(amin).
           Yine bir kurabiye tarifini paylaşmak istiyorum,paylaşacağım bu tarif diğer kurabiyelerden çok farklı sayılmaz,kurabiyeler hayal gücümüzle birçok şekil ve tat ortaya çıkarabileceğimiz,elmalı pasta,kokostar kurabiye vb.uğraştıranları hariç,yapımı kolay,evlerimizin vazgeçilmez ve çayımıza eşlik eden keyifli yiyecekleri...
             MALZEMELER:

ZEMZEM SUYU HAKKINDA NELER BİLİYORSUNUZ?

Mekke'deki Zamazemah United Office, her gün 594 bin litre zemzemi damacanalara doldurup Harem-i Şerif'te hac için gelenlerin konakladığı ev ya da otellere ücretsiz dağıtıyor. Zamazemah United Office'in başkanı Süleyman İbn-i Salih Ebu Galye, bayrağı babasından devralmış. Galye, Allah'ın misafirleri hacılara hizmet etmek için herkesin yarış halinde olması gerektiğini söylüyor.

'Su gibi aziz ol' sözünün çıkış noktası nedir bilinmez ama sırlarla dolu tarihi ile zemzem bu hitaba çok manidar bir örnek. En değerli hac hediyesi... Küçük bakır fincanlarda ikram edilen Besmele ile kıbleye yönelerek üç yudumda içilen zemzem çok sayıda araştırmaya rağmen bugün bile merakları celbediyor.
Hz. Hacer'in oğlu İsmail'e su bulma ümidi ile Safa ile Merve tepeleri arasındaki samimi arayışının karşılığında ilahi bir lütufla yeryüzüne çıkmış olsa da zemzemin dünya gözü ile bulunamayan kaynağı, modern bilimin dikkatini çekmeye devam ediyor. Bir dönem Mekke'deki Zemzem Araştırmaları ve Geliştirmeleri Enstitüsü'nde yöneticilik yapan Profesör Zekai Şen'in şu sözlerinden etkilenmemek mümkün mü: "Arap Yarımadası'nın en kurak vadisinde bu kalitede ve bollukta bir suyun 1,5 metre çapında bir kuyudan çıkması tam bir mucize. Zemzemi araştırdıkça imanım arttı. Zira bilimin açıklayamadığı çok şey var. "

 Kâbe'nin 14,5 metre yanında, Hacerü'l-Esved ile Makam-ı İbrahim arasında kalan zemzem kuyusu izdiham olduğu için kapatıldı. Kuyudan çıkan su borularla Kuday bölgesine, oradan da dolum tesislerine pompalanıyor. Suud yönetimi zemzemin sadece hacılara ikram edilmesine izin veriyor. Bu amaçla kurulan Zamazemah United Office her gün 594 bin litre zemzemi damacanalara doldurup umre ya da hac için gelenlerin konakladığı ev ya da otellere ücretsiz dağıtıyor. Şirkette 1.100 kişi çalışıyor. Zemzemin para ile satılması yasak. Hatta dolum tesislerinde görevli personel de zemzem içemiyor. Dışarıdan parayla aldıkları şişe suyunu içiyorlar. Otellerde 20 riyale satılmasına da şöyle izahat getiriliyor: "Su için para alınmıyor. Bidon ve taşıma ücretidir o."


Zamazemah United Office'te çalışan 1.100 kişinin zemzem içmesi yasak.

 Gümrükte hacıların belli miktardan fazla zemzem geçirmesine izin verilmiyor. Zamazemah United Office'in İdare Meclisi Başkanı Süleyman İbn-i Salih Ebu Galye, hacılara Cidde Havalimanı'nda zemzem ikram etmek için çalışmaların sürdüğünü söylüyor. Galye, kuyu hakkında şu bilgileri de veriyor: "1981'de kuyunun incelenmesi için bir ekip görevlendirildi ve çalışmaları kamera ile kaydedildi. Görüntülerde zemzem kuyu duvarının sağ ve solunda iki delikten fışkırıyor. Ötesi yok ama. Ne kadar su çeksek eksilme olmuyor. Kuyu yosun tutmuyor. Ziyarete açıkken hacılar içine madeni para vs. atardı. Her yıl Şaban ayının 15. gününde kuyu taşar, bu yabancı cisimleri dışarı atardı. Onun dışında hiç taşmazdı. Şimdi bu olay da tekerrür etmiyor. Kendi kendini temizliyor kuyu. Biz hiçbir müdahalede bulunmuyoruz." Galye, 'Zemzem terleme yolu ile vücuttan atıldığı için böbreklerde tembellik yapıyor' şeklindeki görüşlere katılmıyor. Peygamber Efendimiz'in "Yeryüzünün en hayırlı suyu zemzemdir. Onda her türlü hastalığa şifa vardır." sözlerini de ekliyor. Çok tüketildiği için suyun kesileceğine ihtimal vermeyen Galye, "Cennet ırmaklarından bir ırmak olan zemzem yeryüzünde en son kuruyacak olan sudur." diyor.

 Zemzem bir kez kurudu Bugün zemzem kuyusu olan yerde su arayan Hacer'in Cebrail'i gördüğü belirtilir. Cebrail bulunduğu yeri kazmaya başlayınca berrak bir su çıkar. Hazreti Hacer, suyu havuz gibi yapar, içer ve kırbasını doldurur. Doldurdukça su kaynamaya devam eder. İçtikçe de susuzluğu ve açlığı gider. 'Dur' anlamına gelen 'zemzem' der. Hatta Peygamber Efendimiz'in, Hazreti Hacer öyle demeseydi şimdi bir zemzem nehri olacağını söylediği belirtilir. Hacer validemizin suyun başında kaç gün, kaç ay geçirdi bilinmez ama Şam'dan dönen Yemenli Cürhüm Kabilesi'nin; yol üzerindeki -daha önceden su ve hiçbir canlının bulunmadığını bildikleri - o vadiden geçerken Hacer'i ve oğlunu görüp oraya yerleştikleri söylenir. Allah'ın emirleri yaşanmaz olunca su kurur. Tâ ki Hz. Muhammed'in dedesi Abdülmuttalip rüyasında kuyunun yerini görene ve zemzemi tekrar çıkarana dek...


Zemzem hakkında bilmediklerimiz Avrupa'da yapılan laboratuvar çalışmalarına göre zemzem diğer sulara nazaran çok daha az kükürt taşırken, çok daha besleyici ve daha fazla mineral barındırıyor.

 Kaynağı gelişen teknolojiye rağmen hâlâ bulunamadı. Yakınlarında hiçbir kuyu yok ve denize 80 km uzaklıkta. 'Kaynağın belli olmamasına karşın yüzyıllardır suyunun bitmemesi, kurumaması' zemzemin mucizevi yönüne bağlanıyor.

 Kim ne niyetle içerse muradına eriyor. Açlığını gidermek için içen açlığını, susuzluğunu gidermek isteyen susuzluğunu zemzem ile giderir.

 1,5 metre derinliğindeki bir kuyudan çıkıyor ve hac mevsiminde günde 594 bin litre tüketiliyor.

 Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) raporlarına göre en içilebilir ve sağlıklı sulardan biri.

 Amerika'da yapılan test sonuçlarına göre dünyada içinde mikroorganizma ve bakteri bulundurmayan tek su zemzem. Yani mikrobik hastalıklara karşı etkili olan florürleri barındırıyor.

 Bir başka özelliği ise kalsiyum ve magnezyum tuzlarının oranının yüksekliği. Bu ise yorgun insanların yüzlerine sürdükleri zaman neden ferahladıklarını izah ediyor.

 Alman kimyacılar, normal bir su ile karıştırıldığında baskın gelip bütününü mayalanma özelliği ile zemzeme çevirdiğini belirtiyorlar.

Zaman

TIMETURK

14 Kasım 2010 Pazar

HAYIRLI BAYRAMLAR

                                    

             "Biz,her ümmet için kurban ibadeti koyduk ki,Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları keserken Allah'ın adını ansınlar.Sizin ilahınız bir tek ilahtır.O halde yalnız O'na teslim olun.(Ey Muhammed!)Allah'a itaat eden alçak gönüllüleri müjdele!"
          "Onlar ki Allah adı anıldığı vakit kalpleri titrer.Onlar başlarına gelen musibetlere sabreden,namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayan kimselerdir."
         "Biz,kurbanlık deve ve sığırları da sizin için Allah'ın nişanelerinden kıldık.Sizin için onlarda hayır vardır.Şu halde kurbanlıklar sıra sıra dizilip boğazlanacakları zaman,mutlaka üzerinde Allah'ın adını anın(ve öylece kurban edin).Yanları yere düştüğünde (yani canları çıktığında) onlardan hem kendiniz yeyin;hem de kanaat edip istemeyen fakirlere de,isteyen yoksullara da yedirin.İşte böylece biz,o kurbanlık hayvanları sizin emrinize verdik ki şükredesiniz."
        "Elbette kurbanların etleri ve kanları Allah'a ulaşmayacaktır.Fakat sizin takvanız O'na ulaşır.İşte böylece,Allah onları sizin istifadenize verdi ki,size yolunu gösterdiğinden dolayı Allah'ı,tekbir ile yüceltesiniz(Ey Muhammed!)İyi davranışlarda bulunanları müjdele!"
        "Şüphesiz Allah,inanaları savunur.Elbette Allah hiçbir hain ve nankörü sevmez."
                                         Hacc Suresi 34-35-36-37-38. ayetler

Notlar:
Arefe gününden itibaren başlayacak olan teşrik tekbirleri için buraya,
Kurban'a dair bilgiler için buraya,
Kurban ve teslimiyet isimli yazım için buraya bakabilirsiniz,
hayırlı bayramlar...

13 Kasım 2010 Cumartesi

TÜL PERDELERİNİZİN DAHA BEYAZ ve DAHA TEMİZ OLMASI İÇİN

                            Besmele ile...
          Hemen her evde şu sıralar harıl harıl bayram temizliği ve hareketliliği var.
          Bu bilgiyi vermekte belki biraz geciktim,ama her zaman işe yarar bir bilgi.Belki biliyorsunuz ama bilmeyenler ve unutanlar için yazmakta fayda mülahaza ediyorum,konu tül perdelerin temiz ve beyaz olması.Tüllerinizin daha temiz ve beyaz olması için makinanızın ön yıkamasından sonraki deterjan gözüne,çamaşır makinası deterjanı,çamaşır sodası ve 2-3 yemek kaşığı toz bulaşık makinası deterjanı koyun,bulaşık makinası deterjanının yağ çözücü özelliğinden dolayı perdeler daha temiz ve beyaz oluyor,varsa daha önce anlattığım sabun şampuanından ön yıkama için kullanın,ikinci yıkamada ise bahsettiğim deterjan karışımından koyun,tülleri ön yıkamada 3-4 saat bekletip sonra deterjan karışımlı asıl yıkamayı yapın,kolay gelsin.

10 Kasım 2010 Çarşamba

VİŞNELİ RULO PASTA

                Rabbimin adıyla...
         «Rabbimiz, küfretmekte olanlar için bizi fitne (deneme konusu) kılma ve bizi bağışla Rabbimiz. Şüphesiz sen, üstün ve güçlüsün, hüküm ve hikmet sahibisin.»
                                                   Hz.İbrahim'in duası-Mumtehine suresi 5.ayet
         Malumunuz mübarek günler yaşıyoruz,bu günlerin zirvesi olan,arefe ve kurban bayramı günleri yaklaşıyor,arefe günü sabah namazının farzının hemen arkasından başlayıp,bayramın dördüncü günü ikindinin farzından hemen sonra son olarak söyleyeceğimiz teşrik tekbirlerini unutmayalım,teşrik tekbirlerini getirmek imameyn'e, İmam Ebû Yusuf ile İmam Ebu Muhammed'e göre, farz namazlarını kılmakla yükümlü olanlar için vaciptir,aman unutmayalım.
        Bayramın yaklaşması ile beraber ev temizliği ve düzenine olan önem bu günlere hürmeten biraz daha artıyor,ben de buzluğu biraz boşaltıp düzenleme yaptım.Yazın yaptığım ve sizlerle tarifini paylaştığım,konsantre vişne suyundan kalan süzgeçten geçirilmiş vişneler ve kalan suyunu buzluğa kaldırmıştım,iki kap vişne suyu vardı bunlardan bir tanesini kullanıp sıfır yağlı bir pasta yaptım.Vişnenin güzel tadı ile pastanın yağsız oluşu ortaya çok hafif bir tatlı çıkmasına sebep oldu,vişneli tatlardan hoşlanıyorsanız denemenizi öneririm.
       MALZEMELER:
Vişne peltesi için:
2,5 su bardağı vişne konsantresinden süzdüğüm ve süzgeçten geçirdiğim,vişne ve suyunun karışımı,
7 yemek kaşığı toz şeker,(pişerken şekerini kontrol edin size az geliyorsa biraz daha ilave edebilirsiniz),
2 tepeli yemek kaşığı nişasta,
Pandispanyası için:
3 yumurta,
1/2 paket kabartma tozu,
1 su bardağı un,
1 su bardağı şeker,3 yemek kaşığı su,
       YAPILIŞI:
vişne peltesi malzemeleri karıştırılarak pişirilir,ılımaya bırakılır,üstü kurumaması için ara sıra karıştırılır,
pandispanya hazırlanır,pişirilir,üzerine vişne peltesinin 2/3'ü yayılır ve rulo şeklinde sarılır,tepsiye alınır,üzeri kalan vişne peltesi ile kapatılır,kırılmış fındık serpilir,iyice soğuyunca ıslak bıçakla kesilerek servis yapılır,afiyet olsun. 

9 Kasım 2010 Salı

KURBAN'A DAİR...

        
          Kurban ibadeti mü’minlere, Hz. İbrahim (a.s) ile Hz. İsmail’in (a.s) teslimiyetini hatırlatan bir ibadettir. Bilindiği gibi Hz. İbrahim (a.s) Allah” (cc) emrine teslim olarak kendi öz oğlunu kurban etmeye, Hz. İsmail (a.s) ise Allah (cc) rızası için kurban olmaya razı olmuştur. Peygamberimiz Efendimiz (sav) bu hadiseyi hatırlatmış ve şöyle buyurmuştur: “Kurban kesiniz! Zira kurban ceddim Hz. İbrahim’in sünnetidir.” Hanefi Fûkahası ‘ Kurban kesmek hür, zengin ve seferi halde bulunmayan her mü’min üzerine vaciptir’ hükmünü, ‘Zahiru’r Rivaye’ olarak benimsemiştir. Rasûl-i Ekrem ‘in (sav) kurban kestiği ve zengin olan ashabına kurban kesmelerini tavsiye ettiği malumdur. Hatta; ‘Kim ki kurban kesmeye mali kudreti bulunur da kesmezse, o kimse namazgâhımıza yaklaşmasın’ buyurmuştur.
                    Allah’a Teslimiyetin ve Fedâkarlığın Sembolü: “Kurban”
         ALLAH’a Teslimiyetin, fedâkârlığın ve ferâgatin sembolü Kurban, büyük bir nimetin müjdesidir. Yaklaşmak manasındaki “karuba” fiilinden alınmıştır. Kurban kesme, sadaka verme ve hayır hasenat yapma gibi güzel amellerle Allah’a yaklaştıran vefâ, ferâğat, ve teslimiyet simgesi olan mâlî bir ibadet...
      
Bilhassa kurban bayramı günlerinde, dinimizin emrettiği şekilde ve şartlarda kurban keserek    Allah’a yaklaştıran ve rızasına ulaştıran bir ibadet... Allah’ın sayısız nimetleriyle beslenen insanın, senenin 365 gününün sâdece bir gününde Allah’a şükran borcunun îfâsına vesile olan kurban, fazla bir yük ve büyük bir külfet sayılmaz. Faydalanmakta olduğumuz sıhhat ve afiyetin şükrü, kaza ve belâların keffâreti, gelecek yıla kadar kendi nefsimiz, âilemiz ve çocuklarımızın ve yakınlarımızın türlü kaza ve belalardan, Allah’ın “Koruyan” sıfatına sigortalanmaktır kurban. İyi halde, saâdet ve selâmette olan bir âilenin bahtiyarlığının bir göstergesi olarak, candan ve gönülden gelen minnet, hamd ve şükür ile Allah’a koşmak, yaklaşmak ve rızasına nâil olmak sevincidir kurban. Allah’a teslimiyetle rızasına yükseliştir. Canım cânânım, malım mülküm Sana kurban!, kurbânın olam Ey Rabb’im! İtirâfı, münâcâtı ve teslimiyetiyle Allah’ın rızasına ulaşımdır kurban.
           
Sevinmek ve sevindirmekle yaşanan bir bayramdır kurban. Kurban edene ve kurban olana en asil sevinci ve saâdeti bahşeden çifte sevinçtir kurban. En büyük imtihanı kazanmış olmanın, en büyük fedâkarlığın makbul olduğu müjdesiyle sevindiren bayramdır kurban. Aynı zamanda canımızın cânânımızın kurtuluş müjdesini veren sevincin bayramıdır kurban.
          
İbrahim aleyhisselam’ın: “Ey Rabb’im! Senin sevginin üstünde sevgi, itâat ve teslimiyetin fevkında itâat yoktur!, İşte sevdiğim oğlum İsmail’imi yüce emrinle sana kurban ediyorum!” dediği İlâhî emre itâatın ve teslimiyetin en güzel misâlidir kurban. Şeriki ve benzeri olmayan Rabb’imiz Allah’ımıza halis kulluğumuzun ifadesidir kurban.
           
Oğlu İsmail’in de, Allah’a olan tam inancı, Peygamber babasına tam güveni, fedakarlığı ve örnek itâatının ve teslimiyetinin timsalidir kurban. Hem babanın, hem oğulun en büyük fedâkârlıklarının en büyük sevince çevrildiği, tüm insanlığa örnek bayramdır kurban.
          
Hz İbrahim’in 86 yaşına kadar hiç çocuğu olmadığı malumdur. Allah’a çok yalvardı. Düâsını kabul eden Allah O’na o yaştan sonra İsmail’i verdi. O yaşa kadar evladı olmayan ihtiyar bir babanın, Allah tarafından halim selim bir evladla müjdelenmesi, ne kadar büyük bir nimet ve devlet olacağı, Onu ne kadar çok sevindireceği kolayca tahmin edilir.
          
Oğlu İsmail’in büluğ çağına geldiğinde, O’nu kurban etmesini isteyen Allah’a hiç tereddütsüz “Lebbeyk!” diyen İbrahim aleyhisselam’ın hâlet-i rûhiyesinin ne durumda olduğunu Allah’tan başka kimse bilemez. Ama O’nun durumunda olan her baba onu tahmin edebilir..
         
Saffât Süresinde Hz. İbrahim ve İsmail ile ilgili olarak bu hususları şöyle dile getirilir:
“(Hz. İbrahim) Ey Rabb’im! bana Salih bir evlad ver!” (dedi. O’nun bu talebine binâen Allah): “Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik” (buyurdu), Oğlu, yanında koşacak( O’nun işlerini görecek) çağa gelince: “Ey Oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak!, ne düşünürsün? dedi. (İsmail de): Babacığım! Sana ne emrediliyorsa yap!, İnşâAllah beni sabredenlerden bulacaksın dedi ( Saffât,37/100-102).”
           
Bugünün babaları ve oğulları bizler, onların Allah’a olan bu yakînî îman ve fedakarlıklarını, enine boyuna şöyle bir düşünüp, Rabb’imizin biz kullarını ne büyük nimetlerle taltif ettiğini, bunca nimetlerine karşılık Allah’a ne kadar hamd ve şükretsek azdır. Bilhassa insan olarak yaratılmış olmamızın, îman ve İslam gibi büyük nimetlerinin karşılığını, yılda bir defa kurban keserek asla ödeyebilmiş olamayız.
         
İbrahim aleyhisselam bir düşünelim. Âhir ömründe kavuşabildiği İsmail’inin kurban edilmesini emreden Allah’ın emrini mutlaka yerine getirmekten başka hiçbir çâresi olmayan Hz İbrahim’in, Allah’ın emri diye oğlunun boğazına dayadığı bıçağını bütün gücüyle, çektiğini ibretle düşünelim.
İşte tam bu esnada,yaratmış olduğu biz insanlara büyük lütfu ulaşan “Erhamurrâhımîn” merhametlilerin Merhametlisi, Allah’ımızın nidasının duyulup, büyük lütfu:
         

“Ey İbrahim ! Tamamdır. Emir yerine gelmiştir.” buyruğunu.
         
“Oğlunun yerine işte sana azîm ve güzel bir kurban, İsmail’i bırak onu kes”müjdesiyle çifte sevinçlerin coştuğunu ibretle düşünelim, Kurbanın ne büyük bir nimet olduğunun şükrünü ödemeye çalışalım..
         
Hz.İsmail’in o olgunluğu, Allah’a olan îmanı ve teslimiyeti ile babaya olan itâatı, zamanımızın (14-20 yaş) delikanlılarına en büyük mesajdır. Günümüzün gençlerinin bu mesajı çok iyi değerlendirip, Hz. İsmail gibi olgun îman ve Allah’a teslimiyette, babaya mutlak itâatta altın gençler olmalarını dileriz.
Şu halde kurban, kulluktur, fedakârlıktır, teslimiyyettir, Allah’a yaklaşmaktır, sevindirmektir, sevindirdiğinin sevinciyle sevinmektir.
      
Her şeyde bizlere en güzel örnek olan Peygamberimizin de bizlere örnek olan bir bayram sevincini O’nunla beraber yaşayalım:
                                         Bir Yetim Çocuk ve Bayram
       Bayramlık elbiseleriyle oynamakta olan bir çocuk grubunu uzaktan mahzun mahzun seyreden bir çocuğu gören Peygamberimiz ona yaklaşarak, niçin onlara katılmadığını sorar. Çocuk: “Ben onlar gibi giyinik değilim, onların manzarasını bozmak istemiyorum” diye cevaplayan bu çocuğun, aslında yetim olup, bayramlık elbisesinin de bulunmadığını anlayınca ona şöyle der Peygamberimiz: “Ne dersin evladım, Muhammed baban; Âişe annen; Hasan ve Hüseyin kardeşlerin olsun istemez misin?” Çocuğun yüzünde sevinç gülleri açınca, Peygamberimiz onu götürür evde yıkar, temizler, yeni elbiseler giydirir, torunları Hasan ve Hüseyini de yanına katarak, oynayan arkadaşlarının yanına getirir. Onun hazin kalbinin sevince çevrilmesini, mahzun çehresinde güller açışını, bayram sevinciyle oynayışını bir müddet seyreder.
    
Şimdi onun o sevincinin peygamberimize kazandırdığı sevincin derecesini gene, sevindirenden başkası hazzedemez. Sevindirelim ki sevinelim, sevindirelim ki bayram edelim.
İşte İslam bayramları, böyle sevindirmelerin sevincidir. Peygamberimiz bizlere her şeyde olduğu gibi, burada da en güzel örnektir. Bu bayramlarda ve her zaman ve mekanda gelecek nesillerimize biz de böyle güzel örnekler sergileyelim, bizleri hayırla yâdedecek nesiller bırakalım, bayramlarımız gerçek manada bayramlar olsun.

      Kurban Kesmenin HükmüKurban kesmenin hükmü hususunda görüş ayrılıkları var. En-Nehaî’ nin rivayetinde, İmamı Âzam Ebu Hanife, İmam Muhammed, Züfer ve el-Hasen’e göre, zengin, hür ve seferî olmayan her müslümana, kendisi ve küçük çocukları adına kurban kesmesi vaciptir. Tahâvî de Ebu Hanife’nin görüşüne katılarak: vacip demiştir. Hanefî Mezhebinden İmam Yûsuf, bir rivayete göre hocası Ebu Hanife’nin görüşüne katılır, diğer bir görüşüne göre de İmam-ı Şâfî’nin görüşüne göre “sünnettir.”(1) der.

Vacip diyenlerin delili başta, Kevser Suresidir:
“(Habibim ya Muhammed!) Şüphesiz Biz sana Kevser’i verdik. Öyleyse Rabb’in için namaz kıl ve kurban kes!. Muhakkak ki sonu(nesli)kesik olan sana buğzedendir.” (el-Kevser, 108/1-3)Burada “venhar” kelimesiyle “kurban kes” emri her ne kadar Peygamberimize ise de , ümmetine de şâmildir ve emir kipinde olduğundan vücûp ifade eder demişlerdir.

Ayrıca İbni Macenin süneninde Ebu Hüreyre’nin rivayet ettiği şu sahih hadis de delildir:
Kurban kesecek kadar varlığı olup ta kesmeyen, bizim musallâmıza gelmesin.”
El-Hâkim sahîhu’l-isnad kaydiyle merfûan tahriç ettiği bu hadise dayanarak aynı görüşü paylaşır ve: “Bu misli tehdid ifade eden bir hadisin hükmü vacipten başka olamaz” der.

Bu hadis hakkında Muhammed Nâsıruddin el-Elbânî, El-Münzirî’nin “Et’Terğîb Ve’t-Terhîb” eserini tarayarak “Sahîhu’t-Terğîb ve’t-Terhîb” Yani “Terğib ve Terhib’de geçen sahih hadisler” diye adlandırdığı, eserinde, sahihler arasına aldığı bu hadise “ hadis hasen” demiştir..(2)
Müekked sünnet veya sünnettir diyenler:

Bir rivayete göre Ebu Yûsüf, Saîd b.El-Müseyyeb, Atâ’ b. Rabâh, Alkama, El-Esved, İmam Şâfii ve Ebu Sevr’den, Ebu Bekr, Ömer ve İbnü Mes’ûd’dan da sünnet olduğu görüşü rivayet ediliyor.(3)
Bu görüşün sahiplerinin dayandıkları şu hadisi, “Zeyd b. el-Erkam’ rivayet etmiştir. Rasulüllah’a Kurbanın hükmü hakkında sordular, Şöyle cevap verdi: “ Babanız İbrahim’in sünnetidir. ” Bize sevabı nedir? sorusuna da cevap: Kurbanın her kılı veya yünü adedince sevap vardır .”(4)Şeyh Elbâni’nin: zayıf dediği bu hadise dayandırılan hüküm de geçerli sayılmaz.
Es-Serahsî “El-Mebsut” isimli eserinde: “Sünnetü ebîküm” hadisindeki sünnet kelimesi, “sünnet-i hüda, yol ve tarikat “ manasınadır. Bu da kurban kesmenin vacip oluşunu gösterir” diyor.(5)
Leys ve Rabîa: “ Hali vakti yerinde olan bir müslümanın, kurban kesmemesini doğru bulmayız” dediler. İmam Mâlik de: “Müslüman kurban kesmeyi terkedemez. Terkeden, mâzereti olmadıkça çok kötü bir iş yapmış olur” demiştir.
          NeticeHali vakti yerinde olup seferde olmayan her müslümana kurban kesmenin vâcib olduğu görüşü ağırlıktadır.(6)
Kurban kesmeyi îcab ettirecek zenginlik ölçüsü: Tercih edilen görüşe göre: mesken,yiyecek içecek, giyecek ve kullanılacak zarûrî eşyaları mevcut olup, bir kurbanlık alacak kadar parası olan veya maaş alan memurlar için, bir aylık masraflarından başka kurbanlık alabilecek kadar parası olan kimselere kurban kesmek vaciptir.
 
Borçlu KimseKurban Bayramından önce, mutlaka ödemesi gereken borcunu, kurban keserse ödeyemez duruma düşerse, kesmez, borcunu öder. Borcu erteleme imkanı varsa, kurbanını keser, borcunu ödeme hususunda Allah’ın yardımı ona mutlaka ulaşacaktır. Bu mücerreptir.
Bir yıl içinde ödeyebilecek durumda olan kişi, borç alır kurbanını keserse, o yıl içinde Allah’ın izni ve lütfu ile hem borcunu öder, hem kurbanını keser; hem de Allah katında kazalardan belalardan emin olma sigortası kazanmış olur.
____________________
(1) (Fethu’l-Kadir,8,67). (Serahsî, El-Mebsûd,12,8-9; Meydânî’, el-Lübab,3,124)
(2) El-Elbânî, Sahîhu’t-Terğîb Ve’t-Terhîb, 1/264 (1087)’ de sahih der .Süyûtî ,Bülûğu’l-Meram Min Edilleti’l-Ahkam,1/534 (1348).
(3) Abdullah b. Cibrîn, Şerhu Umdetü’l-Ahkam, 76/3 ; Bedrüddin el-Aynî el-Hanefi, Umdetü’l-Kârî şerhu Sahîhu’l-Buhârî, 31/92,93 .
(4) Essünenü’l-Kübrâ lil-Beyhakî ve Zeylühu El-Cevheru’n-nakî,9/261; Sünenü’t-Tirmizi,4/83. Şeyh El-Elbânî bu hadis zayıftır demiştir.
(5) Es-Serahsî “el-Mebsut, 12/8-9 ; Kadı Zâde, Fethu’l-Kadir’in tekmilesi, Netâicu’l-efkâr,8/67 vd.
(6) El-Meydânî, Ellübab,3/124,Kahire; Es-Serahsî, “el-Mebsut, 12/8-9; Kadı Zâde, Fethu’l-Kadir’in tekmilesi, Netâicu’l-Efkâr,8/67 vd.

Doç. Dr. Hüseyin VAROL
Misak dergisi  Kasım 2010 sayı: 240

4 Kasım 2010 Perşembe

ELMALI KURABİYE (ELMALI PASTA)


(Rad suresi 11.ayet meali)
 "Her kim bir hamayıl (muska) asarsa,Allah ona bir şeyi tamam etmesin,her kim nazar boncuğu asacak olursa,Allah ona huzur ve sükun vermesin."
                                                                              Hadis-i şerif ,kaynak İmam Ahmed- Müsned
                                                                                          E.E.F.T.7.cilt, 270.sayfa        
               Yüceler Yücesi Rabbimin adıyla başlarım...
          Geçen üç günlük tatilde oğlum geldi,tatile iki gün de kendisi ilave etti,böylece beş gün bizimle birlikte oldu.O gelmeden en sevdiği kurabiye olan elmalı kurabiyeden yaparak onu sevindirmek istedim,gerçekten de çok sevindi,keyifle yedi.
        Diğer adı ile, elmalı pasta yapmak zoruma gidiyor çünkü elmaların hazırlanma aşaması ile beraber bir hayli zaman alıyor,bu yüzden senede bir kaç defa ancak yapabiliyorum.Çektiğiniz emeğe değen bir kurabiye,benim için kurabiyelerin şahı, elmalı pasta diyebilirim.Geçen sene bütün aşamalarını yapmaya üşendiğim için aynı içle elmalı börek yapmıştım,onun tarifine de buradan bakabilirsiniz,dilerseniz tarifimize geçelim...          

LÜTFEN UYANIK OLALIM!


                                    Besmele ile...
             "Ey iman edenler yahudi ve hristiyanları dost edinmeyin.Onlar birbirlerinin dostudurlar.İçinizden kim onları dost edinirse o da onlardandır.Şüphesiz Allah,zalim kavmi hidayete erdirmez."
                                                                             Maide suresi 51.ayet
            
              Sayfamda ziyaretçi sayacı olması ilgimi çekiyor,bir iki gün önce bir çok blogda bulunan yukarıda ki sayaçtan ve hava durumunu gösteren bileşenini yükledim(buna başka ne isim verilir bilmiyorum çok da önemli değil ).Ancak dikkatimi çeken, sinsi planlarını şimdi farkettim,bizler bir çok boş işle,müzik,diziler,futbol,moda yemek(gereğinden fazla ilgilenirsek yemek te boş iş,malum yemek için değil,yaşamak için yiyoruz,ne yazık ki bu da tersine dönmüş,Rabbim bizlere akıl izan versin, amin) vb.düşmanlarımız yüzyıllardır üzerimizde oynamak istedikleri oyunları her fırsatta sergiliyor uygulamaya çalışıyorlar,şu bir gerçek ki müslümanın müslümandan başka dostu yok,yukarıda ki resimlere dikkat ederseniz Türkiyenin şehri olan Kars ilimizi Ermenistan olarak,diğer pembe olan sayaçta ise Kahramanmaraş ilimizi Fransa'nın olarak gösteriyor,her ne hikmetse fransız bayrağını çok küçük olarak Kahramanmaraş'ın altına koymuşlar,mutlaka başka versiyonları da vardır ama benim farketttiklerim bunlar,bunlara prim vermeyip,sayfalarımızda sergilememeliyiz,ben bunları sayfamdan kaldırdım,hepimizin yapabileceği bir şeyler mutlaka vardır,engel olamıyorsak en azından bize ait olan sayfalarda sergilemeyelim,almamak kullanmamak da bir güçtür,bu gücü lütfen gözardı etmeyelim.
          Not:Ayrıca ziyaretçi sayacı hizmeti sunan siteler de müstehcen resimler ve ahlaksız görüntülerin reklamları ve böyle sitelerin bağlantıları var,yaptığımız,yapmamız gerekirken yapmadığımız her amelimizden sorumu tutulacağız,ölüm kaçınılmaz,hesap var,hesapta zorlanmamak için Rabbimizin razı olacağı işler yapmak akıllı insanlara(en akıllı insan Rabbini razı etme gayretinde olan mü'minlerdir,Rabbim bizleri onlardan eylesin,amin) yakışan bir davranış.

RABBİMİZ ÖLÇÜ SAHİBİDİR

                              Rabbimiz şöyle buyuruyor:
          "Sana söylenenler, senden önceki peygamberlere söylenenlerden başkası değildir. Elbette ki Rabbin hem mağfiret sahibidir,hem de elim bir azabın sahibidir." 
                                                                          Fussilet Suresi 43.ayet       

         Fussilet Suresi 43.ayeti açıklarken İbn-i Kesir şunları söylemektedir:
         İbn-i Ebi Hatim rivayet ediyor:
         Said Bin El Müseyyeb'den dedi ki...Şu Fussilet Suresi 43.ayeti nazil olunca, Rasulallah  (s.a.v) şöyle buyurdu:
        "Allah'ın affı ve bağışlaması olmasaydı, hiçbir kimse rahat bir hayat süremezdi.Allah'ın tehdidi ve cezası da olmasaydı herkes her şeyden elini çekerdi."
                                                               E.E.F.T. 13.Cilt 96.Sayfa.

1 Kasım 2010 Pazartesi

ZEYTİNYAĞLI YAPRAK SARMA DOLMA

                   " Yüzde ısrar etme, doksanda olur.
                      İnsan dediğinde, noksanda olur. 
                      Sakın büyüklenme, elde neler var.
                      Bir ben varım deme, yoksanda olur."                   
                          Yüceler yücesi Rabbimin adıyla...
          Hepinize, hayırlı,sağlıklı huzur dolu bir hafta ve aylar diliyorum.
          Kasım ayı da geldi çattı,ömür pınarı hızla akıyor,yaz gerilerde kaldı ama ışığı ile yazı hatırlatan güneşli günler,yazdan kalan son sebzeler hala bizimle...Yaz sebzeleri ile yaptığım belki son yemeğimdi zeytinyağlı dolma.Geçen ay yayınladığım etli patlıcan yemeğinde her sebzeyi mevsiminde tüketmeye çalıştığımızdan bahsetmiştim.Bu yemekte kullandıklarımda öyle,sadece doldurduğum ve kapak olarak kullandığım domatesler marketten alındı,gerçekten eski tadları kalmamıştı,neyse ki dolmanın içinde kullandığım domates ve doldurduğum biberler köyümüzün mahsulleriydi,Rabbim anneme ve babama,cümlemize sağlıklı hayırlı ömürler versin,onların yetiştirdiklerini içimize sinerek gönül rahatlığı ile yiyoruz elhamdulillah.
         Yaprak sarmayı ve dolmayı bilmeyen hanım yoktur,ancak yüz çeşit sarma dolma yeseniz neredeyse hiçbirinin lezzeti diğerine benzemez,yani her yiğidin yediği yoğurt meselesi anlayacağınız :) kendimi yiğit olarak addetmiyorum ancak yoğurdu şöyle yiyorum :)
             MALZEMELER:
2 su bardağı pirinç,
1/2 su bardağı pilavlık bulgur,
1/2 su bardağı zeytinyağı içine,2-3 yemek kaşığı üzerine,
1 büyük kuru soğan,
2-3 diş sarmısak,
2 yemek kaşığı kadar karışık salça,(domates varsa 2 domates,1 kaşık salça),
3 tatlı kaşığı kuru nane,
1 yemek kaşığı nar ekşisi,
1/2 tatlı kaşığı sumak,
2 tatlı kaşığı toz şeker,
1 çay kaşığı karabiber,
1 çay kaşığı yeni bahar,
1/2 çay kaşığı kimyon,
yarımşar demet dereotu ve maydanoz,
2 tatlı kaşığı tuz,
1 su bardağı su,
istenirse şam fıstığı ve kuş üzümü(ben kullanmadım çünkü bizim çocuklar istemiyorlar, ama ben çok yakıştırıyorum)

(Bu malzemeler benim kullandıklarım,siz isteğinize göre malzemelerden çıkarabilir veya ekleyebilirsiniz ama şekeri mutlaka ilave edin)

15-20 adet asma yaprağı,
sebzeler,biber,domates(istediğiniz sebzeleri kullanabilirsiniz ancak zeytinyağlı dolmaya benim en yakıştırdığım sebze biber,

               YAPILIŞI:
Tavamıza zeytinyağı ve doğranmış kuru soğan konulup ocağa yerleştirilir ve altı yakılır,
soğanlar hafif pembeleşinceye kadar kavrulur,
salça ilave edilip bir iki dak.kadar da salça ile kavrulur,
yıkanmış pirinç ilave edilir karıştırılır,
üzerine su ilave edilip tekrar karıştırılır,altı kapatılır,
içine diğer malzemeler hazırlanıp ilave edilir hepsi karıştırılır,
diğer tarafta yapraklar kaynayan suya konulup 4-5 dak.kaynatılır,
sudan alınıp soğuk sudan geçirilir,
sebzeler yıkanır,içleri çıkarılıp doldurulmaya hazır hale getirilir,
sarmalar sarılır,tencerenin dibine serilmiş bir kaç yaprağın üzerine döşenir,
doldurulan (dolmalar ağızlarına kadar değil içlerinin 3/2 sine gelecek kadar doldurulur ki iç malzeme pişince dışarı çıklmasın) sebzelerin ağızları domates veya kendi kapakları veya biber parçaları ile kapatılır,
yapraklar bir tarafta,sebzeler bir tarafta olacak şekilde yerleştirilir ki servis yaparken hepsine de kolay ulaşılabilsin,
üzerlerine zeytinyağı gezdirilir,boylarını geçmeyecek şekilde su konulur,üzerlerine ağırlık yerleştirilir,tencerenin kapağı kapatılır,ocağa konulup altı yakılır,kaynayınca altı kısılır,yaklaşık bir saat pişirilir,(pişerken arada suyunun olup olmadığını kontrol edelim,suyu biterse dibine tutmasın) ılıyınca servis yapılır,afiyet olsun.

KUR'AN IŞIĞINDA ÖLÜM, KIYAMET, AHİRET.....Mutlaka dinleyin...

BU SİTEDE YER ALAN KONULAR

Translate

Blog Archive

yasal uyarı

Protected by Copyscape DMCA Takedown Notice Search Tool HAYATCEMRESİ Adlı sitede yayınlanan tüm içerik hayatcemresi2.blogspot.com'a aittir.Hiçbir şekilde izinsiz kullanılamaz.
 
Copyright © HAYATCEMRESİ - Blogger Theme by BloggerThemes & freecsstemplates - Sponsored by Internet Entrepreneur